29 Mayıs 2022 Pazar

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(221. YAZI)Sâd Süresi 88 Âyet olup Mekke'de İnmiştir. Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1,2-) Sâd.(baştan sona kadar) zikir olan Kur’an’a kasem olsun ki, kâfirler, bir izzet yani derin bir ayrılık (ve çatlaklık) içindedirler. 3-) Onlardan önce nice medeniyetleri helâk ettik. O zaman nida ettiler. Halbuki artık kurtulma zamanı değildi. 4,5-) Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesi acayiplerine gitti yani kâfirler: Bu yalancı bir sihirbazdır! İlâhları, tek ilâh mı yaptı? Doğrusu bu acayip bir şeydir! dediler. 6,8-) Yani onlardan ileri gelenler:(Kalkın) yürüyün ve ilahlarınızın üzerinde durmaya sabredin, sizden istenen ancak budur. Son millette bile böyle bir şey işitmedik. Bu, uydurmadan başka bir şey değildir. Zikir (Kur’an) aramızdan ona mı indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler. Hayır! Onlar zikrim (vahiy) hakkında şek (şüphe) içindedirler. Bilakis! Onlar henüz azabımı tatmadılar. (Ümmet: Aynı zaman ve zeminde yaşayanlar, ulusal birlik yani vatandaşlık anlamına gelirken, ister şirk ve küfür, isterse islam ve ihlas olsun aynı inanca ve dine sahip olanlara da millet denir. Şia ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında ve gündelik hayatta bu kavramlar tam tersi olarak kullanılmaktadırlar.) 9-) Yoksa azîz ve vahhab olan Rabbinin rahmet hazineleri onların indinde midir! 10-) Yahud göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse sebeblere sarılarak yükselsinler!11-) Onlar, çeşitli hiziplerden oluşmuş bir ordudur; işte şurada hezimete uğratılacaklardır. 12,13-) Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, sutunlar sahibi Firavun, Semûd, Lût kavmi ve Eyke ashabı da (vahyi) yalanladılar. İşte bunlar da (Resullere karşı) birleşen hiziplerdi. 14-) Onların her biri gönderilen Resulleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu. 15-) Yani bunlar da ancak, (eskilere verilen azabın) üstünde olmayan tek bir sayha beklemektedirler. 16-) Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler. 17-) (Ey Nebi!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud’u, o eli güçlü olanı hatırla. O, hep Allah’a yönelirdi. 18,19-) Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları ona musahhar kılmıştık. Hepsi O’na yönelmiştir. 20-) Onun mülkünü şiddetli bir şekilde bağlamış, ona hikmet (vahiy'den doğru hüküm verme) yani hitapta isabetli açıklama yeteneği vermiştik 21,22-)(Ey Nebi!) Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mihrabın duvarına tırmanıp, Davud’un yanına girmişlerdi de (Dâvud) onlardan paniklemişti. "Korkma! Biz bazısı bazısına zorbalık yapan iki davacıyız, aramızda hak ile hükmet yani aşırılık etme ve bizi düz (eşit) bir yola hidayet et" dediler.23-) Onlardan biri şöyle dedi: Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Yani benimde tek bir koyunum var. Böyle iken «Onu da bana ver» dedi ve hitabette (derdini anlatmada) bana üstün geldi. 24-) Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakların çoğu, birbirlerinin haklarına zorbalık ederler. Yalnız iman edip yani salih amek işleyenler başkadır. Bunlar da azdır! dedi. Davud, kendisini fitne (sınama) ettiğimizi zannetti ve Rabbine istiğfar ederek rüku etti yani tevbe edip (Allah’a) yöneldi. (Devlet başkanı ve bir Nebi olan Davut (a.s) manevi hayat için mabede çekilip toplumu kendi kaderine terketmişti. Ekonomik düzende öyle bir bozulma oldu ki, bir kişiye tam doksan dokuz, doksan dokuz kişiye bir pul düşecek duruma gelmişti. Artık insanların, kapılardan devlet başkanı olan Davut'a ulaşma imkanları kalmamıştı. Dertlerini anlatmak için duvarlara tırmanmaya başlamışlardı. Yüce Allah Davut (a.s) ı uyararak böyle yapmamasını, insanların arasına karışmasını, dertleriyle ilgilenmesini, ekonomik düzenin kurulmasını, esas ibadetin bu olduğunu nildirmişti.) 25-) Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Şüphesiz ki, indimizde onun bize yakın bir makamı ve güzel bir geleceği vardır. 26-) Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife kıldık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Yani hevâya tâbi olma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık şiddetli bir azap vardır. 27-) Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri batıl olarak yaratmadık. Böyle düşünmek kâfirlerin zannıdır. Veyl olsun kâfirlerin ateşteki haline! 28-) Yoksa biz, iman edip yani salih amel işleyenleri, yerde ifsad edenler gibi mi kılacağız? Veya muttakileri, fuccarlar gibi mi kılacağız? 29-) (Ey Nebi!) Sana bu mübarek kitab’ı, âyetlerini tedebbür etsinler yani beyni olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.(Tedebbür, ilk bakışta âyetlerin görünmeyen taraflarını yani arka planlarını bulup çıkarma anlamına gelmektedir. 30-) Biz Davud’a Süleyman’ı bağışladık. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi. 31-) Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu. 32,33-) Süleyman: Gerçekten ben hayır sevgisini, Rabbimin zikri için sevdim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı. 34-) Andolsun biz Süleyman’ı fitne ettik (sınadık.) Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü. 35-) Süleyman: Rabbim! Beni mağfiret eyle ve bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk bağışla. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi. 36,38-) Bunun üzerine biz de, istediği yere emriyle giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini de onun emrine musahhar kıldık. 39-) "İşte bu bizim vergimizdir. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik. 40-) Doğrusu onun, bizim indimizde bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır. 41-) (Ey Resul!) Kulumuz Eyyub’u da zikret. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye nida etmişti. 42-) Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik). 43-) Bizden bir rahmet ve beyin sahipleri için bir öğüt olmak üzere ona hem ehlini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık. 44-) Eline bir demet sap al da onunla vur yani günaha girme. Gerçekten biz Eyyub’u sabırlı bulduk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder