ŞİA VE EHLİ SÜNNET MEZHEPLERİNİN İTİKADİ DURUMLARI (2.YAZI)
Kur'anda bir çok ayette Nebi'lerin düştüğü hatalar anlatılır.
Yine bir çok ayette Elçiler kendi dillerinden bu hatalardan nasıl bağışlanma diledikleri ve tevbe ettikleri gösterilir.
MESELA,
Musa (Aleyhisselam) "Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim, beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı,,,,,,"
(Kasas, 16)
Nuh (Aleyhisselam) "Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım.
Eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen ziyana uğrayanlardan olurum, dedi"
(Hud, 47)
Gerçekler bu kadar açıkta iken Şia'nın on iki imamı âdeta ilahlaştırır gibi hata bile işlemediklerini,(1.YAZI) kusursuz ve hiç kimseye muhtaç olmayan kişiler olarak göstermeleri
Kur'an, ilim, hikmet ve fıtrata uygun düşmeyen bir inanç olarak karşımıza çıkıyor.
Bu inançla bakacak olursak on iki imamdan birine yapılacak en basit bir eleştiri Rahman ve Rahim olan Allah'a yapılmış gibi sayılacak ve eleştiriyi yapanlar din ve İslam düşmanı kabul edilecek.
Şia mezhebi, inançlarını mutlaka Kur'an ışığında
gözden geçirip Allah'ın kitabına aykırı olanları sorgulamaya tâbi tutmalıdır.
İnsanlığı felakete sürüklemeden önce Şia ve Ehli sünnet bu yanlış algıyla mücadele etmek mecburiyetindedirler.
Çünkü benzer inançlar Ehli sünnet mezheplerinde de karşıma çıkmaktadır.
MESELA, Ehli sünnet mezheplerinde Kur'an'a aykırı yüzlerce içtihat olmasına rağmen hiç birinden vazgeçilmemekte,
mezhep imamları ve muctehitler sorgulanamaz masum bir Elçi hüviyeti içinde takdim edilmektedirler.
Aslında Şia ve Ehli sünnet alimleri acilen Kur'an'a geri dönüş yapmak zorundadırlar.
Tek gerçek budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder