11 Ekim 2021 Pazartesi
KURAN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(27.YAZI) 127-) Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber (özgürlük ve tevhid) evinin kaidelerini yükseltiyor, (ve şöyle diyorlardı)Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul et; şüphesiz sen işitensin, bilensin.128-) Ey Rabbimiz! İkimizi sana teslim olanlardan kıl, zürriyetimizden de sadece sana teslim olan bir ümmet kıl, bize menasikimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri kabul eden, merhametli olan ancak sensin. (Menasik= Yüce Allah'a yaklaştıran her türlü ibadet ve salih ameller demektir) 129-) Ey Rabb'imiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine tilâvet edecek, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir Resül gönder. Şüphesiz sen Aziz ve Hakim olansın.(Bir çok kavram gibi, âyetleri tilâvet Resül bağlamında, tezkiye (arındırma), Allah ve Resül bağlamında, kitab ve hikmeti öğretme yine Allah ve Resül bağlamında kullanılan kavramlardandır.(Bakara-129,174; Âli İmran-77, 164; Cuma-2)Hikmet= Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, kendi içinde bulunan sistemi yani kendi içindeki çözümüdür. Hikmet'in Ehl-i Sünnet ve Şia'nın uydurma rivayetleriyle yani sünnetle hiçbir ilgisi yoktur)130-) İbrahim'in milletinden kendini bilmez ahmaklardan başka kim yüz çevirebilir? Andolsun ki, biz onu dünyada seçkin kıldık ve o ahirette de salihlerdendir.("İbrahim'in Milleti = İbrahim (a.s) ın sahip olduğu ve önderlik yaptığı inanç sistemi demektir. İnsanlar âhirette, dünya hayatında sahip oldukları maddi ünvanlarla değil, manevi ünvanlarla karşılanıp tanınacaklar."Bu muttaki idi, bu muhlis idi, bu salihlerden idi gibi) 131-) Çünkü Rabbi ona "eslim" (Allah'a teslim ol) demiş, o da âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti. "İMAN" VE "İSLAM" HANGİ ANLAMA GELMEKTEDİR. Aslında "Müslim" kavramı Kur'an'ı Mübin'de "sadece Allah'a dolayısıyla onun hükümlerine yani indirdiği kitab'a teslim olan kişi" anlamında kullanılmıştır."İbrahim, ne Yahudi ne de Hristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan saf, dosdoğru bir Müslim idi; hiçbir zaman müşriklerden olmadı"(Âli İmran- 67)"Müslim, selim, silm, müslümin, müslimün, eslim, selam, İslam kavramlarının bütün türevleri "saf inanç, şirksiz iman, temiz ve katışıksız, hanif yani orijinal ve organik din" anlamlarında kullanılmıştır.Kur'an'ın neresinde böyle bir kavram ile karşılaşırsak "şirksiz iman, temiz inanç, hanif İslam, saf ve halis din" aklımıza gelmesi gerekiyor.Kur'an'a göre, Allah'a iman ile şirk bir arada olabildiği halde, İslam ile şirk hiçbir zaman bir arada kullanılmamıştır. Kur'an'a göre "insanların çoğunun Allah'a imanları şirkle beraberdir"(Yusuf- 106)Tarihin bütün müşrikleri Allah'a iman ederlerdi, hem de dinlerinde samimi, candan, ölüm pahasına bir imana sahip bulunuyorlardı.Yani dinlerinin muhafazası için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyor, mallarını infak ediyor (Enfal-36) her türlü fedakarlığı gösteriyorlardı.Fakat şirk ile İslam birbirine düşman, birbirine son derece aykırı iki zıt inanç ve ayrı din konumundadırlar.İşte bundan dolayı yüce Allah, mezheplerin söyledikleri gibi "iman" üzerine değil, kullarının İslam üzerine yani "Müslüman" olarak can vermelerini istemektedir."Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun sorumluluğunuzun gereğini hakkıyla yerine getirin ve ancak Müslümanlar olarak can verin"(Âli İmran- 102)Allah'ın Resulleri de "iman" üzerine değil, İslam ve Müslüman olarak vefat etmeyi temenni etmişlerdir.Yusuf (a.s) ın Allah'a yakarışı şöyledir."... Ey göklerin ve yeri yaratan! Sen dünyada da âhirette de benim dostumsun. Beni Müslim olarak vefat ettir ve beni sâlih kullarına ulaştır"(Yusuf- 101)Konumuz olan âyet. "Çünkü Rabbi ona Müslim ol, (eslim) demiş o da: Âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti) 132-) Bunu (sadece Allah'a teslim olmayı) İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakup da, : Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam-Tevhid) seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz, dediler. (İslam kavramı "saf inanç, hanif din, pak sistem" anlamına geldiği için Kur'an'da mü'minlerin özellikleri sayılırken, Müslümanların özelliklerine yer verilmez. Mesela: "Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanları arttıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar salat'ı ikame eden ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden Allah yolunda infak eden kimselerdir. İşte onlar gerçek mü'minlerdir"(Enfal- 2, 3, 4)"Müminler ancak Allah ve Resulü'ne iman eden, sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlardır. İşte (imanlarında) sadık olanlar bunlardır"( Hücurat- 15) Kur'an'ı Mübin'e göre bir insanın gerçek mü'min olması için "iman ettim" demesi yeterli olmamaktadır.Gerçek olarak iman etmenin birçok şartı mevcuttur.İşte bundan dolayı bir çok âyette genellikle "iman edip ameli salih işleyenler..." buyrulmaktadır.İman ile beraber şirk illetinin olabileceği veya sırf iman etmenin yeterli olmadığını Kur'an bizlere haber vermektedir."İnsanlar sınanmadan, sadece "iman ettik" demekle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"(Ankebut- 2) Bu konuda yanlış anlaşılmaya müsait bir âyet bulunmaktadır."Araplar "iman ettik" dediler. De ki: Siz gerçek olarak iman etmediniz, ama (dürüst olun ve doğru konuşun, İslam'ın ve Müslümanların gücü karşısında ister istemez) "gelip teslim olduk, boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir" (Hücurat- 14) Yukarıdaki âyette bulunan "eslemné- "Müslüman olduk, Allah'a teslim olduk" anlamlarında değil, güç karşısında Müslümanlara ve menfaate teslim olduk, boyun eğdik" anlamında kullanılmıştır.Çünkü iman kalbe iyice yerleşmeyince iman ve İslam yani Allah'a teslim olma tahakkuk etmiyor.İslam her türlü endişe, korku, şirk, şüpheden uzak tam bir emniyet içerisinde olma anlamına gelmektedir. Bu âyette Yüce Allah "iman ettik" diyen bedevilerin kalplerini bildiği için onların gerçekten iman etmediklerini İslam'ın ve Müslümanların zaferi karşısında mahalle ve akraba baskısı veya devletin maddi imkanlarından faydalanma amacıyla ister istemez güce teslim olup, boyun eğdiklerini bildiriyor.133-) Yoksa Yakub'a ölüm geldiği zaman siz orada şahit miydiniz?(Yakub) oğullarına: Benden sonra kime ibadet edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail, ve İshak'ın ilahı olan tek Allah'a ibadet edeceğiz; biz sadece ona teslim olmuşuz, dediler.134-) Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların amellerinden sorguya çekilmezsiniz. (Nebileri anlattıktan sonra, "... Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıkları sizindir. Siz onların amellerinden sorguya çekilmezsiniz..." buyrulması çok ilginç olmuştur. Çünkü bu âyet tek başına bütün hadisleri ve hadislere bağlanan sünneti çöpe atmaya yeterlidir. Yani Nebi (a.s) ın yapmış olduğu hiç bir şey bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren ve sorumlu olduğumuz tek şey, iman etmek ve yaşamak zorunda olduğumuz vahiy'dir)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder