KUR'AN'A GÖRE İKİ BATIL DİN:
ŞİİLİK VE SÜNNİLİK.
(5.YAZI)
Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimlerinin öğrenmeleri gereken en önemli kavramlarından biri de "Nebi" ile "Resul"'ün arasında bulunan farklardır.
Bu önemli konuyu çözmedikçe dinlerinin ne kadar Kur'an ve akıldan uzak olduğunu bilemezler.
Bu konu o kadar önemli ki, "Nebi" ile "Resul"ün arasında bulunan farkları kavradıkları zaman vahyin hidayet dairesinin içerisine girmeye hak kazanacaklardır.
Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin öğrenmeleri gereken konulardan biride "Hikmet"'in hangi anlama geldiğidir.
Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin en önemli inançlarından biri uydurma kaynakları olmadan Kur'an'ın anlaşılmayacağı inancıdır.
MESELA,
Sünniler "Sünnet (hadisler) Kur'an'a egemendir" demişlerdir.
Yani onlara göre "hadisler olmadan Kur'an'ın bir önemi yoktur"
Çünkü "Hadisler olmadan Kur'an'ı anlamak mümkün değildir"
Aynı şekilde Şiiler de Kur'an'ın gerçek manalarını ancak on iki İmamın bilebileceğini söylerler.
Yani Kur'an'ı gerçek olarak anlamak isteyenlerin on iki İmamın rivayetlerine gitmekten başka bir yolları bulunmamaktadır.
Şiilere göre Kur'an ancak Ehlibeyt imamlarının rivayetlerine ve tefsirlerine bakılarak anlaşılabilir.
Halbuki Kur'an'ı Mübin onlarca âyetinde tüm insanları muhatap alır.
Yani vahye temiz bir zihinle yaklaşan, akıl ve tefekkürle ön yargıdan uzak olarak Kur'an'a giden herkesin onu anlamaya namzet olduğunu söyler.
"De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. O'ndan başka ilah yoktur. O diriltir ve öldürür.
Öyleyse Allah'a ve Ümmi Nebi olan Resulüne- ki o, Allah'a ve onun sözlerine iman eder- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız"
(Âraf, 158)
" Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik" (Nisa, 174)
"De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden hak (Kur'an) gelmiştir.
Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır.
Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum)
( Resulüm!) Sen, sana vahyedilene uy ve Allah hükmedinceyeye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır"
(Yunus, 108, 109)
"Bu Kur'an, bütün insanlara bir açıklamadır, (beyan) takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür"
(Âli İmran, 138)
Şiiler, Allah Resulü'nden sonra Hz Ali'yi onun yerine vâsi, halife, emirel mü'minin ve imam olarak Allah tarafından âyet ile (Mâide, 67) tayin edildiğini kabul etmeyenleri dinden çıkmış(mürted) olarak kabul eder.
Dolayısıyla,
Şia beş on sahabi dışında kalan bütün sahabileri Allah Resulü'nün emanetine ihanet ettiklerinden dolayı zalim olarak ilan etmiştir.
Şia ve Ehli Sünnet rivayetlerinin en önemli ortak özelliklerinden biri de Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği orijinal haliyle muhafaza edildiğini kabul etmemeleridir.
Örneğin Hicri 381 yılında vefat eden kitabu-itikâdat'ın sahibi meşhur Şii âlim ve müfessir Şeyh Saduk, yine
Şiilerin en önemli âlimlerinden Hicri 161 yılında vefat eden Tibyan tefsirinin müellifi Ebu Cafer et Tusi,
Hicri 548 yılında vefat eden Mecmaul- beyan sahibi et- Tabersi bu görüşteki Şii âlimlerdendir.
Bu âlimler Kur'an'da fazlalığı kesin bir dille reddetmelerine karşın eksikliği aynı kesinlikle reddetmemişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder