26 Ekim 2016 Çarşamba

EN BÜYÜK DÂVÂMIZ: TEVHİD'İ MİRAS OLARAK BIRAKMAK (10. YAZI)
İnsanlık tarihinde tevhid  inancında değişme olmadığı gibi, batınilik,  Şirk ve hulul  inancında da bir azalma ve gevşeme meydana gelmemiştir.
 Şirk dini bütün zamanlarda Tevhid dininden daha yoğun, daha etkin, daha baskın  bir şekilde insanlar arasında yayılmakta,  insanları kendisine hiç kopmayacak sağlamakta bağlamaktadır.
 Hulul bir inançtır,bir dindir, ölü ve verimsiz  bir hayat yaşamadır.
Şirk ve  Hulul inanç sahipleri inançlarını korumayı,ona şiddetle sahip olmayı bir  onur meselesi sayarlar.
Müşrik hululiyyeciler  inançlarını kendilerine Allah tarafından verilmiş özel bir bağış ve büyük bir İhsan  olarak telakki ederler.
 Esasen herkes inancında mutlaka  özgür olabilmelidir.
 Bizim Tevhid akidesine aykırı  yanlış inanç sahipleri ile mücadelemiz Kur'an'la, ilimle, fikirle, ve hikmetle  olacaktır.
 Hiç kimsenin inancına zorla karışmaya hakkımız olamaz.
 Ancak müminlerin oluşturdukları topluluk bir akide ve Tevhid topluluğudur.
 Akide bağı  bütün maddi bağlardan daha samimi, daha sevgili, daha verimli ve daha kuvvetli bir bağdır.
  Kur'ani  hayatta inanç tamamen  Tevhid'e endekslenmiştir.
  Tevhid'in ihmali bizzat içtimai  hayatın izmihlalidir.
Çünkü Kur'an'a göre sahih bir akideye  sahip olmayan,  gerçek anlamda İslami bir hayat yaşayamaz.
 Şuurla yoğrulmuş İslami hayat, sahih akidenin mahsuludur.
 Şunu da bilelim ki, hayat akideyi  ortaya çıkaramaz,  akide hayatı ortaya çıkarır. Dolayısıyla akidelerini şek ve  şüphelerden arındırmayan ve bulanık, karışık bir zihin ve inanç yapısına sahip olanlar hayatlarını karanlığa adayanlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder