EN BÜYÜK DÂVÂMIZ: TEVHİD'İ MİRAS OLARAK BIRAKMAK (10. YAZI)
İnsanlık tarihinde tevhid inancında değişme olmadığı gibi, batınilik, Şirk ve hulul inancında da bir azalma ve gevşeme meydana gelmemiştir.
Şirk dini bütün zamanlarda Tevhid dininden daha yoğun, daha etkin, daha baskın bir şekilde insanlar arasında yayılmakta, insanları kendisine hiç kopmayacak sağlamakta bağlamaktadır.
Hulul bir inançtır,bir dindir, ölü ve verimsiz bir hayat yaşamadır.
Şirk ve Hulul inanç sahipleri inançlarını korumayı,ona şiddetle sahip olmayı bir onur meselesi sayarlar.
Müşrik hululiyyeciler inançlarını kendilerine Allah tarafından verilmiş özel bir bağış ve büyük bir İhsan olarak telakki ederler.
Esasen herkes inancında mutlaka özgür olabilmelidir.
Bizim Tevhid akidesine aykırı yanlış inanç sahipleri ile mücadelemiz Kur'an'la, ilimle, fikirle, ve hikmetle olacaktır.
Hiç kimsenin inancına zorla karışmaya hakkımız olamaz.
Ancak müminlerin oluşturdukları topluluk bir akide ve Tevhid topluluğudur.
Akide bağı bütün maddi bağlardan daha samimi, daha sevgili, daha verimli ve daha kuvvetli bir bağdır.
Kur'ani hayatta inanç tamamen Tevhid'e endekslenmiştir.
Tevhid'in ihmali bizzat içtimai hayatın izmihlalidir.
Çünkü Kur'an'a göre sahih bir akideye sahip olmayan, gerçek anlamda İslami bir hayat yaşayamaz.
Şuurla yoğrulmuş İslami hayat, sahih akidenin mahsuludur.
Şunu da bilelim ki, hayat akideyi ortaya çıkaramaz, akide hayatı ortaya çıkarır. Dolayısıyla akidelerini şek ve şüphelerden arındırmayan ve bulanık, karışık bir zihin ve inanç yapısına sahip olanlar hayatlarını karanlığa adayanlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder