PROF DR MEHMET OKUYAN'A:
Nebi ile Resulün arasında bulunan farkı bilmeyen Prof Dr Mehmet Okuyan Envârul Kur'an 61. Ders 80. Dakikadan itibaren aynen şunları söyledi.
"Hadis okuyorum kızıyor adam, yav be kardeşim! Hz Peygamber konuşmamış mı hiç? bu ara kablosu mudur yani?!
Hiçbir şey dememiş mi yani, böyle otomatik yani.
Ya konuşmuş arkadaş, sen neler söylüyorsun.
Yani bu rivayetlerin içinde arızalıları var diye efendimiz (Aleyhisselam) hiç ağzını açmamış mı?
Hiç konuşmamış mı 23 sene?
Ne var.
Bu hadiste şimdi " iyyekum vezzanne, feinnezzanne ekzebul hadisi " "Zandan sakının çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır"
Ne var bunda,
Doğrudan ayetten anlamış bunu peygamber efendimiz, senin ayetten de haberin yok, böyle peygambersiz bir din.
Peygambersiz din iddiası dinsizliktir.
Kim dinde peygambere ihtiyaç yok diyorsa kafirdir"
Arkadaşlar!
Bu sözleri başka biri söyleseydi gülüp geçerdik, fakat bu sözleri söyleyen kişi sadece Kur'an'ı anlatan biri olduğu için onu ciddiye alıyoruz. Mehmet Okuyan'ı ciddiye alıyoruz. Herkes hata eder, önemli olan hatadan dönmektir.
Mehmet Okuyan rastgele biri değil ki,bu söylediklerini hafife alalım, bu millete yazıktır günahtır.
Kur'anın bağlam ve bütünlüğünden habersiz olan Prof Dr Abdulaziz Bayındır'da şöyle buyuruyor!
"Ben iddia ediyorum, kitaplarında en çok hadisleri kullanan Hanbeli mezhebinin ilim adamları bile bizden daha fazla hadisleri referans olarak vermez. Bizim kadar hadisleri kitaplarında kimse kullanamaz"
Fatih Orum diyor ki,
"Her ne kadar hadislerin içinde yanlış olanlar varsa da içindeki altın ve mücevher gibi olanları kabul etmemekten Allah'a sığınırız.
Hadisler hikmet hâleleridir.
Hadisler için çöplük kelimesini kullananlardan değiliz.
Hadisleri çöplüğe atılacak sözler olarak görenleri şiddetle reddediyoruz"
CEVAP: Mehmet Okuyan, Abdülaziz Bayındır, Fatih Orum ve Erdem Uygan Nebi ile Resulün arasında bulunan farktan haberleri olmadığı için böyle anlamsız sözler söylemişlerdir.
İslam'a ve Müslümanlarlara en büyük darbeler içeriden gelir.
Mehmet Okuyan'ı ve diğer arkadaşları yukarıda sarfettikleri cehalet dolu sözleri eleştirdiğimden dolayı bir çok kişi şiddetle beni kınadı.
Arkadaşlar! Ben Mehmet Okuyan'ın düşmanı değilim.
Kur'an'ı Mübin'de Allah ( cc) hatalarından dolayı Nebileri bile eleştiriye tâbi tutar.
Çünkü NEBİLER hata eder. ELÇİLER hata etmez.
MESELA,
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, müşrikler için af dilemek ne NEBİ'YE ne de inananlara yakışmaz" ( Tevbe, 113)
Yukarıdaki ayette Allah ( cc) müminlerin hata ettiği gibi, NEBİ'NİN de hata ettiğini apaçık olarak ortaya koymuştur.
Olumsuz yerlerde Allah ( cc) Kur'anda müminlerle beraber NEBİ kavramını kullanır.
MESELA
"Andolsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, NEBİ'Yİ ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle Ensarı affetti,,,,,"(Tevbe, 117)
Olumlu yerlerde Kur'an RESUL (ELÇİ) kavramını kullanır.
MESELA,
"Sizin dostunuz ancak ALLAH'TIR'tır, RESULÜDÜR, iman edenlerdir,,,,,,,"
(Mâide, 55)
"Kim ALLAH'I, RESULÜNÜ ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki üstün gelecek olan şüphesiz ALLAH'IN tarafını tutanlardır"
(Mâide, 56)
Kur'an sisteminde RESUL (ELÇİ) kavramı tamamen ALLAH'I temsil makamında kullanılmıştır. Bunun yüzlerce örneği vardır.
MESELA,
"Kim RESÜLE ( ELÇİYE) itaat ederse ALLAH'A itaat etmiş olur.
Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!" (Nisa, 80)
"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim RESÜLE(ELÇİYE) karşı çıkar ve müminlerin (tevhid)yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakır ve cehenneme sokarız, o ne kötü yerdir"
(Nisa, 115)
RESÜLLER(ELÇİLER) tamamen ALLAH'I temsil ettikleri için onlara itaat ALLAH'A itaat, onlara isyan ALLAH'A isyan etmek gibi kabul edilmiştir.
Bakın sistem nasıl kurulmuş.
"Size ALLAH'IN AYETLERİ okunurken, üstelik ALLAH'IN RESULÜ de aranızda iken nasıl inkara saparsınız? Her kim ALLAH'A bağlanırsa kesinlikle DOĞRU YOLA iletilmiştir"
(Âli İmran, 101)
SİSTEM ŞU: ALLAH'IN AYETLERİ, ALLAH'IN RESULÜ, ALLAH'A BAĞLANMAK, SIRAT-I MÜSTAKİM.
Yani ALLAH RESULÜ ALLAH'I TEMSİL MAKAMINDADIR.
ALLAH RESULÜ KONUŞAN KUR'ANDIR, vahiy ELÇİNİN dilinde hayat bulur.
Elçi olmazsa din, Kur'an, iman, vahiy diye bir şey OLMAZ .
ARKADAŞLAR!
ALLAH KELAMININ ALLAH RESULÜ'NÜN DİLİNDEN HAYAT BULMASI AZ BİR ŞEREF MİDİR?
BU ŞEREF VE ONUR BUHARİ'NİN YALAN VE UYDURMALARIYLA KIYASLANIR MI? Allah'ın elçisi olmak en büyük ödül değil mi?
Dolayısıyla, Mehmet Okuyan'ın Allah Resulü'ne iftira olan Emevi Abbasi imalatı hurafe ve uydurma rivayetleri
kabul etmeyenleri Allah Resulü'nün düşmanı ve kafir olarak ilan etmesi tam bir cehalet ve iftiradır.
ALLAH, RESUL VE ALLAH'IN AYETLERİ SİSTEMİ:
",,,,,Deki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun RESULÜ ile mi alay ediyorsunuz"
(Tevbe, 65)
RESUL(Elçi) görevi sadece vahyi tebliğ etmek olduğu için onu yalanlamak Kur'an tarafından Allah'ın ayetlerine karşı gelmek olarak görülmüştür.
"Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar SENİ YALANLAMIYORLAR, fakat o zalimler açıkça ALLAH'IN'ın AYETLERİNİ İNKAR EDİYORLAR"(En'am, 33)
Çok ilginç değil mi?
ELÇİNİN misyonu sadece vahyi tebliğ etmek olduğu için onu yalanlamak Allah'a karşı gelmek olarak kabul edilmiştir.
Çünkü elçiye zeval olmaz, o kendine verilen elçilik görevini yerine getiriyor.
Kur'an'ın hiçbir ayetinde Nebileri yalanladılar yoktur, hepsinde RESUL (Elçi) veya Elçilerimi yalanladılar geçiyor.
"İşte, inkâr ettikleri, ÂYETLERİMİ ve ELÇİLERİMİ alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir"(Kehf, 106)
"Nuh kavmi de ELÇİLERİ yalancılıkla suçladı"(Şuara, 105)
"Âd kavmide ELÇİLERİ yalancılıkla suçladı"(Şuara, 123)
"Semud Kavmi de ELÇİLERİ yalancılıkla suçladı"(Şuara, 141)
"Eyke halkı da ELÇİLERİ yalancılıkla suçladı"(Şuara, 176)
"Andolsun ki senden önceki ELÇİLER de yalanlanmıştı,,,,"
(En'am, 34)
Ayetlerin hepsinde elçiler denmesinin sebebi hepsinin aynı değere sahip oldukları ve aynı görevi yaptıkları içindir.
Yoksa bu kavimlere bir Elçi gönderilmişti, birden fazla elçi gönderilmemişti.
Kur'anın hiçbir ayetinde "Nebileri yalanladılar yoktur"
Kur'anın hiçbir ayetinde "Nebilere itaat edin diye bir ayet yoktur"
Elçilere mutlak itaat emredilmiştir fakat Nebilere itaat mutlak değildir, yani onlara iyi işlerde itaat edilir.
İşte ayet,
"Ey NEBİ! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını
öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, İYİ İŞİ İŞLEMEKTE SANA KARŞI GELMEMEK hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için mağfiret dile,,,,"
(Mumtehine, 12)
Mehmet Okuyan Nebi ile Resulün arasında bulunan farkı bilmeyen biridir.
Eğer bu farkı bilseydi böyle bir şey söylemezdi.
Kur'an ehli muvahhidleri ELÇİ düşmanı olarak görmek tam bir cehalet ve iftiradır.
Allah'ın Resulü değer ve kıymetini Kur'an'dan alır, Emevi Abbasi imalatı hurafe ve uydurma rivayetlerden değil.
Bütün Allah Elçileri değerlerini sadece ve sadece Kur'an'dan alırlar.
Çünkü onlar hakkında en doğru ve sağlıklı bilgiyi Allah verir.
",,,Allah gibi hiç kimse haber veremez"
(Fatır, 14)
Allah Elçilerinin arasında ayırım yapmak da doğru değildir.
Hangisinin üstün olduğunu sadece Alla bilir.
Emevi Abbasi hurafelerini kabul etmemek ayrı bir şey, Allah Resulü'nü kabul etmemek ayrı bir şeydir.
Emevi ve Abbasiler döneminde uydurulan hadisleri reddetmek Allah'ın Resulünü yalan ve iftiralardan tenzih etmektir, onun şanını, makam ve mertebesini yüceltmektir.
Bu görev de Kur'an ehli muvahhidlere büyük bir şeref ve onurdur.
Çünkü Allah'ın Resulünü üzenler lanetlenmişlerdir.
",,,Allah'ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır"
(Tevbe, 61)
"Allah ve Resulü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır"
( Ahzab, 57)
ARKADAŞLAR!
Nebi ile Resulün arasında bulunan farkı bilmeyen biri konuşmasında her an hata etmeye mahkumdur.
Elçi ile Nebi kavramlarının arasındaki farkı kavrayamayan Kur'an'ı tam olarak anlayamaz.
Kur'an sisteminde Resul ile Allah'ın ayetleri arasında bir fark yoktur.
Hatta bazı özelliklerde Allah'ın elçisi ayetlerin önüne bile geçebilir.
Çünkü o canlı bir örnektir, insanlara dini kabul ettirmede daha etkilidir.
Ayetlerin dili yok ki, kitap konuşamaz.
Vahiy sözün gücüne dayanan bir özellik olduğu için Elçisiz din olmaz.
Elçisiz din mümkün değildir.
Resülluk (Elçilik) görevi resmi, Nebilik makam ve mertebesi özeldir.
Elçinin onur ve şerefi Kur'an tarafından koruma altına alınmıştır, fakat sözleri ümmeti bağlamaz.
Çünkü insanları bağlayan tek şey Elçinin dilinde hayat bulan Kur'andır.
Yüzlerce ayette Allah bizi Kur'andan sorumlu tutacağını ortaya koymuştur.
Bu din Allah tarafından gönderildiği gibi Allah tarafından tamamlanmıştır.
Din geldiği gibi orijinal olarak yaşanmalıdır. Milyon dolarlık antika bir eserin üzerine az miktarda bir boyanın sıçramasıyla
veya orijinal antika bir esere acemice bir elin karışmasıyla o eserin
kıymetini yok edeceği gibi, veya çok pahalı bir saatin değerli bir parçasının sahte ve değersiz bir parça ile degiştirilmesiyle saatin arıza vermesi gibi,
dine de yabancı maddelerin karışmasıyla din bozulup hükümsüz kalacaktır. Bundan dolayı Allah ( cc) Kur'anda şöyle buyuruyor.
"Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin"(Bakara, 42)
Pekmez veya bal dolu bir kazana bir kaşık necasetin karışmasıyla onun temizliğini ve saflığını bozacağı gibi dinde böyledir. Allah( cc)Hanif, arı duru, aydınlık, ihtilafı ve karışıklığı olmayan,
saf ve temiz olan dininin bozulmasına ve tahrif edilmesine razı olur mu?
Ama maalesef Şia ve Ehli sünnet din diye bir şey bırakmadılar.
Bazıları hadisleri bir gelenek ve kültür olarak kabul etmenin ne sakıncası var? diyebilir.
Fakat 1400 seneden beri hadisler kültür ve gelenek olarak değil, bir din olarak gelmişlerdir.
Hadisler yüzünden bu ümmete zor ve karmaşık bir din yaşatılmıştır.
Allah ( cc) bir kez bile Allah Resulü'nün mescidi Dirar'da namaz kalmasına razı olmadı, Kur'an'ın karşısında bütün hadisler mescidi Dirar hükmündedir.
İşte bu yüzden hadisleri düşünürlerin sözlerine benzetmek doğru değildir.
Hadislere göre dinden dönen öldürülür, zina eden recmedilir, namaz kılmayan kafirdir ve öldürülür,
"Abdestsiz ve cünup olarak Kur'an'a dokunulmaz" demek iftira ve cehalet değil midir? İnsanlara kaza namazı kıldırmak ahmaklık değil midir?
Fakat hiçbir Ata sözünden böyle hükümler çıkarılamaz.
Hadislerin hepsi Allah'ın Resulüne hakaret ve iftira içeren yalan sözlerdir. Müslümanlar arasında
tefrika ve düşmanlık sokan, insanları Allah'ın yolundan saptıran tarihin en tehlikeli metinleridir.
Kur'an'ın tek kaynak olduğuna dair onlarca ayet mevcuttur.
Yani uyarıcı ve müjdeleyici olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak yoktur.
"Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları ( o güne iman edenleri Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır"
(En'am, 51)
"Ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi? "derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım"
(Ankebut, 50)
"Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir millet için onda rahmet ve ibret vardır"(Ankebut, 51)
"Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin"
(Zuhruf, 43)
"Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız"
( Zuhruf, 44)
"Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver "
(Kaf, 45 )
",,,,Deki: Doğru yol, ancak ALLAH'IN yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı yoktur"
(Bakara, 120)
Şuda bir hakikattir, Kur'an'a tam olarak teslim olmayan Furkan'ı asla yakalayamaz, yani rivayetleri tamamen terk etmeyeni Allah( cc) tam olarak temize çıkarmıyor.
Cehaletin diz boyu be kardeşim .
YanıtlaSil