PARALEL DİN (48. YAZI)
Allah Resulü'nden sonra Kur'an'ın terkedilmesi uydurma rivayetlerin hayata hakim olması neticesinde,
mezheplerin kurumsallaşmasıyla Müslümanlar arasında sonu gelmeyen sosyal ve siyasal fitneler baş göstermiştir.
Ehli sünnet ve Şia eliyle
Dinin tahrif edilerek Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünün parçalanması nedeniyle zaman içerisinde
Yahudi ve Hristiyanlar'dan hatta Zerdüştlerin ve putperestlerin kendi bilginlerine verdiği makam, mertebe, vasıf ve
yetkilerin daha büyüğünü kendi âlimlerine vermeye başladılar.
Kur'an'ın bu ahlakı deşifre ettiği gibi din büyüklerini Allah'ın yanında, berisinde, altında birer Rab ve ilah konumuna sokmuşlardır.
" (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) :
(Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.
Halbuki onlara bir tek Allah'a kulluk etmeleri emrolundu.
Ondan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştuklarından münezzehtir"
(Tevbe, 31)
Böylece herkes kendi mezhebini ve bilginlerini kutsamaya ve yüceltmeye başlamış, onlarla ilgili uydurma rivayetlerle sahte deliller üretmeye çalışmıştır.
Bütün bunlarla birlikte Allah'ın yanısıra Allah adına konuşanlar, Allah adına iftira edenler, Allah adına yalan söz söyleyenler,
haram ve helal uyduranlar, Allah'ın dininin yanısıra ümmilere din dayatanlar, hatta Allah'ın kitabının yanı sıra
"Bana da yazdırıldı" diye kitap yazanlar, uydurma din ve hüküm ortaya koyanlar çıkmış oldu.
Tüm bunlar, adını şimdi koyduğumuz fakat tarih boyunca her zaman var olan Paralel Dini yapılanmalardır.
Aslında ben bu karanlık tarihe baktığım zaman
ümmi insanları bilginlerden daha masum ve namuslu görüyorum.
Çünkü ümmilerin Allah ile aldatma ve dini rant yapma gibi kahredici bir günahlarının olmadığını müşahede ediyorum.
Bundan dolayı Kur'an ilim adamlarını "kitap yüklü eşekler"( Cuma, 5) ve "dilini sarkıtıp soluyan köpekler"( Âraf, 176) damgasını vurmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder