31 Mayıs 2022 Salı

KUR'AN'DA SALÂT(2.YAZI)"Kur'an'ı Anlamak" Evet, salat hakkında yaygın iddialara göz atmamız bittiğine göre biraz da bu konudan bahsedelim. Ancak buna geçmeden önce ben dahil herkesin Âraf süresinin 204 âyetini hatırlaması gerekir. "Kur'an okunduğu zaman ona kulak verin yani susun ki size merhamet edilsin" Yüce Allah'ın burada emrettiği sessizlik, bizim susturmamız gereken iç konuşmalarımız, ön kabullerimiz, din atalarımızdan gelenler yani inancımızdaki ve kafamızdaki ön yargılarımızdır. Diğer bir deyişle, salât hakkında bildiklerimizi ve ön kabullerimizi silip atalım.Çünkü dinde Allah'ı Kur'an temsil eder. Kur'an'ı başka kitaplarla yarışmaya sokmak tartışmasız küfürdür.Birinci derecede kaynak Kur'an, ikinci derecede kaynak Buhari, Müslim, Tirmizi, Kâfi, Ebu Davud, Nese'i, Ahmet bin Hanbel, Mâlik bin Enes, İbni Mace dediğiniz anda bu şirk ve küfür olur. Kur'an'ı beşeri kaynaklarla dereceye sokamazsınız.Kur'an dışında bütün kaynaklar tartışmaya açıktır. Tevhid, dinde vahyin egemenliği demektir. Haydi o zaman ilk "salât" kelimesinin tanımıyla başlayalım.Kelimenin kökü "sad- lam-vav" ve "yakından takip etmek" anlamına geliyor.At yarışlarında, Arapça birinci giden ata "sabık" (lider) ikinci giden ata "el musalli" "yakından takip eden" denilmiştir.Sonuçta birinci olan atı en yakından takip ediyor.Bu tanım aslında Kıyame süresinin 31 ve 32 âyetleriyle tasdikleniyor."Fakat ne tasdik etti ne de salat etti (takip etti). Aksine, yalanladı ve yüz çevirdi" Burada "saddaka" nın yani tasdik etmenin zıttının yalan ve "salla" nı yani salât etmenin zıttının ise yüz çevirmek olduğunu görürüz. Eğer salla'nın zıttı geri dönme ve yüz çevirmekse, bu demek olur ki salla yönelmek, destek olmak ve yakından takip etmektir. Ayrıca salâtın ölçütü olarak Âlâ süresinin 15. âyetinde görebiliriz ki yüce Allah bu âyette "Rabb'inin ismini zikretti ve böylece salât etti (takip etti.) Yani" Allah'ın varlığını ve birliğini sürekli zihninde canlı tutarak O'nun yolundan gitti" demektir. Artık "salla" veya salâtın ne demek olduğunu anladığımıza göre Kur'an'a bakıp bir kişinin salât etmesinin ne anlama geldiğini bulalım. Salât eden birinin özellikleri Mearic süresinin 22. âyeti ile 34. âyeti arasında tanımlanmıştır. Yüce Allah bu pasaja "illel musallin" "musallinler müstesna" diyerek başlıyor.(Salat edenler/el-musallin). Bu âyet, bundan sonra sıralanan özelliklerin salât edenlere ait olduğunun bir göstergesidir. Allah, devamında "Onlar ki salâtlarında devamlı olanlardır" buyuruyor.Buradaki devamlı kelimesine dikkat ermek gerekiyor.Devamlı diye çevirdiğimiz kelime, Arapça'da "dâimun" dur ve bu, daim olunan şeyin bitmeyeceğini ve kesintisiz olacağını gösterir. Bu, namazın tam tersidir. Çünkü namazı birkaç dakikada kılarsın ve sonlanır. Kesintiye uğrar. Ancak Kur'an'a göre salât, kişinin devamlı olarak salât durumunda olduğundan bahseder. Kesintiye uğramaz. Ve Allah bize sol tarafta da belirttiğim şekilde salat edenlerin karakteristik özelliklerinden bahseder. Salat edenler yardım eder ve hüküm gününe iman ederler. Allah'tan korkarlar. İffetlerini korurlar. Güvenilirlerdir. Verdikleri söze/yemine sadıktırlar ve salâtlarını korurlar. Peki bu özelliklerin ortak noktası nedir? Cevap çok basittir. Bunların hepsi Kur'an'da geçen emirlerdir, bunlar Allah'ın emirleridir. Bu da demek oluyor ki Allah'ı takip eden kişi, onun emirlerine uyan kişidir.Toparlamak gerekirse bu; "salatın" tanımıdır."Allah'ın emirlerini takip etmektir." Musalli (salât eden) Allah'ın emirlerini takip eden kişidir. Ve evet arkadaşlar, bu bizim "salat" hakkında bilmemiz gereken tek şeydir. Bu pasajda açıkça gördüğümüz üzere salât'ı sürdürmek demek Allah'ın bütün emirlerine itaat etmek ve ittibâ etmek demektir.Namaz kılmak yüce Allah'ın emirlerini paramlarça etmiştir. Aslında ihlas (dini Allah'a özel kılmak) ihsan (güzel ahlak) ibadet (dinde tek otorite ve hüküm sahibi olarak yalnız Allah'ı bilmek) takva (din ve hüküm olarak Kur'an'la yetinmek) gibi bütün kavramlar, aynen salât gibi sürekli devam eden ve asla kesintiye uğramayan kavramlardır.Artık salâtın ne demek olduğunu anladığımıza göre (Allah'ın emirlerini yakından takip etmek).Haydi o zaman, konuyu daha iyi kavrayabilmek için biraz da bu bakış açısıyla, birkaç âyete daha bakalım. Yüce Allah buyuruyor ki: "Sana indirilen kitabı tilavet et yani salât'ı ikame et. Şüphesiz ki salat, ahlaksızlıklardan ve münkerden alıkoyar. Allah'ın zikri (Kur'an) en büyüktür... "(Ankebüt-45)Yani emirleri yakından takip etmenin neticesi kötülüğün, çirkinliğin alıkonulmasıdır. Tahmin edilebileceği gibi namazın kötülükten alıkoyacağını düşünmek son derece yanlıştır.Çünkü diyalog ve iletişim olmadan yani sözün gücü bulunmadan, hatırlatma ve nasihat olmadan kötülüklerden uzaklaşmanın imkanı yoktur. Bu öğüt ve hatırlatmada en büyük ve en önemli eğitim sistemi Kur'an'dır. Ancak O'nun emirlerini takip ederek kendimizi her türlü kötülükten arındırabiliriz. Maun suresinde yüce Allah buyuruyor ki: "Gördün mü dini yalanlayanı, yetimi itip kakanı, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyeni? Yazıklar olsun öyle Musallinlere ki onlar salatlarında bilinçsizdirler. Sadece gösteriş yaparlar ve en ufak bir yardımı da engellemektedirler" burada görüyoruz ki, takip ettiği şey hakkında gaflet içinde olanların sıkıntısı, ritüellerde değildir. Bu tamamen dini yalanlamayla, yetimi itip kakmayla ve yoksulu doyurmaya teşvik etmeme ile alakalıdır. Bu durum Allah'ın emirlerini takip etmenin tamamen zıttıdır. Onlar,Allah'ın emirlerini takip etmeyi önemsemezler: Bir de Meryem süresine bakalım: "Sonra onların ardından öyle nesiller türedi ki salatı (Allah'ın emirlerini takip etmeyi) bıraktılar. Yani şehvetlerine tâbi oldular. Onlar gayya ya atılacaklardır" (Meryem-59)Burada anlatılan namazın bırakılması değildir. Onlar, Allah'ın emirlerine tabi olmayı bırakmışlardır. Allah'ın emirlerini bıraktılar yani unuttular. Dolayısıyla Allah'ın emirleri yerine heva ve heveslerine uydular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder