5 Aralık 2021 Pazar

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(73. YAZI) Nisa Süresi 76-) İman edenler Allah'ın yolunda savaşırlar, kafirler ise tâğut'un yolunda savaşırlar. O halde şeytanın evliyasına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın tuzağı zayıftır. 77-) Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, salat-ı ikâme edin ve arınmaya gelin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onların üzerine savaş yazılınca, içlerinden bir fırka hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki:" Dünya metaı azdır, takva sahipleri için ahiret daha hayırlıdır ve size fitil kadar zulmedilmez. 78-) Nerede olursanız olun ölüm sizi idrak eder; sarp kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir güzellik isabet etse "Bu Allah’tan'dır " derler; başlarına bir kötülük isabet etse "Bu senin indindendir» derler." Hepsi Allah’tandır" de. Bu topluma ne oluyor ki bir türlü söz anlamıyorlar!79-) Sana bir güzellik isabet ederse Allah’tandır. Sana isabet eden kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara Resül olarak gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. 80-) Kim Resûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! (Resül, vahyi tebliğ misyonuna sahip olduğu için ona itaat Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir. İtaat, Nebi bağlamında kullanılmaz. Çünkü Nübüvvet makamı özel hayatı temsil ettiği için onda Allah'a karşı hata edilmiştir. Dolayısıyla hata edene mutlak olarak itaat edilmez.) 81-) "itaat" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir tâife, senin dediğinden başkasını gizlice kurarlar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et; sana vekil olarak Allah yeter. 82-) Hâla Kur’an üzerinde gereği gibi tedebbür etmiyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok ihtilaf bulurlardı. (Bu âyet din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynaklarda ihtilafların olacağını haber veriyor. Dolayısıyla içinde ihtilaf olan kitaplara itaat ve itibar edilmez. Din ve hüküm olarak batıldırlar.) 83-) Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl’e veya onlardan emir sahiplerine (sadece Kur'an'dan konuşan âlimlere) götürselerdi, onların içinden (Kur'an'dan) istinbat edenler onun ne olduğunu bilirlerdi. Eğer Allah’ın size fazilet ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana tâbi olurdunuz. 84-) Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendi nefsinden başkasıyla sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah’ın gücü ve cezası daha şiddetlidir. 85-) Kim bir güzelliğe şefaat ederse, onun da o şefaatten bir nasibi vardır. Kim kötü bir işe şefaat ederse, onun da o şefaatten bir payı olur. Allah her şeyin üzerinde koruyucu ve muktedir olandır. 86-)İyi bir dilekle karşılandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile karşılık verin; yahut aynısı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını yapandır. 87-) Allah -ki ondan başka hiçbir ilâh yoktur- elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından Allah’tan daha sâdık kim vardır! 88-) Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kazandıkları yüzünden baş aşağı etmiştir (küfürlerine döndürmüştür). Allah’tan (vahiy'den) sapanı hidayete ulaştırmak mı istiyorsunuz? Allah’tan (vahiy'den) sapan kimse için (vahiy'den bağımsız olarak asla hidayete) bir yol bulamazsın! 89-) Kâfir oldukları gibi sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan hiçbirini veli edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse (savaş olması durumunda) onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini veli ve yardımcı edinmeyin. 90-) Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yol vermemiştir.91-) Hem sizden hem de kendi toplumlarından emin olmak isteyen başkalarını da bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler ona baş aşağı dalarlar (daldırılırlar). Eğer sizden uzak durmaz, sulh teklif etmez ve ellerini çekmezlerse (savaş olması halinde) onları yakalayın, rastladığınız yerde öldürün. İşte onlar üzerine sizin için apaçık sultan verdik. 92-) Hata olması dışında bir müminin bir mümini öldürmesi olacak bir şey değildir. Hata olarak bir mümini öldüren kimsenin, boynu bükük bir mümini hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise boynu bükük bir mümini hürriyetine kavuşturması gerekir. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve boynu bükük bir mümini hürriyetine kavuşturması gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.(Âyette bulunan iki aydan maksat, bildiğimiz otuz gün çeken ay değildir. İki dolunay demektir. Yani kameri aylarda gökteki hilalin dolunay günleri demektir. Buda 13.14.15. günleridir. Bu günlerde hilal tamamen dolunay halindedir.) 93-) Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde devamlı kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için azim bir azap hazırlamıştır. (Âyette bulunan "Mümini kasden öldürmenin..." anlamı şudur. Mümin olduğu için yani tek Allah'a iman ettiğinden, imanı için öldürdüğünden dolayı öldürürse demektir. Dolayısıyla buradaki öldürme Allah'a ve dine karşı olan kin ve düşmanlıktan ileri gelmektedir. Yoksa notmal bir öldürme yani âdi bir cinayet değil küfürden kaynaklanan bir öldürmedir.Ve cehennemlik olmak için aynı küfür üzerinde, tevbe etmeden ölmek gerekir.) 94-) Ey iman edenler! Allah yolunda (savaş için) seyahat ettiğiniz zaman dikkat edin. Size selam verene, dünya hayatının geçici metaını arayarak "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah’ın nezdinde çok ganimetler vardır. Siz de önceden böyle (onlar gibi) iken Allah size (vahiy'le) minnet etti de (iman ettiniz--empati yapın) o halde (hata yapmamak için) dikkat edin. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 95-) Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan faziletli kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok azim bir ecirle faziletli kılmıştır. 96-) Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 97-) Kendi nefislerine zulmedenler, melekler onları vefat ettirdikten ( sonra cehennemde) "Durumunuz neydi?" dediler. "Biz yerde mustaz'aflar idik" dediler. (Melekler de:) "Allah’ın yeri geniş değil miydi? Onda hicret etseydiniz!" dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir. KABİRDE ZAMAN YOK, Kur'an'ı Mübin'in yüzlerce âyetine göre kabir azabı olmadığı gibi, kabir hayatı diye bir şey de söz konusu değildir. Kur'an'ı Mübin'in onlarca âyetine baktığımızda dünya hayatındaki cezalandırma ve kıyamet saatinden sonra sadece ve sadece cehennem azabı vardır. Bu konuda bine (1000) yakın ayet bulunmaktadır.Kur'an'a baktığımızda sadece cehennem azabının anlatıldığını çok açık olarak görüyoruz. Kabir hayatı ve dolayısıyla kabir azabının olmadığı konusu Kur'an'da var olan konuların içinde en açık ve anlaşılır olanıdır. Kabir azabının varlığını savunan Şia ve Ehli Sünnet muhaddis ve âlimlerinin zerre kadar Kur'an bilgileri mevcut değildir. Ehli Sünnet ve Şia âlimleri Kur'an'a hakkıyla inanmadıkları için Allah, Kur'an'ın anlaşılmasını onlara imkansız kılmıştır.(Kehf- 57) Yahudi ve Hristiyan din adamları Kur'an'ı Mübin'i Ehli Sünnet ve Şia'nın âlimlerinden daha iyi bilir ve daha sağlıklı bilgiler verirler.Yüzlerce âyete baktığımızda hesap ve azabın yeniden diriliş saatinden sonra olacağını görebiliriz. Fakat Kur'an'a karşı gönülleri taşlaşmış, kulakları sağır ve gözleri kör olan Şia ve Ehli Sünnet âlimleri bunu anlayamaz ve bu gerçekleri idrak edemezler. Konuyla alakalı âyetlere baktığımızda şunları söylemek mümkündür.Dünya hayatının hemen ardından yani ölümün hemen arkasından Allah kıyameti ve âhiret azabını başlatacaktır.Yani kabirde kalma, "Bir tanışma müddeti kadar...",( Yunus- 5)"Sadece bir akşam ya da kuşluk vakti kadar..." (Naziat--46) "Çok az bir zaman dilimi..." (Kehf-- 52)"Bir saat(an) kadar..."( Ahkaf- 35)"Bir yiyeceğin ve içeceğin sıcakta bozulma zamanı kadar..."( Bakara-259)"Ölümün hemen ardından ya cehennem veya cennet..."( Enfal, 50- Muhammed- 27 -- Nahl- 32) Yani bilmediğimiz bir gün vefat edeceğiz. Kıyamet sabahında veya akşamında uyanacağız. Uzun ve derin bir uykuya dalmış gibi. Aslında bu kabir uykumuz bizim dünya hayatındaki bir gecelik uykumuzdan çok daha kısa olacaktır.Bizim bir gecelik uykumuz kabir uykusundan çok daha uzun olacaktır. Hatta kabir uykusu "göz açıp kapayıncaya kadar belki ondan daha kısa olacaktır..." (Nahl- 77-- Kamer-50) Söndürülen ve yine yeniden yakılan bir ampul bir mum gibi, Fişi çekilmiş ve tekrar takılmış bir makine bir cihaz gibi, Bir anlık duraklayan zaman tekrar yeniden çalışmaya başlayacak! Korku ve paniğe gerek yok, çünkü zaman kaybı diye bir şey asla söz konusu olamaz. Kaldığımız yerden başlayacağız. Ancak bu yepyeni başlangıç öncekinden apayrı sıfır sorun olarak başlayacak. "Yaptıklarına karşılık olarak, onlara ne göz aydınlıklarının saklandığını kimse bilemez"(Secde- 19) Bu yeni başlangıçta "ölüm korkusu, hüzünlenme, panik ve üzüntü yoktur,,( Fussilet- 30-- Â'lâ-13) Zaman algımız yeniden devreye girecek, Aynen nabız verilen hasta gibi! Narkozun etkisi bitince yeniden kendimize gelip uyanacağız.Âzad edildiğimiz bir hayattan ailemizle birlikte yepyeni bir yaşam alanına intikal edeceğiz. Kabir''de ha bir an, ha bir saat, ha üçyüz yıl, ha bir milyar yıl ne farkeder. Dönüşümüz bizi yaratan, besleyen merhameti sonsuz yüce Rabbimiz değil mi?( Bakara- 156-- Secde- 11) Korku ve ümitsizliğe mahal yok, çünkü ölümün hemen arkası yeniden diriliştir. Geçici dünya kapısı kapanırken baki ve ebedi olan hayatın kapısı açılacak,Gri perde kapanırken ötelere rengarenk perde açılacaktır. Kabir karanlık bir kuyunun ağzı değil, bir cennet bahçesinin giriş kapısıdır. Sürgün hayattan anavatana dönmüş olduk, acı ve ızdıraplar bitti, huzur, refah ve mutluluklar başladı.Yalan, dolan, hurafe, şirk, aldatma, zulüm, katliam ve kaos yok oldu. Allah'ın sonsuz merhameti olarak hiç yokluk tatmadık, zaman israfımız olmadı, bundan büyük nimet olur mu? İmtihan faslı bitti teneffüs ve tatil mevsimi başladı.Kış sona erdi, ilkbaharın dirilişi göründü. Çalışma, yorgunluk, esaret, emek ve sıkıntı sona erdi,Emeklilik ve özgürlük devri başladı. Ebedi hayatımıza bir an sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hemde "Rabbimizin emirlerine sadık kaldığımızdan ötürü Allah ve melekleri tarafından selam selam diye karşılanmış olarak"(Zümer- 73-- Yasin-58)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder