12 Nisan 2018 Perşembe

İNSANLARI ALLAH'IN YOLUNDAN     ENGELLEYENLER KAHROLSUN!
 Aslında düşünen, aklı başında ve sağlıklı bir zihin yapısına sahip olan insanlar Allah'ın hidayet ve rahmet yolu olan vahye rahatlıkla  ulaşabilirler.
 Fakat ümmi  insanları Allah'ın tevhit yolundan engelleyen alçak ilim!!adamları büyük bir sorun oluşturmaktadır.
 Eğer müşrik ilim adamları yani uydurma dinin menfaat devşiren Kur'an düşmanı dinciler olmazsa ümmi halkın hidayete ulaşmalarının  önünde bir engel  kalmayacaktır.
 İşte bu yüzden
Kur'an gibi indirilen  bütün vahiy'ler tarih boyunca insanları Allah'ın hidayet yolundan engelleyen ve Allah'ın dosdoğru yolunu yamuk gösteren din adamlarını sürekli şikayet ve en sert tepkiyi gösterirler.
Kur'an'ı Mübin'de bir çok âyette bu ahlaksız dincileri lânetler.
Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimleri de son vahye aynı ihaneti yaptıklarından dolayı lanetlenmişlerdir.
Hatta Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Yahudi ve Hristiyan din adamlarını aşarak insanları Allah'ın dosdoğru yolu olan  Kur'an'dan o derece engellemişler ki, bu ümmet  Kur'an'ın en önemli meselesini bilmezken, rivayetlerin en yalan olanını bilmeyen yoktur.
 MESELA,
Bu ümmet şirk'in en önemli günah ve en büyük zulüm olduğunu bilmezken tuvalete sol ayakla girip sağ ayakla çıkmanın  gerektiğini bilmeyen yok gibidir.
 Ben dünya hayatında  Şii ve Sünni ilim adamları kadar Kur'an'a karşı  cahil ve onu  umursamaz  bir millet olacağına ihtimal vermiyorum.
Bir millet kitabına karşı nasıl bu kadar lakayd ve vurdumduymaz olabilir?
Daha doğrusu bir ümmetin ilim adamları  kitabına ve o kitaba sahip çıkan muvahhidlere nasıl bu kadar düşmanlık besleyebilir? Dolayısıyla
Kur'an'a baktığımızda Allah Elçilerinin vahyi tebliğ karşısında bir menfaat beklentisi içinde olmadıklarını tekrar tekrar vurgulamaları dinin nasıl büyük bir rant kapısı olduğunu ortaya koyuyor.
Tarih boyunca alçak  ilim adamları her zaman dini dünyalık elde etmek için hiç çekinmeden  sattılar.
İŞTE BU KONU İLE İLGİLİ BİR KAÇ ÂYET.
 "Elinizdekini (Tevrat'ın aslını)  tasdik edici  olarak indirdiğime
( Kuran'a) iman edin. Sakın onu inkar edenlerin ilki olmayın! ÂYETLERİMİ  az bir karşılık ile  satmayın,  yalnız benden korkun.  Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın,  bile bile hakkı gizlemeyin"
 (Bakara, 41, 42)
 "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu,
 işte onlara hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet ederler. 
Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır.
Zira ben onların tevbelerini kabul ederim.
 Ben tevbeyi çok kabul eden ve çokça merhamet edenim"
 (Bakara, 159, 160)
 "Âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerindedir.
Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.
 "İlahınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilah yoktur. O Rahmandır, Rahimdir"
 (Bakara, 161, 162,163)
 "Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değer ile değişenler yok mu,  İşte onların yiyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir.
Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne  de onları temize çıkarır. 
Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Onlar doğru yok karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel  olarak da azabı satın almış kimselerdir.
 Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar.
O azabın sebebi Allah'ın kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır.
 (Buna rağmen onlar mezheplerine göre yorum yapıp)  kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin  bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir"
(Bakara, 174, 175, 176)
 "Ey ehli kitap! (Âlimler) Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
(Âli İmran, 71)
Allah tarafından indirilen vahyi gizleme ve onu yamuk ve eksik gösterme din adamları ile ilgili bir durumdur.
Ümmi halkın böyle bir şey yapması mümkün değildir.
 "Ehli kitaptan bir grup,  okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler.
 Halbuki okudukları kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde:
Bu Allah katındandır, derler.
 Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
 (Âli İmran, 78)
Ben bu manzaranın aynısını cübbeli Ahmet'te gördüm.
Yemin ederek söylüyorum, okuduğu hurafe ve yalanları o kadar süsleyerek okuyordu ki,  Kur'an'ı iyi bilmeyen biri onun Allah'ın kitabını okuyor zannederdi.
 "Allah kendilerine kitap verilenlerden, onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu  gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bu emri  kulak ardı  ettiler,  onu az bir dünyalığa  değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü oldu"
(Âli İmran, 187)
 "Eğer ehli kitap iman edip kötülüklerden sakınsalardı, herhalde geçmiş kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.  Eğer onlar
Tevrat'ı İncil'i ve Rablerinden  onlara indirilen Kur'an'ı doğru dürüst uygulasalardı,  şüphesiz hem üstlerinden,
hem de ayaklarının altından ( yeraltı ve yer üstü servetlerinden)  istifade ederek refah içinde yaşarlardı. o
Onlarda aşırılığa  kaçmayan (Muvahhit) bir zümre vardır, fakat çoğunun  yaptıkları ne kötüdür!"
 (Mâide, 66)
 "Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.  Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun.
Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik etmez'"
(Mâide, 67)
Allah Resulü'ne hitap eden yani tamamen onunla ilgili olan bir âyetin sonunun "Allah kafirler topluluğunu  hidayete erdirmez" ile son bulması çok önemli  bir olaydır.
Yani Allah'ın ayetlerini gizleyen Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin ne kadar büyük bir vebal ve lanet altında oldukları çok  açık olarak ortaya çıkıyor.
 "Ey   kitap ehli! Siz,  Tevrat'ı İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça,  doğru bir yol üzerinde değilsiniz" de.
Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette arttıracaktır. Kafirler topluluğuna üzülme"
(Maide, 68)
 "Onların ardından da âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp,  nasıl olsa bağışlanalacağız, diyerek kitab'a varis olan bir takım kötü kimseler geldi.
 Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar.
(Yani din satma karşılığında hiçbir menfaati reddetmiyorlar)
 "Peki, kitapta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar kitaptakini okumamışlar mıydı?
Ahiret yurdu muttakiler   için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınız ermiyor mu?
Kitaba sımsıkı sarılıp salat'ı ikame edenler  var ya, İşte biz böyle iyiliğe  çalışanların mükafatlarını zayi etmeyiz"
(Âraf, 169)
 "Onlara, kendisine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sarılıp çıkan o  yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan  olan kimsenin haberini oku" "Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik.
 Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı  köpeğin durumuna benzer:
 Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin  durumu böyledir. Kıssası anlat  belki düşünürler.
 Âyetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin  durumu ne kötüdür"
 (Âraf, 175, 176)
 "Yahudiler Allah'a bırakıp bilginlerini (hamamlarını) (Hıristiyanlar) da  rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab  edindiler.  Halbuki onları ancak tek ilâh'a kulluk etmeleri emrolundu.
 O'ndan başka ilah yoktur. O bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır"
(Tevbe, 31)
 "Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız  yollardan  yerler ve insanları Allah yolunda engellerler. 
Altın ve gümüş'ü yığıp  da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu,  işte onlara elem verici bir azap müjdele!
Yukarıdaki âyetin
"Ey iman edenler! diyerek başlaması çok ilginçtir. Yani Yahudi ve Hristiyan din adamları nasıl din, iman diyerek  milleti soymuşlarsa,
"Ey son vahyin muhatapları!
Sizde  kendinize dikkat edin, din adamları sizi Allah ile aldatmasın" demek istenmiştir.
"De ki: Ey ehli  kitap! 
Gerçeği görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri  göstermeye yeltenerek müminleri  Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?  Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
 (Âli İmran, 99)
 "İnkâr edip de  insanları Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını  kat kat arttıracağız"
 (Nahl, 58)
"İnkar edenlerin ve Allah  yolundan alıkoyanların   bütün amellerini  Allah boşa çıkarmıştır"
(Muhammed, 1)
"İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Elçiye karşı gelenler,
Allah'a hiçbir zarar veremezler.  Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır"
(Muhammed, 32)
 "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Elçiye itaat edin. işlerinizi boşa çıkarmayın.
 İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanlar ve sonra da kafir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz"
(Muhammed, 33, 34)
"Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, 
ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin  durumu ne kötüdür!  Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez"
(Cuma, 5)
Aslında hiçbir Yahudi âlimi Tevrat'ı yalanlamaz,  Şia ve Ehli Sünnet dininin  âlimlerinin yaptığı gibi onu bir kenara atarak zerre kadar değeri olmayan  yalan ve uydurma rivayetlerin peşine düşer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder