2 Ekim 2021 Cumartesi

KURAN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(18.YAZI) 80-) (Yahudiler) Sayılı bir kaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki: Siz Allah indinden bir ahid mi aldınız- ki Allah vâdinde hilâf yapmaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?(Bakara süresinin bir çok âyetinde Yahudilerin bir nur ve hidayet olan Tevrat'ı bir kenara atarak, uydurdukları rivayetlere cevap verilmektedir. Şia ve Ehl-i Sünnet'in rivayetleri de aynen Yahudilerin rivayetlerine benzemektedir.Dolayısıyla yüce Allah'ın onlarca âyetle Yahudilerin uydurma rivayetlerine cevap vermesi, Şia ve Ehl-i Sünnet'in rivayetlerine de bir cevap teşkil ediyor.Aralarında hiçbir farkı yoktur. Yani Kur'an penceresinden bakıldığında Yahudi, Hıristiyan, Şii ve Sünni din adamları, Allah hakkında bilmedikleri şeyleri söylüyorlar, Allah ve Resüllerine iftira ediyorlar.Çünkü yüce Allah, emir ve yasaklarını sadece elçilere gönderdiği vahiy'le bildirir.Allah'tan indirilen vahiy dışında din, iman, İslam, ihlas, takva diye bir şey olmaz.Din olarak vahiy dışında kalan her şey yalandır) 81-) Bilakis! Kim bir kötülük (seyyieten) eder de hataları çepeçevre kendisini kuşatırsa, işte o kimseler ateş ashabıdırlar. Onlar orada kalıcıdırlar.(Âyette geçen "seyyieten" (kötülük) şirktir. İnsanı çepeçevre kuşatan, akıl ve iradesini mahkum eden en büyük günah şirktir.Aslında insanı ateşe sürükleyen de şirk zulmünden başka bir şey değildir. Şirkten kurtulmak kolay bir şey değildir.Çünkü hiç kimse inancının yanlış olduğunu kabul etmez. Herkes başkasını sapkın olmakla suçlar) 82-) İman edip salih amellerde bulunanlara gelince, onlar cennet ashabıdır. Onlar orada kalıcıdırlar. HASENÂT" İLE "SÂLİHÂT" ARASINDA BULUNAN FARKLAR:Şia ve Ehl'i Sünnet muhaddis ve müctehidleri rivayet ve icihadları ile Kur'an'da var olan bir çok kavramın anlamını tahrif etmişlerdir. "Nebi, Resul, ihlas, tekzib, ümmet, millet, cehalet, küfür, İslam kavramları örnek olarak gösterilebilir. Kur’an’da aşağı yukarı 1700 kadar kavram bulunur. “hasenat” ve “salihât” da, Kur'an'da bir çok yerde yer alan önemli iki kavramdır. "Hasenât" ile "Sâlihât" arasında önemli farklar vardır. Arapça'da "Hasenât" 'hasen' in "güzel'in çoğuludur. Yani "güzellikler" demektir. "Hasenât"ın zıttı "seyyiât’tır. Arapça'da "Seyyiât" 'seyyi'inin "kötü" nün çoğuludur. Yani “kötülükler” ve "çirkinlikler" demektir.Kur'an'da geçen "sâlihât" sözcüğü “sâlih ameller, dışa doğru yani başkalarına karşı yapılacak ıslah edici iyilikler, güzellikler” demektir. "Sâlihât" kavramının türetildiği "sulh" kökü, “başkaları arasında güven ve barışa yönelik hayırlı ve ıslah edici işler yapmak” anlamlarına gelmektedir. "Sâlihat" insanın kendi dışında kalan canlı ve cansız varlıklara yönelik bir iyilik ve barış hareketini yani bir iyileştirme faaliyetini ifade etmektedir. "Islâh, “düzeltme, iyileştirme, imar etme, onarma, güzelleştirme” demektir. Bu da insanın kendi dışında kalan varlıklara yaptığı iyilikler ve hayırlı hizmetler anlamına geliyor. "Sâlih amel" (el-‘amelu’s-sâlih) olarak Kur’an’da altı yerde tek başına, elli altı âyette ise iman ile birlikte geçer "Hasenât" kavramı ise, sonuçları itibariyle "kişinin kendisine yönelik olarak yaptığı güzellikler" demektir. "Sâlihât" başkalarını da kuşatan ıslah ve imar hareketi olurken, "hasenât" ise, sonucu sadece onu işleyene dönük iyiliklerdir. "Sâlihât" şahsıyla birlikte başkalarını da iyi etmek için çalışmak, "hasenât" ise "insanın kendisini imar etmesi, iyileştirmesi ve güzelleştirmesi" anlamına gelmektedir. "Sâlihât, göklerde ve yerde olan bütün yaratılmışlar için bir ıslah etme faaliyetidir. Islah çalışması, insanın kendisine iyilik talebinden daha öncelikli bir değere sahiptir. Bundan dolayı "hasenât'a "on sevap" verilirken, (En'am-160) "salihât'a "sınırsız bir sevap" öngörülmüştür. (Tin-6) Çünkü "ıslah" çalışması evrensel, hak talebi ise tarihsel ve bireysel bir özelliğe sahiptir. "Sâlihât’ı hasenât’tan ayıran en önemli özellik, insanın kendi ölümünden sonra “geriye neyin kalacağı” sorusudur. Kur’an’da insanın kendi ölümünden sonra geriye "hasenât"ının kalacağını söyleyen bir âyete rastlanmaz. Fakat geriye "sâlihât"ının kalacağını söyleyen âyetler mevcuttur. “Mal ve çocuklar dünya hayatının geçici süsüdürler. Baki kalacak olan "sâlihât, Rabbinin katında sevapça ve umutlanma açısından daha hayırlıdır” (Kehf-46).“Baki kalacak olan "sâlihât"tır. Bu, Rabbinin katında sevapça daha hayırlı ve kazanç bakımından daha üstündür.” (Meryem- 76)Dolayısıyla insanın "hasenât"tan daha önemli olan "salihât'a yönelmesi yani sadece kendini değil, tüm varlıkların güzelliği için çalışması Allah'ın indinde en makbul olan bir ameldir. Onlarca âyette "Hasenât"ın değil de, "sâlihât"ın iman ile birlikte geçmesi üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Sanki "sâlihât" olmadan, sadece "hasenât" ile imanın sahih olmayacağı vurgulanıyor. Yani insan Allah katında iyi ve hayırlı bir kul olmak istiyorsa "hasenât" tan daha fazla "sâlihât" yapmaya öncelik vermelidir. "Sâlihât" yani "ameli sâlih"ten neyi anlamalıyız? Toplumu taklit ve cehalete sürükleyen, toplumu fakir kılan, ümmeti huzursuz eden, güvenliğini tehdit eden, ahlaki erozyona sürükleyen her türlü batıl inanç ve fikirlere karşı mücadele etme önemi bir "salihat"tır. İşsizliği azaltmak için yatırım yapma, açları doyurma, çıplağı giydirme, borç içinde olanlara infak yapma, hasta ve zor durumda olanlara yardımcı olma, meşru olan hizmet kurumlarına destek çıkma, hastalıklarla mücadele için uzman yetiştirme, sağlık merkezleri kurma, aşı ve ilaç geliştirme, hayatı kolaylaştırma, sanayileşme ve insanlığa faydalı ürünler üretme için bilim ve teknoloji geliştirme, ekolojik dengeyi korumak için çaba gösterme, geri dönüşüm tesisleri kurup tasarrufa katkıda bulunma, israfı önleme, suç unsurları ile mücadele etme, aklaki çürüme ile mücadele etme, kamuya ait yer ve mekanları temiz tutma, çevreyi ve doğal dengeyi koruma, insanların akletme ve sağlıklı düşünme becerilerini işletmesine katkıda bulunma, adaletle hükmetme, istişare ile hareket ederek şeffaf ve dürüst bir yönetim anlayışı ile hareket etme, çocukları sağlıklı bir şekilde yetiştirip terbiye etme, aile kurumunu ve gençliği kurtarıcı etkinlikler yapma , eğitim kurumları açmak, toplumun sorunlarının çözümü için Allah tarafından indirilen vahye uygun projeler geliştirme birer "sâlihât" tır.Şia ve Ehl'i Sünnet âlimleri "sâlihât" ve "hasenât" ın anlamını bilmediklerinden dolayı bir kaç vakıf haricinde dinlerini "hasenât"ın üzerine bina ederek, "sâlihât"ı terk etmişlerdir. Halbuki ahirette insan" hasenât" için değil, "salihât" yapmadığı için pişmanlık duyacaktır."O günahkarların, Rableri indinde başlarını öne eğecekleri," Rabbimiz! Gördük, duyduk, şimdi bizi (dünyaya) döndür de salih ameller yapalım, artık kesin olarak yakin getirdik diyecekleri zamanı bir görsen!"(Secde-12) "Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, önce yaptığımızın yerine salih ameller yapalım! diye feryat ederler..."(Fatır- 37)"Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip salihlerden olsam! demesinden önce size verdiğimiz rızıktan İnfak edin"(Munafikun-10)"Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Rabbim! der, beni geri döndür. Ta ki boşa geçirdiğim dünyada salih amel yapayım..." (Müminun- 99, 100)Sonuç olarak "sâlihât" yapma, bir mü'minin en vazgeçilmez ahlakı olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder