PARALEL DİN (40. YAZI)
15 Temmuz'da gerçekleştirilmeye çalışılan o alçak ve hain kalkışmanın ardından, darbenin faillerine ve azmettiricilerine ağzımıza geleni sayıyoruz.
Ama hala farkında olmadığımız acı bir gerçek var.
Tarih boyunca sürekli mikrop üreten bu bataklık kurumadı, kurumayacak.
Tahliye edilen sadece birkaç kova çamurdu. Bugün evlerinde, dergahlarında,medreselerinde, tekkelerinde, vakıflarında ve derneklerinde toplanan aynı Kur'ansız kafanın farklı versiyonları tarafından sevk ve idare edilen ve daha dün o "cemaatin"
ele geçirdiği gücün sadece bir kısmını yarın ele geçirdiği takdirde,
Kur'an ehli muvahhidlere ve aklını kullananlara bu dünyayı dar edecek gerici ve yobaz zihniyetler yetişiyor.
Çünkü ne dünkü kalkışmanın entelektüel! cahil katilleri, ne de yarının din bezirganları uzaydan aramıza inmiş değillerdir.
Hepsi Kur'an'ın hidayet ve rahmetinden sapmış, ilmin değerini anlamayan,
hikmet ve akıl nimetinden mahrum, tefekkür ve sorgulama ilkesine sımsıkı sarılmayı bırakmış cahil ümmetin içinde yetişiyorlar.
Biz Allah'ın kitabından başka bir "kurtarıcı" bekledikçe,
biz mehdilere, beklenen salih zatlara inanıp bel bağladıkça,
biz ahmak insanların ağzından "Allah" konuşuyor diye bekledikçe, bu ölümcül sarmaşığı büyüten hastalığı besliyoruz demektir.
Çocuklarımıza yalan ve uydurma evliya menkıbeleri anlattığımız kadar İslam'ın en temel düsturları olan
Kur'an'ın manasını, Kur'an'ın dörtte biri kadar anlatılan Allah Elçilerinin hayatlarını, Kur'an'da anlatılan
sosyal adalet ilkesini,
İnfak, aklı kullanma, vicdan, insan haklarına saygı, yardımlaşma, çevre temizliği, bilgiye hürmet,
tefekkür ve sorgulamaya teşvik, özgürlük ve araştırmaya iştiyak, hak ve hikmete sevdalı beyinler ortaya çıkarmadıkça,
bataklığın iyice derinleşmesine katkı sağlıyoruz demektir.
Dolayısıyla bu zemin her türlü "müşrik" hareketin doğuşuna hala pek çok müsait bir zemindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder