1 Mayıs 2022 Pazar

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ (97.YAZI) 45-) Andolsun ki, "Allah’a ibadet edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki fırka oluverdiler. 46-) Sâlih dedi ki: Ey kavmim! Güzellikten önce niçin kötülükte acele ediyorsunuz? Allah’tan istiğfar dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir. 47-) Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. (Sâlih:) Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz fitneye çekilen bir kavimsiniz, dedi. 48-) O şehirde dokuz çetebaşı vardı ki, bunlar yerde fesatlık yapıyorlar yani sulha hiç yanaşmıyorlardı. 49-) Allah’a kasem ederek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz ehlinin helak edilişine şâhid olmadık yani biz sâdıklarız" diyelim. 50-) Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de tuzak kurduk yani kurduğumuz tuzağın şuurunda değillerdi. 51-) Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu: Onları da, (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) darmadağın ettik! 52-) İşte zulümleri yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir âyet vardır. 53-) İman edip Allah’a karşı takvalı olanları kurtardık. 54-) Lût da kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız? 55-) Bu ilâhî ikazdan sonra hâla siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, cehalete devam edegelen bir kavimsiniz! 56-) Kavminin cevabı sadece: «Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar temizlenmek isteyen insanlarmış!» demelerinden ibaret oldu. 57-) Bunun üzerine onu ve ehlini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik. 58-) Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik. Bu sebeple, uyarılan (fakat aldırmayan)ların yağmuru ne kötü olmuştur! 59-) (Ey Resül!) De ki: Hamd olsun Allah’a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına. Allah mı daha hayırlı, yoksa şirk koştukları mı? 60-) Onlar mı hayırlı yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’tan başka bir ilâh mı var! Doğrusu onlar sapkınlıkta devam eden bir güruhtur.61-) Onlar mı hayırlı yoksa yeri oturmaya elverişli kılan yani aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan yani iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’tan başka bir ilâh mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar. 62-) Onlar mı hayırlı yoksa darda kalana kendine dua ettiği zaman dâvetine karşılık veren yani (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yerin hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilâh mı var! Ne kadar da az tezekkür ediyorsunuz! 63-) Onlar mı hayırlı yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran ve rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’tan başka bir ilâh mı var! Allah, onların şirk koştuklarından yücedir. 64-) Onlar mı hayırlı yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah’tan başka bir ilâh mı var! De ki: Eğer sâdıksanız burhanınızı getirin! 65-) De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilmez yani onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. 66-) Hayır; onların ahiret hakkındaki idrakleri yetersiz kalmıştır. Dahası, bu hususta şüphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler. 67-) Yani kâfirler dediler ki: Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız? 68-) Andolsun ki, bu tehdit bize vâdildiği gibi, daha önce atalarımıza da vâdedilmiştir. Bu, öncekilerin senaryolarından başka bir şey değildir. 69-) De ki: Yeryüzünde gezin de, mücrimlerin âkıbeti nasıl oldu, görün! 70-) (Ey Nebi!) Onların yüzünden hüzünlenme yani kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı içinde olma. 71-) Onlar: Eğer sâdıksanız (söyleyin bakalım) bu vaâd ne zaman olacak? derler. 72-) De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bazısı herhalde yakında başınıza gelecektir. 73-) Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı fazilet sahibidir; lâkin insanların çoğu şükretmezler. 74-) Yani Rabbin elbette onların göğüslerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. 75-) Yani gökte ve yerde gâip olan hiçbir şey yoktur ki, mübin bir kitapta bulunmasın. 76-) Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu kıssa etmektedir. 77-) Yani o, müminler için gerçekten bir hidayet ve rahmettir. 78-) Rabbin şüphesiz, onlar arasında kararını verecektir yani O, Aziz'dir, Alim'dir. 79-) O halde sen yalnız Allah’a tevekkül et. Çünkü sen mübin bir hak üzerindesin. 80-) Bil ki sen ölülere işittiremezsin yani arkalarını dönüp giderlerken sağırlara işittiremezsin.81-) Yani sen körleri sapkınlıklarından çevirip hidayete yönlendiremezsin. Sen ancak âyetlerimize iman edip de teslim olanlara işittirebilirsin. 82-) O söz vuku bulduğu zaman, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize yakin (kesin iman) etmemiş olduklarını söyler. 83-) Yani o gün, her ümmetten âyetlerimizi yalan sayanları toplarız da onlar fevc fevc (hesap yerine) sevkedilirler. 84-) Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse sizin yaptığınız neydi? MÜŞRİKLERİN AKIL VE MANTIĞI Ehl-i Sünnet ve Şia din adamları Kur'an'da bulunan hiç bir kavrama isabetli bir açıklama getirmediler. İnsanları aldatmak için kavramı Kur'an'dan aldılar. Fakat onu dinlerinde var olan uydurma rivayet ve yalan ictihadlarla doldurdular.Mesela: İslam, din, iman, Nebi, Resul, secde, rukü, salât, salavât, hasenat, salihât, takva, ibadet, ümmet, millet, küfür, ihlâs kavramları gibi.Bu konuda ümmi insanların bir günahı yoktur.Ümmi insanlar hangi geleneğin ve dinin içinde kendini bulmuşsa o inanç ve geleneklerle şekil almışlardır. Şirk akıl ve mantığının en önemli argümanı "din âlimlerimiz, atalarımız, eski ulema bilmedi de, siz mi bildin?""Bunları nereden çıkarıyorsun ?""...Biz geçmişteki (din) atalarımızdan böyle bir şey işitmedik"(Mü'minün-24) itirazlarıdır. Mezhebi din edinen cahil, düşünmüyor ki, bir de şu Kur'an'a kulak verelim, bir de şu Kur'an'dan konuşanları dinleyelim.Bu konuşan insanlar sadece Kur'an'a atıf yapıyorlar, "dinde Kur'an'dan başka hiçbir kaynak yok" diyorlar. Bu adamlar dinde adres olarak yalnız Kur'an'ı gösterdiklerine göre, birde Allah'ın indirdiği kitab-a bir göz atalım. Bir ihtimal, olabilir ki, bunlar doğru söylüyor. Rahmân ve Rahim olan Allah müminleri tarif ederken şöyle buyuruyor. "Onlar ki, sözü dinlerler en güzeline uyarlar..."(Zümer-18)Sözü dinlemeden en güzelini nasıl bulacaksınız? Sizin Allah'a, kitab'a imanınız yok mu? Bak Kur'an her şeyi tarif ediyor, her açıklamayı yapıyor. Siz bin dört yüz seneden beri yalan ve iftira konuşuyorsunuz! Bırakın herkes konuşsun, konuşturmuylar, hemen kafirsin, "peygamber" düşmanısın, hemen aforoz ediyorlar. "Atalarımız, ulemamız, imamlarımız bilmedi de sen mi bildin? Bak Kur'an senin din ataların hakkında ne diyor? "Onlara (müşriklere) : Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Peki ataları hiç bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış idiyseler?"(Bakara-170)"Nihayet hesap yerine geldikleri zaman Allah onlara buyurur. Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız neydi ?"(Neml-84)Siz atalara kulluk ediyorsunuz, siz Ebu Cehil'in dinine mensup cehennem odunusunuz. Kur'an bir çok âyette bu gerçeği ortaya koyuyor. Bizim sizinle harcayacak bir zamanımız yoktur. Eğer bilgi sıkıntınız varsa, Kur'an ile giderelim. Ama aforoz yok, daha ağzımızı açmadan "atalarımız bilmedi de sen mi bildin?""Atalarımız bilmedi de, sen mi bildin?" diyen adam Kur'an'ın yüzlerce âyetini inkâr ediyor demektir."Atalarımız bilmedi de, sen mi bildin?" diyen, Allah'a, O'nun dinine ve elçilerine savaş açan Kur'an düşmanıdır. Evet ataların bilmedi, Kur'an sayesinde Allah bize bilmediklerimizi bildirdi.85-) Yaptıkları zulümden ötürü, (azaba uğrayacaklarını bildiren) o söz vuku bulmuştur; artık onlar konuşamazlar. 86-) Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok âyetler vardır. 87-) Sûr’a üfürüldüğü gün, -Allah’ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanların hepsi dehşete kapılır yani hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler. 88-) Yani sen dağları görürsün de, onları yerinde durur hesap ediyorsun. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, fiillerinizden tamamıyla haberdardır. 89-) Kim güzellikle (ilâhî huzura) gelirse, ondan daha hayırlısı verilir yani onlar o günün korkusundan emin olurlar. 90-) Rablerinin huzuruna kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir). 91,92-) De ki: Ben ancak, bu şehrin (Mekke’nin) Rabbine -ki O burayı haram (dokunulmaz) kılmıştır- ibadet etmekle emrolundum yani her şey zaten O’na aittir yani müslümanlardan olmam ve Kur’an okumam emredildi. Artık hidayeti seçerse, yalnız kendisi için seçmiş olur ve kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım. (Hidayet ve sapkınlık tamamen vahiy'le ilgili bir durumdur. Yüce Allah vahiy haricinde hiç kimseye hidayet vermez ve sapkınlığa mahkum etmez.Yukarıdaki iki âyet bu gerçeği anlatıyor.) 93-) Yani şöyle de: Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız (ama artık faydası olmayacaktır). Rabbin, yaptıklarınızdan gâfil değildir.(Neml Süresini Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder