KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI
(10. YAZI)
ÖRNEK 50:
Âraf suresi "Sihirbazlar Firavun'a geldi ve:
Eğer üstün gelen biz olursak, herhalde bize kesin bir mükafat vardır, dediler"
113. âyetinde bulunan "inne lené leecran" "herhalde bize kesin bir mükafat vardır" kelimesini,
Şu'be "einne lené leecran" "biz galip gelirsek bize kesin bir mükafat var mı? olarak okumuştur.
Yani Hafs'ın okuyuşunda soru olarak değil, sihirbazlar galip gelirlerse onlara bir mükafatın olduğuna inanıyorlar.
Fakat Şube'nin kıraatinde soruyorlar.
"Eğer biz galip gelirsek bize bir mükafat var mı? diye soruyorlar.
ÖRNEK 51:
Yine aynı şekilde Âraf Suresi
"Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz,,,"
"émentüm bihi" "ona iman ettiniz" kelimesini, Şu'be "eémentüm bihi" "ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz?
olarak okumuştur.
ÖRNEK 52:
Sebe suresi
"Andolsun, Sebe kavmi için oturduğu yerde büyük bir ibret vardır,,,,"fi meskenihim" oturduğu yerde" kelimesini,
Şu'be "fi mesékinihim" oturdukları yerlerde" olarak okumuştur.
ÖRNEK 53:
Ra'd suresi "Onlardan öncekiler de (elçilerine) tuzak kurmuşlardı, halbuki bütün tuzaklar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir.
Bu yurdun sonunun kimin olduğuna yakında "kafirler" bileceklerdir"
43. âyetinde bulunan "küffar" "kafirler" kelimesini Nafi "kafir" yani tekil olarak okumuştur.
ÖRNEK 54:
Sebe suresi "Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız?
17. âyetinde bulunan "ve hel nücézi illel kefür" "Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız?" kelimesini,
Şu'be "ve hel yücezi illel kefür"
(Allah) nankörden başkasını cezalandırır mı? olarak okumuştur.
ÖRNEK 55:
Sebe Suresi "O gün Allah, onların hepsini toplayacak, sonra meleklere:
Size kulluk edenler bunlar mıydı?
diyecek"
40. âyetinde bulunan "ve yevme yehşuruhum" "O gün Allah, onların hepsini toplayacak" "yehşuruhum" kelimesini, Şu'be "Nehşuruhum" "O gün onların hepsini toplayacağız" olarak okumuştur.
ÖRNEK 56:
Fatır Suresi ",,,,Yahut biz onlara (bu hususta) bir kitap mı verdik de onlar o kitaptaki bir delile dayanıyorlar,,,"
40. âyetinde bulunan "beyyinetin" "Delil" kelimesini, Şu'be "beyyinétin" "deliller" yani çoğul olarak okumuştur.
ÖRNEK 57:
Yasin suresi "Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye"
67. âyetinde bulunan
"mekénetihim" "oldukları yerde" kelimesini, Şu'be "mekénétihim" "oldukları yerlerde" yani çoğul olarak okumuştur.
ÖRNEK 58:
Saffat suresi "Onlar, artık mele-i â'lâ'ya kulak veremezler.
Her taraftan taşlanırlar" 8. âyetinde bulunan "lé yessemme'une" "kulak veremezler" kelimesini, Şu'be "lé yesmeune" "işitmezler" olarak okumuştur.
ÖRNEK 59:
"Zümer süresi
"De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım!,,,"
39. âyetinde de bulunan "mekénetiküm" "elinizden"
kelimesini, Şu'be "mekénétiküm" "ellerinizden" yani çoğul olarak okumuştur.
ÖRNEK 60: Zümer suresi "Allah, takva sahiplerini esenliğe kavuşturup kurtuluşa erdirir,,,,"
61. âyetinde bulunan "bimefézetihim" "kurtuluşa" kelimesini, Şu'be "bimefézétihim" "kurtuluşlara" olarak okumuştur.
ÖRNEK 61:
Mümin Suresi
"kim kötülük işlerse, onun kadar ceza görür.
Kim de kadın veya erkek, mümin olarak salih amel işlerse işte onlar,
cennete girerler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir"
40. âyetinde bulunan "yedhulune" "girecekler" kelimesini, Şu'be "yudhelune" (cennete) sokulurlar, girdirilirler" olarak olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder