9 Mayıs 2022 Pazartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(203. YAZI)Rum Süresi 60 Âyet Olup Mekke'de İnmiştir. Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Elif. Lâm. Mîm. 2,5-) Rumlar, (rakım bakımından) en alçak bir yerde (ovada) mağlup oldular. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Bundan önce de sonrada emir Allah’ındır yani o gün müminler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, Aziz'dir, Hakim'dir. (Kur'an, müşriklere nazaran, kitap ehli Hristiyanları "ehveni şer" olarak görüyor. Yani bazı durumlarda büyük zararlardan kurtulmak için zararı daha az olanı tercih etmeli ve ona destek verilmelidir. Ancak kim olursa olsun, dini ne olursa olsun her zaman mazlumdan yana olmak en önemli Kur'an ilkelerindendir. Üçüncü âyette bulunan "edné" kelimesine, "yakın" anlamının verilmesi hatalıdır. "Edné" "Rakım bakımından alçak" anlamına gelmektedir. Yani savaş bir ovada yapılmıştır. Zaten yakın anlamı verildiği zaman âyet anlamsız hale geliyor.) 6-) Bu Allah’ın vâdettiğidir. Allah vâdinde hilâf etmez; lâkin insanların çoğu bilmezler. 7-) Dünya hayatının görünen yüzünü bilirler yani onlar âhiretten tamamen gafildirler. 8-) Kendi nefislerinde, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak yani muayyen bir süre için yarattığını hiç tefekkür etmediler mi? Yani insanların çoğu, Rablerine kavuşma hususunda kâfirdirler. 9-) Onlar, yerde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha şiddetli bir kuvvete sahip idiler yani yerde eserler yapıp, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Resülleri, onlara da apaçık deliller getirmişlerdi. Allah hiç bir zaman onlara zulmetmedi; fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. 10-) Sonunda, Allah’ın âyetlerini yalanlayarak yani onları alaya alarak kötülük yapanların âkibetleri çok kötü oldu. 11-) Allah, ilkin yaratılışı başlatan, sonra da bunu iade edendir Sonunda O’na döndürüleceksiniz. 12-) Yani kıyametin kopacağı gün, mücrimler (müşrikler) ümitsizlik içinde kalacaklardır. (Âyette "kıyametin kopacağı gün, mücrimler (müşrikler) ümitsizlik içinde kalacaklardır.) denilmesi, kabir azabının olmadığını gösteriyor. Çünkü kabir azabı olsaydı, ümitsizlik daha önce başlayacaktı.? 13-) Allah’a koştukları şeriklerinden kendilerine hiçbir şefaatçı (yarar sağlayan) olmayacaktır. Zaten onlar, şeriklerine de kâfir olacaklardır. (Yani evliya ve ilâh gibi masum gördükleri, eserlerini yüce Allah'a ortak koştukları muhaddis, müctehid ve mezhep imamlarının kendilerine hiç bir faydalarının olmadığını göreceklerdir.) 14-) Yani kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle kafirler) birbirlerinden ayrılacaklardır. 15-) İman edip yani salih ameller işleyenlere gelince, onlar, cennette mutluluk içindedirler. 16-) Kafir olanlar yani âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayanlar ise, işte onlar azapta hazır bulundurulacaklardır. 17,18-) O halde akşama kavuştuğunuz zaman ve sabaha kavuştuğunuzda tesbih Allah'ın'dır yani göklerde ve yerde karanlıkta ve aydınlıkta hamd (güç-kuvvet-övgü) ona özeldir. 19-) Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor yani yeryüzünü ölümünün ardından O diriltiyor yani siz de (öldükten sonra) böyle çıkarılacaksınız.20-) Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının) âyetlerindendir. Sonra siz, (her tarafa) intişar eden bir beşer oluverdiniz. 21-) Kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda meveddet ve merhamet kılması da O’nun (varlığının) âyetlerindendir. Doğrusu bunda, tefekkür eden bir kavim için âyetler vardır. 22-) O’nun âyetlerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin muhtelif olmasıdır. Şüphesiz bunda âlimler için âyetler vardır. Kıraat Farklılığı (Âyette bulunan "âlimine" "âlimler" kelimesini, diğer bütün kıraat imamları "âlemine" "âlemler"(insanlar) olarak okumuşlardır. Yani bu kıraate göre âyetin son cümlesinin manası şöyle oluyor. "Şüphesiz bunda alemler (insanlar) için âyetler vardır.) 23-) Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın faziletinden (nasibinizi) aramanız da O’nun (varlığının) âyetlerindendir. Gerçekten bunda, işiten bir kavim için âyetler vardır. 24-) Yine O’nun âyetlerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor yani gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için âyetler vardır. 25-) Göğün ve yerin O’nun buyruğu ile durması da O’nun (varlığının) âyetlerindendir. Sonra sizi topraktan bir dâvet etti mi hemen (olduğunuz yerden) çıkıverirsiniz. 26-) Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiştir. 27-) Yaratmaya başlayan, sonra onu iade eden (tekrarlayan) O’dur, ki bu, O’nun için daha kolaydır yani göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O’nundur. O, Aziz'dir, Hakim'dir. (Her zaman ilk yapılan şey yani ilk icad zordur. Çünkü düşünme, araştırma, parçaları bir araya getirme, çalıştırma gibi onlarca safhadan geçirmek gerekiyor. Fakat ikincisini yapmak çok daha kolaydır. Çünkü ikincisi artık kopya olacaktır. İşte öldükten sonra dirilişte bunun gibidir. Şöyle bir örnek verelim. Askerlik çağına gelmiş gençlerin adreslerini öğrenmek, onların hakkında her türlü bilgiye sahip olmak, onları askerlik hakkında bilgilendirmek, onları birliklerine kadar sevketmek uzun bir zaman ve süreç istiyor. Fakat birliklerine dağıttıktan sonra artık bir düdükle hepsini ictima alanında hazır bulursunuz.) 28-) Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Elinizin altında bulunanlar içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz. ŞEYTAN EVLİYASINA İBRETLİK BİR TEMSİL Bu âyette yüce Allah, şeytan evliyasına ve ilahlara kulluk eden müşriklere cevap olması açısından güzel bir örnek ve akli bir kıyas yapmaktadır.Çünkü bütün müşrikler gibi Mekke müşrikleri de Allah'a iman etmekle beraber evliya ve ilahlarının Allah'ın dostları, yardımcıları, şefaatçi olduklarına iman ediyorlardı.Yüce Allah onlara öyle bir örnek veriyor ki, doğruluğunu başka hiçbir şeye bakma ihtiyaçları olmadan kendilerinden bilebilecekleri bir delil sunmutur. Delillerin en güzeli ve en etkilisi de, kişinin bizzat kendisinde bulunan ve inkar edemeyeceği bir şekilde kendisine karşı kullanılmasıdır.Yüce Allah şunu demek istiyor: Ey müşrikler! Korumanız altında olan, elinizin altında çalışanlar mal- mülk kuvvet- kudret, otorite- güç bakımından kendinize eşit seviyede kimse var mı? Dolayısıyla köle ve cariyelerinizden mal ve mülk, kuvvet ve kudret, güç ve otorite hususunda size ortak olacak kadar mal ve servet verip onları maddi olarak yüceltir misiniz ki, siz onlarla maddi bakımdan eşit hale gelesiniz? Bunun sonucunda da, mallarınızı sizinle birlikte istedikleri gibi paylaşsınlar ve onlarda tasarruf sahibi olsunlar. Çünkü bu bir ortağın, ortağına karşı taşıdığı korkudur."De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilahlar olsaydı, o takdirde bu ilahlar arşın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı"(İsra-42)"Yoksa o müşrikler, yeryüzünde bir takım ilahlar edindiler de, onlar mı diriltecekler? Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar bulunsaydı yer ve gök (bunların nizam-ı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir"(Enbiya-21,22)Dolayısıyla "sizden biriniz, yanında çalışanın, mal ve mülk konusunda kendisine ortak olmasını istemez ve kabul etmezken"Yani siz mal ve mülkünüzde herhangi bir ortaklığa razı olmazken, nasıl olur da, noksan sıfatlardan uzak olan Allah, yarattığı aciz bir kulunu uluhiyet ve rububiyetine ortak eder? Bu sizin fıtrat ve aklınıza göre batıl ve yanlış bir hüküm olduğuna göre, halbuki bu sizin hakkınızda mümkün ve caizdir. Çünkü sizin köle ve cariyeleriniz gerçekte sizin malınız değil, onlarda sizin gibi kullardır. Sizin yaratılışınıza eşit bir şekilde aynı maddeden yaratılmışlardır. Bu durumda iken bile, siz kölelerinizi kendinize maddi güç bakımından eşit kılmak istemezken, Allah kullarından kendisine eşit olacak bir şekilde "evliya ve yardımcı ilahlar" edinir mi? Nasıl olur da, böyle bir şeyi Allah hakkından mümkün ve caiz görürsünüz?) 29-) (Gerçek şu ki) zulmedenler, ilimsizce hevalarına tâbi oldular. Allah’tan (vahiy'den) sapanı kim hidayete ulaştırabilir yani onların yardımcıları yoktur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder