PARALEL DİN (54. YAZI)
Tasavvuf ve tarikatlarda bir din anlayışı var ki, düşman başına,
Tarikatlardaki inancı bütün dünya dinleri kabul etse,
Allah'ın sonsuz bir ilim ve sistem üzerine indirmiş olduğu tefekkür ve sorgulama dini bu inanç ve kuralları kabul etmez.
Bundan dolayı ben diyorum ki, tasavvuf ve tarikatlar İslam dinine ve davasına en büyük darbe ve ihanet,
fitne ve fesat, cehalet ve yobazlık, ahmaklık ve zehir dolu paralel bir dindir.
MESELA, tarikatta "Haklı dahi olsa, müridin şeyhine itirazı haramdır"
Çünkü onların inancına göre " Bir velinin huzurunda bir an durmak bile 150 yıl kabul edilmiş ibadetten üstündür"
"Gavs müritlere şefaat etmeye tam olarak yetkilidir"
"Onları alıp cennete götürmeye kadirdir"
Hatta "Nakşibendi tarikatının hâlidi kolundan ise azap melekleri müridin yanına asla yaklaşamazlar"
Bu inanç ve akide tevhid ilkesine, Kur'an aklı ve ahlakına bireysel sorumluluk anlayışına karşı söylenmiş, düşünce ve hikmetten uzak şirk ve küfür olan sözlerdir.
MESELA,
"Mürid, şeyhinin terbiyesinde ölü yıkayanın elindeki ölü gibi olmalı ki, şeyh, müridini istediği gibi yönlendirsin"
Halbuki Kur'an'a baktığımızda vahyi tebliğ ettikleri için sadece Allah'ın Elçilerine mutlak itaat emredilmiştir.
Nebi'ye bile mutlak itaat emredilmemiştir. Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Ey NEBİ!
İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek,
elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek,
İYİ İŞİ İŞLEMEKTE SANA KARŞI GELMEMEK hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile, Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır çok merhamet edendir"
(Mumtehine,12)
Yani eğer bir iş maruf değilse Nebi'ye bile itaat olmaz.
Çünkü Nebi hata edebilir.
Peki Kur'an'da bunun örneği var mı?
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dâhi olsalar, müşrikler için af dilemek ne NEBİ'YE ne de inananlara yakışmaz"
(Tevbe, 113)
Bu ayette açıkça görüldüğü gibi Nebi (Aleyhisselam) akrabalarından müşrik olanlara dua ve istiğfarda bulunmuştur.
"Ey NEBİ!
Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır çok merhamet edendir"
(Tahrim, 1)
Ayetlerdeki NEBİ kavramına dikkat etmek gerekir.
Çünkü Elçilik makam ve mertebesinde asla böyle bir şey söz konusu olamaz.
Elçi Allah'ı temsil eder ve temsiliyet makamında ihanet olmaz.
Elçi konuşan Kur'andır, vahiy ile Elçi arasında bir fark yoktur.
Elçi sadece Allah'ın kitabını okur ve onu tebliğ eder.
Bu konunun üzerinde neden çok duruyorum.
Çünkü ne kadar alim olursa olsun bu önemli konuyu anlamayanın
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü yakalaması mümkün değildir.
Dolayısıyla kim olursa olsun Nebi ve Resul sistemine sahip olmayan kişi konuştuğu zaman hata etmekle karşı karşıya kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder