22 Aralık 2021 Çarşamba

KURANI MÜBİNİN MEÂLİ(90.YAZI) Mâide Süresi 67-) Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun risâletini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah,(vahiy'den bağımsız olarak) kâfir kavmi hidayet iletmez. (Şia din adamları yukarıdaki âyetin üzerinde çok dururlar. Yüzlerce rivayetlerine göre bu âyet Ali'nin imameti ile ilgili inmiştir. Onların rivayetlerine göre olay şöyle gelişmiştir. Ğadir-i Hum meselesini ilk zikreden Süleym b. Kays der ki: "Ben Said El Hudri'nin şöyle dediğini işittim: Resulullah (Aleyhisselam) Ğadir-i Hum'da perşembe günü insanları yanına topladı. Ağaçların altındaki dikenlerin toplanması için emir verdi. Ali Bin Ebi Talib'in koltuk altlarının beyazlığı görününceye kadar onun pazısından tutup kaldırdı."Sonra şöyle dedi: Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.""Allah'ım! onu seveni sev, Ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene sen de yardım et! Onu yardımsız bırakanı sende yardımsız bırak! dedi. Ebu Said der ki : Rasulullah (Aleyhisselam) daha oradan inmeden şu ayet nazil oldu."İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum"(Maide- 3 ) Din'in kemale ermesi, nimetin tamamlanması, risalet vazifesini yerine getirmesinden dolayı Yüce Allah'ın ondan razı olması ve kendinden sonra Ali'nin velayetinin bildirilmesi üzerine Resulullah (Aleyhisselam ) sevinçten tekbir getirdi. Süleym b. Kays 355, Nebile- 121, 122)İlk Şii müfessirlerden Furat el-Küfi'nin naklettiği rivayete göre,Resûlullah insanlara tebliğ etmesi için "Men küntu mevléhu fe Aliyyun mevléhu" "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır" sözü vahyedilmiş fakat Allah'ın Resulü insanlardan utanıp bu sözü tebliğ etmemiş, bunun üzerine şu ayeti kerime nazil olmuştur. "Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan onun Risalet görevini yapmamış olursun."Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah kafirler topluluğunu hidayete iletmez"( Maide- 67)( Furat el Küfi -130) Yüce Allah'ın Resulullah'a namaz, zekat, oruç, haccı açıkladığı gibi Ali'nin velayetini de Mü'minlere açıklaması için emrettiği fakat Resulullah'ın bu konuda sıkıldığı, utandığı ve bu konuyu açıklamak konusunda zorlandığı, kavminin dinden dönmelerinden ve onu yalanlamalarından korktuğu ve bunun üzerine yukarıdaki meali yazılı Maide süresi- 67 nci âyeti kerimesi nazil olduğu ve velayetin son farz olduğu hakkında ayrıca bakınız,( el Küleyni 1, 389: Mesudi, İsbatul Vasiyye -132 133 : Numan, De'aim- 14-15 )Bazı Şii alimlere göre bu âyette tebliğ edilmesi gereken şey, Ali Bin Ebi Talib'in hilafetidir. Allah Resulü, takiyye için eşi Aişe'den bazı şeyleri gizlemiş, bu yüzden de yüce Allah onu ikaz etmiştir. (et- Tabersi Mecmaul - Bayan 3, 344)Şii müelliflere göre böylece son farz olan velayet emri de geldikten sonra Resülüllah daha orada iken şu mealdeki âyeti kerime nazil olmuştur."İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslama razı oldum..."( Maide- 3)Şii müelliflerin rivayetlerini özetleyecek olursak olay şöyle aktarılmaktadır.Resülüllah ( Aleyhisselam ) hac ile ilgili (Veda Haccı ) ibadetlerini yerine getirdikten sonra Medine'ye dönmek üzere yola çıktı.Ğadir-i Hum denilen yere geldiğinde Cebrail (a.s)indi.Resülüllah'a Ali'yi kaldırıp imam tayin etmesini emretti.Resülüllah (a.s ) da"Benim ümmetim cahiliyyeden yeni çıkmıştır" dedi.Cebrail (a.s) tarafından "Bu işin ruhsatı olmayan bir azimet ve gereklilik olduğu" bildirildi.Ardından şu âyeti kerime nazil oldu. "Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun Risalet görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. doğrusu Allah kafirler topluluğunu hidayete iletmez" (Maide- 67 )Bunun üzerine Resulullah (a.s) çok sıcak bir gün olmasına ve merası ile suyu bulunmamasından dolayı dinlenmeye elverişli bir yer olmamasına rağmen Ğadir-i Hum denilen yerde konakladı.Orada bulunan sığ ağaçların altlarını temizletip onların gölgeleri altında oturmalarını ve orada göç yükünün bir araya getirilerek birbirinin üzerine konulmasını emretti.Resülüllah(a.s ) münadisine insanları cemaat namazına çağırmalarını emretti.Böylece bütün insanlar Resülüllah'ın yanında toplandılar.Resülüllah (a.s ) birbiri üzerine konan yükün üzerine çıktı. Ali'yi yanına çağırdı.Ali çıkıp Resülüllah'ın sağına oturdu.Sonra Resulü Ekrem (a.s) insanlara hitap etti.Allah'a hamd ve sena edip kendi durumunu ümmetine bildirdikten sonra şöyle dedi."Ben (Allah'a-âhirete) davet edildim, icabet etmem yakındır"Sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız Allah'ın kitabını ve Ehli Beyt'imi geride bırakıyorum.Bu ikisi havuz başına varıncaya kadar birbirinden ayrılmayacaklardır.Sonra en yüksek ses tonu ile sözlerine şöyle devam etti."Bilmez misiniz, şehadet etmez misiniz ki, ben hepinizin, her mü'minin üzerinde kendisinden daha çok hak ve yetkiye sahibim? diye sorunca, onlar "Evet biliyoruz "dediler.Bunun üzerine o, Ali'nin sağ elini tutup kaldırdı.O kadar ki, her ikisinin de koltuk altlarının beyazlığı göründü.Sonra şöyle dedi " men küntü mevléhu fe Aliyyun mevléhu : "ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım! Onu seveni sev, Ona düşman olana düşman ol! Ona yardım edene sen de yardım et!" deyip aşağı indi.Halbuki Mâide 67.âyetin Ali ile hiç bir ilgisi yoktur. İlgili âyeti anlamak için 65.ve 66.âyetleri bilmek yeterli olacaktır. Bu iki âyette Yahudi ve Hristiyan din adamlarının Tevrat ve İncil'in hükümlerini ikâme etmediklerini ve vahye ihanet ettiklerini haber verdikten sonra aynı hataya düşmemesi için Resül ( a.s) ikaz ediliyor. Âyetin anlaşılması o derece kolaydır. 68. âyetle yani bundan sonraki âyetle konu tamamen açığa çıkıyor.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder