6 Aralık 2021 Pazartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(74.YAZI)Nisa Süresi 98-) Erkekler, kadınlar ve çocuklardan müstazaf olup herhangi bir çareye gücü yetmeyenler ve hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. 99-) İşte umulur ki Allah bunları affeder; Allah Afuvv olandır, Rahim olandır. 100-) Allah yolunda hicret eden kimse yerde gidecek bir çok geniş imkan ve bolluk bulur. Kim evinden Allah'a yani Resûl'üne muhacir olarak çıkar, sonra ölüm onu idrak ederse, artık onun mükâfatı Allah’a kalmıştır. Allah Ğafur olandır, Rahim olandır. (Âyette bulunan Resül, kitap Resül'dür. Çünkü beşer Resül olan Muhammed (a.s) on dört asır önce vefat etmiştir. Ama kitap Resül olan Kur'an, kiyamet gününe kadar misyonunu icra etmeye devam edecektir. Dolayısıyla insanların hicret edecekleri bir Resül mutlaka olması gerekir. Yoksa bu âyetin bir anlamı olmayacaktır. Âyet'e şöyle bir meal vermek de mümkündür. "Kim Allah'a yani Resül'e hicret ederse..." Bu gibi âyetlerde bulunan "vav" (ve) harfi "yani" anlamına da gelmektedir. Çünkü Kur'an'ın indiği coğrafyada Araplar "yani" kelimesini kullanmıyorlardı. Dolayısıyla Arapların kullanmadıkları bir kelimeyi Kur'an'da kullanmadı. Halbuki "yani" kelimesi Arapça bir kelemedir. Kur'an'da bulunan bütün "Allah'a ve Resülüne" ifadelerinde bulunan ve, yani anlamına gelmektedir. Kur'an'da buna benzer yüzlerce misal vardır.) Buna Türkçe'den bir örnek vermek istiyorum. "Kim din ve hüküm olarak Kur'an'ı tek hüküm kaynağı kabul ederse" yani" saf mümin "yani" ihlas sahibi "yani" takva "yani" hanif Müslüman olursa..." İşte Kur'an buna "yani, yani, yani" demiyor, bunun yerine "ve" ibaresini kullanıyor. Yoksa Kur'an'da bu kadar geçen "ve" ifadelerine başka hiç bir anlam verilemez. Mesela: "... Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, size indirdiği kitabı yani hikmeti hatırlayın ki," onunla" size öğüt veriyor..." (Bakara-231)Yukarıdaki âyette bulunan "bihi" "onunla" kelimesi, ve, ye "yani" anlamı kazandırıyor. Mesela: Ey iman edenler! Allah'a yani Resul'üne itaat edin, işittiğiniz halde "ondan" yüz çevirmeyin"(Enfal-20)Yukarıdaki âyette geçen "anhu" "ondan" kelimesi, yine ve'ye "yani" anlamını yüklüyor. Mesala: Onlara: Allah’ın indirdiğine yani Resûl’e gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların "senden" (uzaklaşmak için araya aşılmaz) sed (ve) engeller çektiklerini görürsün.(Nisa- 61)Yukarıdaki âyette bulunan "anke" "senden" ifadesi, ve'nin, yani anlamına geldiğini gösteriyor. Mesela:"Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi "davet ettiği" zaman Allah yani Resül'ünün davetine icâbet edin..."(Enfal-24)Âyette bulunan "dâvet ettiği" zaman ifadesi, ve' nin, "yani" anlamına geldiğini zorunlu kılıyor. Mesela: "Kim evinden Allah'a yani Resul'üne muhacir olacak çıkar, sonra ölüm onu idrak ederse, artık onun mukafatı Allah'a kalmıştır..." Nisa-100) Allah'a hicret etmenin Resül'e yani Kur'an'a hicret olduğunu herkes bilir. Yoksa Allah'a hicret etmenin başka hiçbir yolu yoktur.) Mesela: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin yani Resül'e itaat edin..." (Nisa-59)Mesela: "Ve (Allah) ona (İsa'ya) kitab-ı yani hikmeti yani tevrat'ı yani İncil-i öğretecek"Ve, harfi ile okunursa âyet şöyle oluyor. "Ve (Allah) ona (İsa'ya) kitab-ı ve hikmeti ve tevratı ve İncil-i öğretecek"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder