2 Aralık 2018 Pazar

DİYANET'İN UYDURMA  DİNİ
(3.YAZI)
Aslında ümmi halkın ataların uydurma şirk  dinini körü körüne taklit etmesi çok kötü bir ahlaktır.
 Fakat Diyanet'in körü körüne ataların şirk  dinini taklit etmesi bundan daha kötü bir ahlak ve sapıkça bir yoldur.
 Çünkü vahiy, aklı kullanma,  sorgulama ve tefekkürden uzak olan önderler kendi dönemlerinde yaşayan insanları daha ileri bir seviyeye taşıyamazlar.
Yani insanları ileriye doğru götüreceklerine, geçmişin karanlıklarına onları mahkum bırakacaklar.
 Kur'an'ı Mübin yüzlerce âyette olumsuz hareketlerinden dolayı sahabileri eleştirdiği halde, Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an'ın hiçbir âyetini görmeden şu Emevi uydurmasına  iman etmesi gerçekten çok ilginçtir.
Diyanete göre Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur.
"Ashabıma hakaret etmeyin, nefsimi elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altını sadaka olarak dağıtsa  (bunun sevabı )sahabelerden birinin bir avuçluk hurma sadakasına erişmez, hatta yarısına bile erişemez"
( Müslim- fedâilus sahâbe, 221, Ebu Davud, sünne, Tirmizi, menâkib)
 Başka bir iftira ve uydurma:
"En hayırlı nesil benim asrımın neslidir"
 Aslında Kur'an yüzlerce âyette Allah Resulü'nün arkadaşlarını eleştirmesi ve  onların menfi hareketlerini göz önüne sermesinin bir çok hikmeti vardır. 
Yoksa  onların bazı olumsuz hareketlerini örtetebilir, onları ebedi bir ibret olarak kitabında yer ayırmazdı.
 Bunun hikmeti, ümmi insanların alimlerini, din büyüklerini ilâh ve Rab konumuna sokmamaları, onları yüceltmemeleri  ve onları birer  mâsum  görmemeleri içindir.
Eğer ümmi insanlar, Allah Resulü'nün arkadaşlarını uydurma dinin rivayetlerinden değil de, Kur'an'dan öğrenmiş olsalardı fetö diye bir bela ve musibetin doğması mümkün olur muydu?
Muhammed (as) bile, "Nebi makam ve mertebesinde müşrik ve cehennemlik olan akrabalarına dua ve istiğfarda bulunarak Allah'a karşı hata etmiştir"
(Tevbe, 113)
Aslında Allah Resulü Musa (as)  ile Allah Resulü Muhammed (as)  arasında bir fark olmadığı gibi, Musa (as) ın  kavmi olan İsrailoğulları ile Muhammed (as) ın arkadaşları arasında fazilet açısından hiçbir fark ve  üstünlük yoktur.
 Musa (as) yıllarca tebliğ ve İrşad faaliyetinden sonra  Allah'ın âyetleriyle sihirbazları mağlup edip,  Firavun'un zulmünden kurtararak, denizi  kupkuru bir yol  açtıktan sonra İsrailoğulları  karşıya geçer geçmez puta tapmak istemişlerdir.
(Âraf, 138 )
Ashab, Allah Resulü'nün vefatından hemen  sonra dünya malı, makam, mevki ve devlet için bir çok savaşta  birbirlerini acımasızca  katletmişlerdir.
Allah Resulü'nün arkadaşları kendisinden sonraki savaşlarında Allah rızası ve din uğrunda savaşmak yoktur.
"Allah rızası ve din için savaştılar" iddiası  tamamen Emevi-Abbasi muhaddis ve müctehidlerinin  yalanıdır.
Dolayısıyla ashab-ın üstün bir nesil olduğu ile alakalı bütün rivayetler Nebi (as) adına yapılmış iftıralardır.
Kur'an, Allah Resulü'nün arkadaşlarına İbrahim (as) ı  ve tevhid akidesinde ona tâbi olan muvahhidleri örnek olarak gösteriyor.
"İbrahim de onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki:
 "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi inkar ediyoruz.
Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir,,,"
(Mümtehine, 4)
Ehl-i Sünnet'in  Kur'an cahili muhaddis ve müctehidleri Nebi'nin pak dilinden yalan ve iftira uydurmaktan çekinmemişlerdir.
Mesela, şu uydurmaya dikkat eder misiniz!
 "Kim eshabıma hakaret ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerine olsun"
(Tebarâni, el-Mu'cemu-kebir- 12, 142)
Halbuki ashab "Allah'a din öğretmeye kalkmışlardır"
(Hucurat, 16)
ASHAB "Zorla (mahalle baskısı ile ) İslam'ı kabul ettikleri halde Allah Resulü'ne minnet etmişlerdir"
(Hucurat, 17)
"Allah Resulü'ne eziyet etmişlerdir"
(Ahzab, 69)
"Savaşa gitmekten çekinmişlerdir"
(Tevbe, 38, 39, 40)
"Savaştan kaçmışlardır"
(Tevbe, 25)
Bunlar gibi yüzlerce âyete rağmen,  Emevi-Abbasi-Osmanlı Ehli Sünnet dinine  ve diyanet işleri başkanlığına göre sahabenin tümü güvenilir ve fıkıh ilminde onların görüşleri kaynak olarak değerlendirilmelidir. 
(Sorularla İslam, s 57)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder