2 Aralık 2021 Perşembe
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(70.YAZI) Nisa Süresi 44-) Kendilerine kitap’tan nasip verilenleri görmez misin! Sapkınlığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar!45-) Allah düşmanlarınızı daha iyi bilir. Veli olarak Allah kâfidir ve yardımcı olarak da Allah kâfidir. 46-) Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dini kınayarak (Resül'e karşı) "İşittik ve isyan ettik" "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet" deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha olgun (bir davranış) olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek azı iman eder. (Aslında Kur'ani iki kavram olan Nebi ve Resül kavramları yerine sanal ve beşeri bir ibare olan "peygamber" kelimesini kullanmak, orijinal ve organik kelimeleri yerinden etmek yani onları tahrif etmek anlamına gelmektedir. Orijinal ve organik olanı sahte ve imitasyon olanla değiştirmek demektir. Orijinal bir arabanın veya bir saatın bile parçasını değiştirmek ve insanları aldatmak büyük bir ahlaksızlıktır. Peki Kur'an'ın sistemini bozacak, anlaşılmasını zorlaştıracak, orijinal kelimeler yerine sahtelerini yerleştirmek ve insanları din konusunda yanıltmak ondan daha büyük bir ahlaksızlık değil midir?) 47-) Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, sebt ashâbı gibi lânetlemeden önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab’a) iman edin; Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir. 48-) Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse azim bir cürüm (ile) iftira etmiş olur. 49-) Nefislerini (boş sözlerle) arındıranları görmüyor musun? Bilakis Allah dileyeni arındırır ve hiç kimseye fitil kadar zulüm yapılmaz. 50-) Bak, nasıl da Allah üzerine yalan yere iftira ediyorlar; apaçık bir cürüm olarak bu (onlara) yeter!51-) Kendilerine kitap’tan nasip verilenleri görmüyor musun? Cibt ve tağut'a iman ediyorlar, sonra da kâfirlere: "Bunlar, (müşrikler) hidayet bakımından iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar! (Mekke müşrikleri, Medine'den gelen Yahudi din adamlarına, kendi din ve yollarının mı, yoksa Muhammedin din ve yolunun mu daha doğru olduğunu sorduklarında, Yahudi din adamları, müşriklere, dinlerinin ve yollarının Muhammedin dininden ve yolundan daha doğru olduğunu söylediler. Âyetten bunu anlıyoruz.) 52-) Bunlar, Allah’ın lânetlediği kimselerdir; Allah kime lânet etmişse, onun için bir yardımcı bulamazsın. 53-) Yoksa onların mülkten bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı, insanlara çekirdeğin çukurunu dolduracak kadar bir şey vermezlerdi. 54-) Yoksa onlar, Allah’ın kendi faziletinden verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim ailesine kitab’ı ve hikmeti verdik ve onlara azim bir mülk (vahiy-Nübüvvet) verdik. 55-) Onlardan bir kısmı ona (İbrahim’e) inandı, kimi de ondan engelledi; (onlara) kavurucu cehennem yeter.56-) Şüphesiz âyetlerimize kâfir olanları gün gelecek bir ateşe yaslayacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Şüphesiz Allah Aziz olandır, Hâkim olandır. (57-) İman edip, ameli sâlih yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere altından nehirler akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu bir gölgeye koyarız. 58-) Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size onunla (vahiy'le) ne kadar güzel vâzediyor! Şüphesiz Allah işitici olan, görücü olandır.59-) Ey iman edenler! Allah’a itaat edin ve Resül'e itaat edin ve sizden olan ülülemre de. Eğer (dini) bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Resül'e götürün, eğer Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız. Bu hem hayırlı, hem de te'vil bakımından daha güzeldir. (Âyette bulunan "ülü'l emri' iki şekilde anlamak gerekiyor. 1-) Sadece Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne göre ortak akılla hareket eden, din olarak yalnız vahiy'den konuşan ve sadece Kur'an'dan hüküm veren muvahhidler. 2-) "ülü'l emr" "emir sahipleri" anlamına geldiği için, dünyaya ait işlerde, ortak akıl ve şura ile hareket etme anlamına geliyor. Zaten âyette, Allah ve Resül'e mutlak itaat emredilirken, ülü'l emre mutlak bir itaat emredilmemiştir. Yani hem Allah lafzının önünde hemde Resül kavramının önünde itaat ibaresi geldiği halde "ülül emr" in önüne itaat ibaresi gelmemiştir. Yani "ülül emre" itaat Allah ve Resül gibi mutlak değildir.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder