13 Ekim 2021 Çarşamba
KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(28.YAZI) 135-) Yahudi yada Hristiyan olan ki hidayette olasınız, deliler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in milletine uyarız. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı.("Hanif, her türlü batıl inanç ve şirkten uzak, tertemiz, yalnız Allah'a teslim olan, dinde vahiy'den başka hiçbir kaynak kabul etmeyen" demektir.Kur'an'da "hanif" ifadesi, iman ile değil, İslam bağlamında kullanılmaktadır. Çünkü iman ile şirk birlikte mümkün iken, İslam ile birlikte olması mümkün değildir. İslam, "saf iman" anlamına gelmektedir. Fakat "Allah'a iman ettim" diyenlerin çocukluğunun aslında şirk koştuklarını Kur'an haber veriyor.(Yusuf-106)Hatta iman olmadan şirk olmaz. Şirkin olabilmesi için insanın ilk önce Allah'a iman etmesi gerekir.Hanif, aynı zamanda bütün insanlar şirk yolunda birleştikleri halde, tek başına onlara muhalefet eden muvahhid için de kullanılmıştır) 136-) "Biz, Allah'a ve bize indirilene; (ünzile ileyné) İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbâta (torun Nebilere) indirilene (ünzile) Musa ve İsa'ya verilenlerle (ütiye) Rableri tarafından diğer Nebilere verilenlere (ütiyennebiyyûne min rabbihim) onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin iman ettik ve biz sadece Allah'a teslim olduk deyin. ORİJİNAL DİNİN ÖNEMİ:Kur'an'a dikkatli bir şekilde baktığımızda "inzal" kavramının çok geniş bir yer kapladığını görürüz.Sadece "inzal" kavramı değil,Kur'an'ın Allah tarafından indirilmiş olduğunu, koruma altında bulunduğunu, önünden ve arkasından kendisine batılın karıştırılamayacağını, kendisine vahiy gelen Muhammed (a.s) dan bile korunduğunu, tam bir rahmet ve mutlak hidayet olduğunu açıklayan yüzlerce âyet mevcuttur.Bu konunun önemini ortaya koyan yüzlerce kavramlardan bir kaçı şöyledir."Enzelné" (indirdik), "Evheyné" (vahyettik), "Enzelallâhu" (Allah indirdi), "ünzile" (indirildi), "enzelehû, nezzelehu" (onu indirdi) "Kitaballâhi" (Allah'ın kitabı), "Éyétilléhi" (Allah'ın ayetleri), "Éteyné" (verdik), "Resülüllah" (Allah'ın Resülü), "Resulihi" (Resülü), "Rusulilléhi" (Allah'ın Resülleri), "Min İndilléhi" (Allah'ın katından" "Levhi mahfuz" (korunmuş kitap), "Erselne" (gönderdik), "Ünzile ileyhim" (kendilerine indirilen), "Dinilléhi" (Allah'ın dini), "Hablullâhi" (Allah'ın himayesi), "Ni'metallâhi"(Allah'ın nimeti) ,"bime enzalallâhu" (Allah'ın indirdiği) "elhakku min rabbike" (hak Rabbinden gelendir, Rabbinden gelen haktır) gibi, onlarca kelime ile vahyin Allah tarafından orijinal olarak gönderildiğini, saf, temiz, hâlis, arı duru, aydınlık, ihtilafı ve karışıklığı olmayan, kolay, sâde, apaçık ve organik bulunduğunu ısrarla vurgulamaktadır.Rahman ve Rahim olan yüce Allah bütün bu kavramları şu önemli gerçeği ortaya koymak için bu kadar sık kullanmıştır.Din yüce Allah tarafından gönderildiği gibi halis yani orijinal olarak yaşanmalıdır."De ki: Bana, dini Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu.Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkuyorum.De ki: Ben dini yalnız O'na özel kılarak, ihlas ile sadece Allah'a ibadet ederim"(Zümer-11/14)Dini hayat mutlaka Allah tarafından indirilen kitaba göre dizayn edilmelidir."De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar"(Enbiya-45)Yani Allah tarafından indirilen orijinal din beşeri heva ve arzulara, uydurma ve iftiralara, hurafe ve yalanlara mahkum edilmemesi gerekir."Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin"(Bakara- 42)(Ey Resul! Sana şu tâlimatı verdik) : Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et... "(Mâide-49)Yüce Rabbimiz, bundan dolayı dinin mükemmel olarak kendi tarafından tamamlandığını bildirmektir."Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir"( En'am-115)"Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a (Tevhid akidesine) razı oldum"(Mâide-3)Dolayısıyla, nasıl ki usta bir ressam tarafından yapılan orijinal, milyon dolarlık antika bir eserin üzerine az miktarda bir boyanın sıçramasıyla değerini kaybettirecekse, veya orijinal antika bir esere acemice bir elin karışmasıyla o eserin kıymetini sıfıra indirecekse veya orijinal bir mimari yapının boyanması çirkin bir manzaraya yol açacaksa veya çok pahalı bir saatin bir parçasının degiştirilmesiyle saat arıza verecekse, dinin bir parçasının değiştirlmesi daha büyük zararlara ve felaketlere yol açacaktır. 137-) Eğer onlar da, sizin inandığınız gibi iman ederlerse hidayeti bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, her şeyi bilendir"(Yukarıdaki âyette vahiy'den bağımsız imanın Allah katında bir değerinin olmadığı ve hidayete asla vesile olmayacağı açık olarak görülüyor.İman, ancak Allah'ın indirdiği kitab-a özel kılındığı zaman "teslim" yani İslam mertebesine ulaşıyor.Yani vahyin öngördüğü iman tahakkuk etmeyince Allah'a tam teslim anlamında olan İslam gerçekleşmiyor."Kim de iyi amellerde bulunmuş bir mümin olarak O'na varırsa, üstün dereceler bunlar içindir"( Tâhâ-75)"İman edip de imanlarına herhangi bir zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar hidayette olanlardır. ( Enam- 82)İman ettim demenin hiçbir zaman yeterli olmadığını gösteren en büyük delillerden biri de, "Ey iman edenler!...." diye başlayan onlarca âyettir.Bu âyetlerde "Ey iman edenler!..." denildikten sonra iman iddiasına sahip olan Allah Resulünün arkadaşlarına yani ehl-i sünnet âlimlerinin "gökteki yıldızlar gibidir" dedikleri sahabilere çok sert eleştiriler getirilmektedir. Hatta âyetlerin "Ey iman edenler! diye başlamasının sebebi, Nebi (a.s) in arkadaşlarının imanlarında bir sorun olduğundandır. İmanda bir sorun olmadığı yani saf iman anlamında İslam'ınolduğu Mekke'da inen sürelerde "Ey iman edenler! diye başlayan âyet bulunmaz. Mesela: "Ey iman edenler! Allah'ın ve Resul'ünün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir"( Hücurat- 1)"Ey iman edenler! Seslerinizi Nebi'nin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Nebi'ye yüksek sesle bağırmayın; Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider" (Hucurat-2) Mesela: "Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıplarını araştırmayın. Biriniz diğerinizin gıybetini yapmasın. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, engin merhamet sahibidir"(Hucurat-12)Mesela: "Ey iman edenler! Allah'a ve Resul'e ihanet etmeyin; sonra bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz"(Enfal-27) Dolayısıyla Allah tarafından indirilen vahiy ahlakına göre aracısız, şirkten uzak iman olmadan hiçbir zaman İslam gerçekleşmiş olmayacaktır.Yani Şii ve Sünni ilim adamlarının "Biz Müslümanız, Allah'a teslim olduk, dinimiz islamdır" demelerinin Allah katında hiç bir değeri bulunmamaktadır.Çünkü elçiler tarihinde yani Allah Resullerinin muhatap kılındığı tüm zamanların müşriklerinin zihin dünyalarında yaratıcı olarak daima Allah vardır. Onların Allah'ın varlığı ve büyüklüğü konusunda hiçbir sıkıntıları olmamıştır.Zaten Kur'an tarafından "müşrikin" yani "şirk koşanlar, müşrikler" olarak tanımlanmaları da bu yüzdendir.Onlar din büyüklerini, âlimlerini, iman önderlerini, evliya ve İlâhlarını Allah'a şirk koştukları için müşrik sayılmışlardı.Yoksa Allah'a inanmadıkları veya O'nu inkar ettikleri için değildir.Şu dua Mekke müşriklerinindir."Ey Allah'ım! Eğer bu hak (Kur'an- Resul) senin kadından gelmişse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir"(Enfal- 32) Başka bir âyette şöyle buyrulmuştur."De ki: Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik ve hakim bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor? Diriden ölüyü kim çıkarıyor?Her türlü işi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyleyse (O'na şirk koşmaktan) sakınmıyor musunuz? İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Artık haktan ayrıldıktan sonra sapıklıtan başka ne kalır? O halde nasıl şirke dönderiliyorsunuz"(Yunus- 31,32) Dolayısıyla mezhep, cemaat ve tarikat müşrikleri gibi kadim müşrikler de gökleri ve yeri yaratanın, Güneş'i ve Ay'ı hareket ettirenin, yağmur yağdıranın, rızkı verenin, hayatı ve ölümü takdir eden gücün Yüce Allah olduğunun farkında oldukları ve Allah'a kendilerince iman ettikleri onlarca âyette çeşitli şekillerde dile getirilmiştir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder