12 Mart 2017 Pazar

PARALEL DİN (40. YAZI)
15 Temmuz'da gerçekleştirilmeye çalışılan o alçak ve hain kalkışmanın ardından, darbenin faillerine ve azmettiricilerine  ağzımıza geleni sayıyoruz.
 Ama hala farkında olmadığımız acı  bir gerçek var.
Tarih boyunca  sürekli mikrop üreten bu  bataklık kurumadı, kurumayacak.
Tahliye edilen sadece birkaç kova çamurdu. Bugün evlerinde,  dergahlarında,medreselerinde, tekkelerinde,  vakıflarında ve derneklerinde  toplanan aynı Kur'ansız  kafanın farklı versiyonları tarafından sevk ve idare edilen ve daha dün o "cemaatin"
 ele geçirdiği gücün sadece bir kısmını yarın ele geçirdiği takdirde,
  Kur'an ehli muvahhidlere ve aklını kullananlara bu dünyayı  dar  edecek gerici ve yobaz zihniyetler  yetişiyor.
Çünkü ne dünkü kalkışmanın entelektüel! cahil  katilleri, ne de  yarının din bezirganları uzaydan aramıza inmiş değillerdir.
Hepsi Kur'an'ın hidayet ve rahmetinden sapmış, ilmin değerini anlamayan,
 hikmet ve  akıl nimetinden mahrum,  tefekkür ve sorgulama ilkesine sımsıkı sarılmayı bırakmış cahil ümmetin içinde yetişiyorlar.
 Biz Allah'ın kitabından başka bir "kurtarıcı" bekledikçe,
biz mehdilere, beklenen salih zatlara  inanıp bel bağladıkça,
biz ahmak  insanların ağzından "Allah" konuşuyor  diye bekledikçe, bu  ölümcül sarmaşığı büyüten  hastalığı  besliyoruz demektir.
 Çocuklarımıza  yalan ve uydurma  evliya menkıbeleri anlattığımız kadar  İslam'ın en temel düsturları olan
  Kur'an'ın manasını, Kur'an'ın dörtte biri kadar anlatılan Allah Elçilerinin hayatlarını, Kur'an'da anlatılan
sosyal adalet ilkesini,
İnfak, aklı kullanma,  vicdan, insan haklarına saygı,  yardımlaşma, çevre temizliği, bilgiye hürmet,
 tefekkür ve sorgulamaya teşvik, özgürlük ve  araştırmaya iştiyak,  hak ve hikmete sevdalı beyinler ortaya çıkarmadıkça,
bataklığın  iyice derinleşmesine katkı sağlıyoruz demektir.
Dolayısıyla bu zemin her türlü "müşrik" hareketin doğuşuna hala  pek çok müsait bir zemindir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder