26 Mayıs 2022 Perşembe

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ (220.YAZI) Saffât Süresi 114-) Andolsun biz Musa’ya da Harun’a da (Nübüvvet ve Risalet vererek) minnet ettik. 115-) Onları ve kavimlerini o azim sıkıntıdan kurtardık. 116-) Yani onlara yardım ettik de galip gelenler onlar oldu. 117-) Ve ikisine de apaçık anlaşılan bir kitap verdik. 118-) Yani ikisini de sırât'ı müstakime hidayet ettik. 119,120-) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun’a selam olsun, diye (ihlaslı kullar için güzel bir ibret ve delil) bıraktık.121-) Doğrusu biz, güzel ahlak sahiplerini böylece mükâfatlandırırız. 122-) Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı. 123-) İlyas da şüphe yok ki, Resullerdendi. 124,126-) İlyas milletine: (Allah’a karşı) takvâli olmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı bırakıp da Ba’l’e mi dua edersiniz? demişti. 127,128-) Bunun üzerine İlyas’ı yalanladılar. Onun için Allah’ın muhlas kulları hariç; onların hepsi (ateşte) hazır bulundurulacaklardır. 129,130-) Sonra gelenler içinde, kendisi için güzel bir hatıra ve ibret bıraktık, "İlyas’a selâm olsun!" dedik. 131-) Şüphesiz biz, güzel ahlak sahiplerini işte böyle mükâfatlandırırız. 132-) Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. 133-) Lût da elbette Resullerdendi. 134,136-) Geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın dışında, Lût’u ve ehlinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini darmadağın ettik.137,138-) (Ey Mekkeliler!) Elbette siz de (yolculuğunuzda) sabah ve gece onların üzerinden geçip gidiyorsunuz. Hâla aklınızı kullanmaz mısınız? 139-) Doğrusu Yunus da Resullerdendi. 140-) Hani o, dolu bir gemiye kendini atmıştı. 141-) Gemide olanlarla karşılıklı kur’a çektiler de kaybedenlerden oldu. 142-) Yunus kendini kınayıp dururken onu hut yuttu. 143,144-) Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.145-) Hasta (bitkin) bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık. 146-) Ve üstüne yaktin türünden bir ağaç bitirdik. 147-) Onu, yüz bin veya daha çok kişiye (Resul olarak) gönderdik. 148-) Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar (dünyadan) yararlandırdık 149-) Müşriklere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı? 150-) Yoksa biz melekleri dişiler olarak yarattık da onlar şahit mi idiler? 151-152) İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, "Allah çocuk edindi" diyorlar. Onlar elbette yalancıdırlar. 153-) Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş! 154,156-) Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç tezekkür etmiyor musunuz? Yoksa sizin apaçık bir sultanınız (deliliniz) mi var? 157-) Sâdıklardan iseniz, kitabınızı getirin! 158-) Allah ile cinler arasında da bir nesep kıldılar. Andolsun, cinler de kendilerinin (hesap yerinde) hazır bulundurulacaklarını bilirler. 159-) Allah, onların vasfettiklerinden subhan olandır. 160-) Allah’ın muhlas kulları hariç. (Kur'an'da bir çok âyette bulunan "muhlas, muhlasin" "ihlasa erdirilmiş, ihlasa erdirilmişler" kelimesi, bazı kıraat âlimleri tarafından "muhlis, muhlisin" "ihlasa ermiş, ihlasa ermişler" olarak okunmuştır. Yani bazı âlimler "lam'ın" fethasıyla (üstün) bazıları da "lam'ın" kesresiyle (esre) olarak okumuşlar. Kelime "muhlas" olursa, "yüce Allah tarafından ihlasa erdirilmiş olanlar" "muhlis" olursa, "kendi ahlak ve amelleriyle ihlasa ermiş olanlar" anlamına gelmektedir. Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne göre "muhlis" okuyuşu daha doğrudur. Çünkü insanlar kendi akıl ve amellerinin karşılığı olarak ihlası elde ederler. Ancak kelime "muhlas" olarak kabul edilirse yani "ihlasa erdirilmiş, ihlasa erdirilmişler" olarak okunacak olursa bu sadece Nebi ve Resuller için geçerli bir okuyuştur. Çünkü Nebi ve Resuller ihlasa ermeden tebliğ yapamazlar.) 161,163-) Sizler ve ibadet ettikleriniz! Hiçbiriniz, cahime yaslanacaklardan başkasını fitneye düşüremezsiniz. 164,166-) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah’ı tesbih ederiz. 167,169-) (Müşrikler:) Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah’ın muhlis kulları olurduk! diyorlardı. 170-) (Fakat kendilerine kitap gelince) onu kâfir oldular. Ama yakında bileceklerdir! 171-) Andolsun ki, Resul kullarımıza sözümüz şöyle geçmiştir. 172-) Onlar mutlaka yardıma kavuşacaklardır. 173-) Bizim ordumuz onlar için şüphesiz gâlip gelecektir. 174-) Onun için sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir. 175-) Onların halini gör, onlar da görecekler. 176-) Azabımızı acele mi istiyorlar? 177-) Azap sahalarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur! 178-) Sen bir zamana kadar onlardan yüz çevir. 179-) Yani (hallerini) bir gör, onlar da göreceklerdir. 180-) Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir. 181-) Resullere selam olsun! 182-) Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da hamd olsun!(Saffât Süresinin Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder