17 Mart 2017 Cuma

PARALEL DİN (48. YAZI)
Allah Resulü'nden sonra Kur'an'ın terkedilmesi uydurma rivayetlerin hayata hakim olması neticesinde,
 mezheplerin kurumsallaşmasıyla Müslümanlar arasında sonu gelmeyen  sosyal ve siyasal fitneler  baş göstermiştir.
Ehli sünnet ve Şia eliyle
 Dinin tahrif edilerek Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğünün  parçalanması nedeniyle  zaman içerisinde
Yahudi ve Hristiyanlar'dan hatta Zerdüştlerin ve putperestlerin kendi bilginlerine verdiği makam, mertebe, vasıf ve
 yetkilerin daha büyüğünü  kendi âlimlerine  vermeye başladılar.
Kur'an'ın bu ahlakı deşifre ettiği  gibi din büyüklerini Allah'ın yanında, berisinde, altında  birer Rab ve ilah konumuna sokmuşlardır.
" (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) :
(Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.
Halbuki onlara bir tek Allah'a kulluk etmeleri emrolundu.
Ondan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştuklarından münezzehtir"
(Tevbe, 31)
 Böylece herkes kendi mezhebini  ve bilginlerini kutsamaya ve yüceltmeye  başlamış, onlarla ilgili uydurma rivayetlerle sahte deliller üretmeye  çalışmıştır.
 Bütün bunlarla birlikte Allah'ın yanısıra Allah adına konuşanlar, Allah adına iftira edenler, Allah adına yalan  söz söyleyenler,
 haram ve helal uyduranlar,   Allah'ın dininin  yanısıra ümmilere  din dayatanlar, hatta  Allah'ın kitabının yanı sıra
 "Bana da yazdırıldı" diye kitap yazanlar, uydurma  din  ve hüküm ortaya  koyanlar çıkmış oldu.
 Tüm bunlar, adını şimdi koyduğumuz fakat tarih boyunca her zaman  var olan Paralel Dini yapılanmalardır.
Aslında ben bu karanlık tarihe baktığım zaman
ümmi insanları bilginlerden daha masum ve namuslu görüyorum.
Çünkü ümmilerin Allah ile aldatma ve dini rant yapma gibi kahredici bir günahlarının olmadığını müşahede ediyorum.
Bundan dolayı Kur'an ilim adamlarını "kitap yüklü eşekler"( Cuma, 5) ve "dilini sarkıtıp soluyan  köpekler"( Âraf, 176)  damgasını vurmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder