17 Ekim 2021 Pazar
KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(32.YAZI) 151-) Nitekim kendinizden size âyetlerimizi tilâvet eden, sizi (vahiy'le şirkten) arındıran, size kitab'ı ve hikmeti öğreten ve bilmediklerinizi öğreten bir Resül gönderdik.(Bir çok kavram gibi, "âyetleri tilâvet etme, tezkiye (arındırma) kitab'ı ve hikmeti öğretme Resül bağlamında geçmektedir.Buda Nebi ve Resül arasında bulunan farklardan birkaçıdır.Çünkü bu kavramlar hiçbir ayette Nebi (a.s) bağlamında kullanılmamıştır.) 152-) Öyle ise siz beni zikredin ki bende sizi zikredeyim. Bana şükredin;sakın bana nankörlük etmeyin.(velé tekfuruni) (Yani tevhid ve İslam nimetimi ihmal ederek veya ilahi mesajın dışında din ve hüküm açısından başka yollara saparak nimetime nankörlük yapmayın. Dolayısıyla dini sadece Allah'a özgü kılarak, Allah'ın size verdiği duygu, akıl ve servet nimetlerini meşru olmayan yollarda israf ederek yaratıldığınız amacın dışına çıkmayın) (Şükür, dil ile yapılan bir şey değil, fiillerle ilgilidir. Şükür bir çok âyette tevhid yani İslam yani şirk koşmama anlamında kullanılmıştır. (Zümer-65,66; Yunus-22)153-) Ey iman edenler! Sabır ve salat ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 154-) Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz bunun şuurunda değilsiniz.(Yani onlar sizin yaşadığınız hayattan başka bir hayatın içindedirler, fakat siz onların yaşadığının farkında değilsiniz)155-) Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık, mallardan, nefislerden ve ürünlerden biraz azaltma ile sınarız. Sabredenleri müjdele.156-) O sabredenler, kendine bir musibet isabet ettiğinde biz Allah'a aidiz ve biz ona döneceğiz, derler.157-) İşte Rablerinini salavat ve rahmeti bunların üzerindedir. Hidayette olanlar da bunlardır. (Âyette geçen "salavât" kelimesi, "yüce Allah'ın sabreden müminlere yapmış olduğu "destekler" anlamına gelmektedir.) 158-) Şüphe yok ki, Safa ve Merve Allah'ın koyduğu şeairlerdendir. Kim beyti hac veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir hayır yaparsa şüphesiz ki Allah şükrün karşılığını veren (her şeyi), bilendir. 159-) İndirdiğimiz beyyinâtı ve hidayeti-kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet ederler. (Şirkten sonra en büyük günahın âyetleri gizlemek olduğunu bu âyet apaçık göstermektedir. Hatta belki âyetleri gizlemek şirk belasından daha büyük bir günahtır. Çünkü âyetler gizlendiği zaman insanların şirk ve küfrü anlamaları ve İslam nimetinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmayacaktır.Aynı zamanda hidayet'in vahiy'le indirildiğini, hidayet'in vahiy'den bağımsız yani ayrı bir şey olmadığını gösteriyor. Âyetleri gizlemek din adamları ile ilgili bir durumdur. Ümmi insanların böyle kahredici ve lânetlik bir günah işlemeleri mümkün değildir.) 160-) Ancak tevbe edip salih olanlar (durumlarını düzeltenler ve vahyi) beyan edenler başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben Tevvab( tevbeleri kabul eden) ve Rahim olanım. (Allah'ın âyetlerini gizleyen din adamları ile kitaptan habersiz ümmiler bir değildir. Ümmilerin tevbeleri için şart aranmazken, din adamlarının affedilmeleri için bazı şartlar mevcuttur.1-) Allah'ın âyetlerini gizlediklerinden dolayı ilk önce pişman olarak tevbe edecekler.2-) Lânetten kurtulmak için durumlarını düzeltip salih kullar olacaklar.3-) Daha önce yaptıkları şeyin yani âyetleri gizlemenin çok kötü olduğunu insanlara açıklayacaklar ve insanlar onların daha önce anlattıkları dinin yalan ve iftira olduğunu duyacaklar.Ancak bundan sonra yüce Allah'ın af ve mağfiretine nail olacaklardır.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder