7 Mayıs 2022 Cumartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(201. YAZI)Ankebüt Süresi 69 Âyet Olup Mekke'de inmiştir. Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Elif. Lâm. Mîm. 2-) İnsanlar, fitneden geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi hesap ettiler? 3-) Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de fitneden geçirmişizdir. Elbette Allah, sâdıkları ve yalancıları bilecektir.(Yani sınayarak ortaya çıkaracaktır. Kur'an'da bulunan üç kavram sınama anlamına gekmektedir. 1-) Bela: Musibetlerle sınama. 2-) Fitne: İmanları mı artacak küfürleri mi diye yapılan sınama. 3-) İmtihan: İman ve takvalarının ölçüsünü sınama 4-) Yoksa kötülükleri yapanlar bizi açabilecelerini mi hesap ettiler? Ne kadar kötü hüküm veriyorlar! 5-) Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir yani O, her şeyi işiten ve bilendir. 6-) Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur). 7-) İman edip yani salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının en güzeli ile karşılık veririz. 8-) Biz, insana, ana babasına güzellikle davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında ilmin olmayan bir şeyi bana şirk koşman için cehd ederlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim. 9-) Ve iman edip yani salih ameller işleyenleri, muhakkak sâlihlerin içine katarız. 10-) İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah’a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyet edildiğinde, insanların fitnesini Allah’ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, âlemlerin (insanların) göğüslerinde olanları en iyi bilen değil midir? 11-) Yani Allah, elbette iman edenleri de bilir, munafıkları de bilir. 12-) Yani kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza tâbi olun, sizin hatalarınızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir şeyde hatalarını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, yalan söylemektedirler. 13-) Yani onlar kendi ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarıyla beraber nice ağırlıkları yükleneceklerdir yani iftira etmekte oldukları şeylerden dolayı kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.14-) Andolsun ki biz Nuh’u kavmine gönderdik de o, içlerinde bin seneden elli yıl eksik kaldı. Onlar zulmederken tufan kendilerini alıverdi. 15-) Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık yani onu âlemlere bir âyet kıldık. 16-) Ve İbrahim’e gelince, o kavmine şöyle demişti: Allah’a ibadet edin. O’na karşı takvalı olun. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır. 17-) Siz Allah’ın dununda birtakım putlara ibadet ediyorsunuz yani (evliya ve ilâhlarla) iftiralar yaratıyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah’ın dununda ibadet ettikleriniz, size rızık vermeye mâlik olamazlar. O halde rızkı Allah'ın indinde arayın ve O’na ibadet edin yani O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz. 18-) Yani eğer (size tebliğ edileni) yalanlarsanız, bilin ki sizden önceki birçok ümmetler de (kendilerine tebliğ edileni) yalanlamışlardı.Resül'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir. (Kur'an'da tebliğ sadace Resül ve risalet (mesaj) bağlamında geçen bir kavramdır. Tebliğ Nebi bağlamında geçmez. Tebliğ denilince akla sadace vahiy gelmesi gerekiyor. Vahiy haricinde kalan bilgilerin aktarılması tebliğ sayılmaz. İşte bu yüzden tebliğ Resül ve risâlet için kullanılmıştır. Tebliğin Resül ve risâlet bağlamında geçtiği âyetler. (Âli İmran-20; Âraf- 62, 68, 79, 93; Hud- 57; Ahzab- 39; Ahkaf- 23; Mâide-67, 92-99; Râd- 40; Nahl- 35, 82; Nur- 54; Ankebut- 18; Yasin- 17; Şura- 48; Teğâbun-12; Cin- 23)Vahyin kendisi de zaten belâğdır. (İbrahim-52; Enbiya106; Ahkâf-35) 19-) Allah’ın, yaratmayı nasıl başlattığını, sonra bunu (nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a kolaydır. 20-) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, ilk yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da inşâ edecektir. Şüphesiz ki Allah her şeyin üzerinde bir kudrete sahiptir. 21-) O, dileyene azabeder, dileyene de merhamet eder yani O’na döndürüleceksiniz. 22-) Ne yerde ne de gökte (Allah’ı) âciz bırakamazsınız yani Allah’ın dununda (yanında-yöresinde-altında) bir veli ve yardımcı da bulamazsınız. 23-) Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmaya kâfir olanlar -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir yani onlar için elim bir azap vardır. 24-) Kavminin (İbrahim’e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için âyetler vardır. 25-) İbrahim onlara dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına özel bir meveddet uğruna Allah’ın dununda birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde birbirinizi tanımazlıktan gelecek yani bazınız bazınıza lânet edeceksiniz ve barınağınız yer ateştir ve hiç yardımcınız da olmayacaktır. 26-) Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim’e hicret ediyorum. Şüphesiz O, Aziz'dir, Hakim'dir, dedi. 27-) Ve ona İshak'ı ve Ya’kub’u bağışladık. Nübüvvet'i ve kitâb'ı (vahyi), onun zürriyetine özel kıldık yani ona dünyada mükâfatını verdik ve o, ahirette de sâlihlerdendir.(Ahirette insanlar dünyadaki makam ve mertebeleriyle değil, güzel ahlak ve meziyetleriyle anılacaklardır. İbrahim (a.s) ın âhirette salihlerden olmasının anlamı budur. Mesela: Risâlet dünya ile ilgili bir görevlendirme olduğu için âhirette son bulacak fakat Nübüvvet devam edecektir.(Nisa-69) Çünki Nübüvvet bir ihlas ve takva makamıdır.) 28-) Lût’u da kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz! 29-) Bu ilâhî ikazdan sonra hâla siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) sâdıklardan isen, Allah’ın azabını bize getir! 30-) Lût: Rabbim! Şu müfsid kavme karşı bana yardım et! dedi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder