25 Mayıs 2022 Çarşamba

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(219.YAZI) 58,61-) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek yani biz bir daha azaba uğratılmayacağız. Şüphesiz bu, azim bir başarıdır. Çalışanlar, işte böylesi bir başarı için çalışsın. 62,63-) Şimdi, (kurtuluş ve başarı olarak), cennet ehli için sunulan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onuzalimler için bir fitne kıldık. 64-) Zira o, cahimin (çılgın ateşin) dibinde bitip yetişen bir ağaçtır. 65-) Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir. 66-) Onlar ondan yerler yani karınlar ondan dolar. 67-) Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır. 68-) Sonra kesinlikle onların dönüşü, cahim (çılgın ateş) olacaktır. 69,70-) Şüphesiz ki onlar (din) atalarıyla dalâlette karşılaştılar da sarhoşlar gibi izlerinden koşup gittiler.71-) Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü. 72-) Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik. 73-) Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak! 74-) Allah’ın ihlâslı kulları müstesna. 75-) Andolsun, Nuh bize nida etti. Biz de duaya en güzel bir şekilde icabet ederiz! 76-) Kendisini ve ehlini azim sıkıntıdan kurtardık. 77-) Ve zürriyetini, işte onları baki kıldık. 78-) Yani sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık 79-) Âlemlerin (insanların) içinde Nuh’a selam olsun! 80-) İşte biz güzel ahlak sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. 81-) Zira o, mümin kullarımızdan idi. 82-) Nihayet ötekileri (müşrikleri) boğduk. 83-) Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh’un) şiâ'sından idi. (Şia, aynı din, inanç, ahlak ve karaktere sahip olma anlamına gelmektedir.) 84-) Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. (Kalb-i selim, her türlü şirk, hurafe ve kötü ahlaktan temizlenmiş ve arınmış kalp demektir.) 85-) Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime ibadet ediyorsunuz? demişti. 86-) Allah’ın dununda (yanında- berisinde) bir takım iftira ilâhlar mı istiyorsunuz? 87-) O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir? 88-) Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir nazar etti. 89-) Ben rahatsızım, dedi. (Sekim kelimesi, hasta olmaktan ziyade rahatsız ve bitkin olma anlamına geliyor. Yani onların evliya ve ilahlara kulluk etmeleri ve hiç bir söz dinlememeleri onu çok yormuştu.) 90-) Ona arkalarını dönüp gittiler.91,92-) Yavaşça ilâhlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Size ne oluyor ki, konuşmuyorsunuz? dedi. 93-) Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) 94-) (Müşrikler) onunla karşılaşınca azarlamaya başladılar. 95,96-) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. 97-) Onun için bir bina yapın ve derhal onu cahime atın! dediler. 98-) Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları aşağılardan kıldık. 99,100-) Oradan kurtulan İbrahim: Ben Rabbime gidiyorum. O bana hidayeti gösterecektir. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat bağışla, dedi. 101-) İşte o zaman biz onu halim bir oğul ile müjdeledik. 102-) Babasıyla beraber çalışacak çağa erişince: Yavrum! Rüyada (vahiy-öngörü-Allah'ın emri olarak) seni boğazladığımı (feda ettiğimi) görüyorum; bir bak, görüşün nedir? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.(Şiilikte ve Sünnilikte var olan İbrahim (a.s) ın oğlunu boğazlaması doğru değildir. Bu yüce Allah'ın emirlerine ve sünnetullaha aykırıdır. İsmail (a.s) ın "emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" demesi, bu işin uzun bir süreçle ilgili olduğunu gösteriyor. O halde âyetteki "ezbehuke" "seni boğazlıyorum" ne demektir? Âyette bulunan "zebh" "boğazlama" onu ıssız bir yere bırakma, onu terketme, yüz üstü bırakma, ondan ayrılmayı" ifade etmektedir. Yani bu iş ikisine o kadar zor geldi ki, oğlunu boğazlaması gibi ağırına gitti. İbrahim (a.s) onu ve annesini ot bitmez, kervan geçmez bir bölge olan Mekke'ye bıraktı.(İbrahim-37)Vahiy, akıl ve hikmet önderlerinin en önemli temsilcisi olan İbrahim (a.s) ın oğlunu gerçek anlamda boğazlamaya kalkıştığına iman etmek Kur'an'ın bir çok âyetine aykırıdır. 107.ayette "zibhin" yani boğazlamanın gerçekleştiğini görüyoruz. Çünkü bağazlamanın yani İsmail'in feda edilmesi karşılığında bedel olarak ona İshak veriliyor. İsrailoğullarının erkek çocuklarının boğazlanması da bu şekilde olmuştur.((Bakara-49; İbrahim-6; Kasas-4) Yani Firavun onlardan çocuklarını ayırıyor, onları kendine kul-köle yapıyordu.(Şuara-22 ) Âyetlerde geçen "yuzebbihune" "boğazlıyorlardı" ifadesi, mecaz olarak değil de, gerçek anlamda kesme olsaydı, kısa zamanda nesilleri yok olur. Yüz binlerce olarak çoğalmazlardı.) 103,106-) Her ikisi de (emre) teslim olup, onu yüz üstü bırakınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz güzel ahlak sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, apaçık bir bela (sınama) idi, diye nida ettik. 107,111-) Biz, zibhin (boğazlamanın) bedeli olarak ona azim bir fidye olan (İshak'ı) verdik. Yani geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik. Biz güzel ahlak sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. 112,113-) Sâlihlerden bir Nebi olarak O’na (İbrahim’e) İshak’ı müjdeledik. Kendisini ve İshak’ı mübarek (bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden güzel ahlak sahibi kimseler olacağı gibi, açıktan açığa kendi nefsine zulmedenler de olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder