21 Mayıs 2022 Cumartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(215. YAZI)Fatır Süresi 45 Âyet Olup Mekke'de inmiştir. Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Hamd, (güç, kuvvet, hüküm, övgü) gökleri ve yeri yararak yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı Resuller kılan Allah’a özeldir. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeyin üzerinde bir kudrete sahiptir. 2-) Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutacak kimse yoktur. Ve O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir. 3-) Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini zikredin; Allah’tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O’ndan başka ilâh yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz! 4-)(Ey Resul!) Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme); senden önceki Resuller de yalanlanmıştı. Bütün işler yalnızca Allah’a döndürülecektir. 5-) Ey insanlar! Allah’ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın yani o aldatıcı (şeytan-din adamları) Allah ile sizi aldatmasın! 6-) Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman edinin. O, kendi hizbini ancak ateş ashabından olmaya dâvet eder. 7-) Kâfirler için şüphesiz şiddetli bir azap vardır, iman edip yani salih ameller işleyenlere de mağfiret yani azim bir mükâfat vardır. 8-) Kötü işi kendisine ziynetli gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimse) gibi olur mu? Şüphesiz Allah dileyeni (vahiy'den yüz çevireni) sapkınlığa, dileyeni de (vahiy'le) hidayete iletir. O halde (Ey Nebi!) nefsin onlara karşı hasretlerle (tükenip) gitmesin. Çünkü Allah onların neler yaptıklarını bilendir. 9-) Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah’tır. Biz onu ölü bir beldeye sevk ederiz de ölümünden sonra yeri onunla diriltiriz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır. 10-) Kim izzet istiyorsa, bilsin ki, izzetin tümü Allah’ındır. O’na ancak tayyib (temiz ve nezih) sözler yükselir. Yani onları da ancak salih ameller yüceltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır yani onların tuzağı çürüğe çıkacaktır. 11-) Ve Allah sizi topraktan, sonra da nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı yani O’nun ilmi olmadan hiç bir dişi ne hamile kalır ne de (yavrusunu) bırakır. Yani bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah’a kolaydır. 12-) İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Ve buda tuzludur, acıdır. Ve hepsinden taze et (balık) yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Yani Allah’ın faziletinden (nasibinizi) arayıp da şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün. 13-) Allah, geceyi gündüzün içine geçiriyor ve gündüzü de gecenin içine geçiriyor yani güneşi ve ayı (emrinize) musahhar kılmıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar (yörüngelerinde) akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. Yani O’nun dununda (yanında- yöresinde- astında) ibadet ettikleri, bir çekirdek zarına bile mâlik değillerdir. 14-) Eğer onları (din atalarınızı) dâvet ederseniz, sizin dâvetinizi işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Ve kıyamet günü de sizin şirk koşmanıza kafir olacaklardır. Ve (Ey Resul!) Sana, her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse (bu gerçekleri) haber veremez. 15-) Ey insanlar! Allah’a karşı fakir olan sizsiniz yani Ğani ve Hamid olan ancak Allah'tır. 16-) Allah dilerse sizi giderir yani yerinize yeni bir halk getirir. 17-) Bu da Allah’a aziz olan bir şey değildir. 18-) Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Yani yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) dâvet etse, bu dâvet ettiği en yakın akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen ancak gâipten Rablerinden korkanları yani salât'ı ikâme edenleri uyarabilirsin. Yani kim arınırsa, kendi nefsi için arınmış olur. Ve dönüş Allah’adır. 19, 21-) Yani körle gören, karanlıklarla nur, gölge ile hararet bir olmaz.22-) Ve dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dileyeni (vahiy'le) işittirir. Sen kabirlerde olanlara (ölülere) işittiremezsin! 23-) (Ey Resul!) Sen ancak bir uyarıcısın. 24-) Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Yani her ümmet için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur. 25-) Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme), onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. (Oysa ki) Resulleri onlara açık âyetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi.(Bu âyetler Mekke'de tebliğ faaliyetinin ne kadar zor şartlarda geçtiğini gösteriyor. İnsanlar akıllarını kullanmadıkları için atalarından intikal eden şirk dini kolay kolay bırakmıyorlar. Yüce Allah, Resülünü teselli ederek onların ölü olduklarını çok veciz ve beliğ örneklerle gösteriyor. Onların iman edip etmemeleri önemli değildir. Önemli olan onlara tebliğin açık olarak ulaşmasıdır.) 26-) Sonra ben, kafirleri yakaladım. (Bak ki) cezam nasıl oldu! 27-) Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri muhtelif meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı, muhtelif renklerde caddeler yani simsiyah yollar (yaptık). 28-) Ve insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da yine böyle muhtelif renkte olanlar var. Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah Aziz'dir, Ğafur'dur. 29-) Allah’ın kitabını okuyanlar yani salât'ı ikâme edenler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık infak edenler, asla zarara uğramayacak bir ticâret umabilirler. 30-) Çünkü Allah, onların ücretlerini tam olarak öder yani faziletinden onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, Ğafur'dur, şükrün karşılığını bol bol verendir. 31-) Sana kitaptan vahyettiğimiz, kendinden öncekini (ilâhi kitapları) tasdik eden bir haktır. Allah, kullarının (her halinden) haberdardır, görendir. 32-) Sonra kitab’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize vâris kıldık. Onlardan kimi nefsine zulmeder, onlardan kimi ortadadır, kimi de Allah’ın izniyle (yasasıyla) hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur. Bu üç grup şunlardır. (1-) Nefsine zulmeden, kâfir ve müşrikler. 2-) Ortada olanlar, güzel ahlak sahibi ümmiler. 3-) Vahiy ehl-i muvahhidler yani şirk ve küfürle mücadele edenler. Kur'an baştan sona kadar bu üç grubun arasında geçen mücadeleleri anlatır. 33-) Onların (üçüncülerin) mükâfatı, içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Yani orada giyecekleri elbiseleri ipektir. 34-)(Cennette şöyle derler:) Bizden her türlü hüznü (korkuyu) gideren Allah’a hamdolsun. Doğrusu Rabbimiz çok Ğafur'dur, şükrün karşılığını verendir. 35-) O (öyle bir Rab) ki faziletiyle bizi asıl ikamet edilecek yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize hiçbir yorgunluk ve usanç dokunmayacaktır. 36-) Kâfir olanlara da cehennem ateşi vardır. Haklarında karar verilmez ki ölsünler, (cehennem) azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz,(küfürde) ileri giden her kâfiri böyle cezalandırırız. 37-) Yani onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler. Size tezekkür edecek kimsenin tezekkür edeceği kadar bir ömür vermedik mi? Yani size uyarıcı (vahiy-Resul) gelmişti? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.(Kur'an'da var olan bunca delil karşısında vahyin tek kaynak olduğunu kabul etmeyenler, bin yıl daha yaşayacak olsalar değişen bir şey olmayacaktır.) 38-) Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, göğüslerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir. 39-) Sizi yerde halifeler kılan O’dur. Onun için kim kâfir olursa, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri indinde kendilerine ancak öfkeyi arttırır. Kâfirlerin küfrü, kendilerine husrandan başka bir şeyi arttırmaz. 40-) De ki: Allah’ın dununda ibadet ettiğiniz şeriklerinizi gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde bir şerikleri mi var! Yahut biz onlara, (bu hususta) bir kitap verdik de onlar, o kitaptaki bir beyyineye mi dayanıyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerine, aldatmadan başka bir şey vâdetmiyorlar. (Yukarıdaki âyette, Kur'an'ı arkalarına atıp beşeri rivayet ve ictihatların peşinde koşan Şii ve Sünni din adamlarına ağır bir kınama ve tehdit vardır.) 41-) Şüphesiz ki Allah gökleri ve yeri, düzenleri yok olmasın diye tutuyor. Yani onların düzeni bir bozulursa, kendisinden başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, Halim'dir, Ğafur'dur. 42-) Kendilerine bir uyarıcı (vahiy-Resul) gelirse, herhangi bir ümmetten daha çok hidayette olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah’a kasem etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı (Resul) gelince, bu, onların haktan nefretlerinden başka bir şeyi arttırmadı. 43-) Çünkü onlar yeryüzünde kibirlik taslıyor yani kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kurduğu tuzağa kendi ehlini düşürür. Onlar öncekilerin sünnetinden (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Halbuki Allah’ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsın yani Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma bulamazsın. 44-) Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmediler mi? Yani onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah’ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. O, Alim'dir, Kâdir olandır. 45-)Eğer Allah, kazandıkları(günahlar) yüzünden insanları (hemen) muaheze etseydi, yeryüzünde hiçbir dâbbe (yaratık) bırakmazdı. Yani Allah, onları adı konmuş bir ecele kadar erteliyor. Ecelleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.(Fâtır Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder