23 Aralık 2021 Perşembe

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(91. YAZI)Mâide Süresi 68-) "Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyle ikâme etmedikçe,(doğru) bir şey(din) üzerinde değilsinizdir" de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve tuğyanlarını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme. (Yukarıdaki âyetin mesajından şunu anlamak mümkündür. Ehl-i Sünnet ve Şia'nın din adamları Kur'an'ı dinde tek kaynak kabul edip onu ikâme etmedikleri yani onu dini ve ahlaki hayata hakim kılmadıkları sürece inanç bakımından bir şey üzerinde değillerdir. Dinleri batıldır. Dolayısıyla bütün amelleri yüce Allah indinde geçersizdir.) 69-) İman edenler ve yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih amelller işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar mahzun olacak da değillerdir. (Bu âyet Allah yolundan engellenmiş, kendilerine vahiy ulaşmamış ümmi halk için söz konusudur. Din adamları için değildir.) 70-) Andolsun ki İsrailoğullarından misâk aldık ve onlara Resüller gönderdik. Ne zaman bir Resül onlara nefislerinin arzu etmediği (vahyin dinde tek kaynak olduğunu ) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. (Yukarıdaki âyette bulunan Resüller, vahiy alan Nebi Resül değil, kitab'a bağlı yani din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul etmeyen ve sadece indirilen vahyi tebliğ eden Resüllerdir. Çünkü kelime mârife yani bilinen Resül anlamında değil, nekre yani bilinmeyen Resüller olarak gelmiştir. İkincisi, Nübüvvet'e bağlı yani vahiy alan Resüller koruma altındadır. Onları hiç kimse öldüremez(Mâide-67; Nisa-157) fakat kitab'a bağlı Resüller öldürülmüşlerdir.) 71-) Bir fitne olmayacak hesap ettiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. Allah onların yaptıklarını görmektedir.(Kur'an'da üç kavram sınama anlamına gelmektedir. 1-) Bela: Hayır ve şerle imtihan edilme. 2-) Fitne: İman ve küfür arasında sınama yani insan hangisine meyledecek. 3-) İmtihan: İman ve takvanın derecesini sınama yani okullardaki imtihan gibidir.) 72-) Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh’tir" diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesîh "Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a ibadet ediniz. Biliniz ki kim Allah’a şirk koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti. 73-) Andolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuşlardır. Halbuki bir tek Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap değecektir. 74-) Hâla Allah’a tevbe edip O’na istiğfar etmeyecekler mi? Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 75-) Meryem oğlu Mesîh ancak birResûldür. Ondan önce de (birçok)Resûller gelip geçmiştir. Anası da sıddikâ bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetleri nasıl beyan ediyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar.(İsa (a.s) ve annesinin yemek yemesi ilâhi bir özelliklerinin olmadığını gösteriyor. Çünkü yemeğe ihtiyaç duymak beşerin özellikleri ile ilgili bir durumdur.) 76-) De ki: Allah’ın dununda (yanında-ötesinde-berisinde) size menfaat ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi ibadet ediyorsunuz? Ve Allah (evet) O'dur yalnız işiten ve Alim olan" 77-) De ki: Ey Kitap ehli! Dininizde haksız olarak aşırı gitmeyin. Daha önceden sapan, bir çoklarını saptıran ve yolun düz olanından uzaklaşan bir kavmin hevasına tâbi olmayın.(Âyette yüce Allah'ın "ğayral hakki" "haktan başka" diye buyurduğu şey, vahye alternatif olarak uydurdukları yalan ve hurafeler yani dinlerinde aşırılığa sapmaları anlamına gelmektedir. 78-) İsrailoğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa lisanıyla lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi,(vahye-Resüllere) âsi olmaları ve (dinlerinde) aşırı gitmeleridir. ("Dinde aşırı gitmek, yüce Allah'ın indirdiği vahiy'le yükümlü tutmadığı ve sorumlu olmadıkları ağır hüküm ve gereksiz kurallar koyarak dinlerini yaşanmaz hale getirip, insanların hayatlarını zorlaştırmak, batıl olan inanç ve ibadetlerle toplumu dinden nefret ettirmek anlamına geliyor.) 79-) Onlar, işledikleri münkerden,(şirk ve hurafelerden) birbirlerini nehyetmezlerdi. Andolsun yaptıkları şey ne kadar kötü olmuştur! 80-) Onlardan çoğunun, kâfirlerle velâyet kurduklarını görürsün. Nefislerinin onlar için önceden takdim ettiği şey ne kötüdür: Allah onlara kızgınlık göstermiştir. Ve onlar azap içinde kalıcıdırlar! 81-) Eğer onlar Allah’a, Nebi'ye yani ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) evliya edinmezlerdi; fakat onların çoğu fasıktırlar. (Aslında "iman" kavramı, genelde Nebi bağlamında kullanılan bir kavram değildir. Peki o halde Kur'an'da neden iki âyette "iman" Nebi bağlamında geçmektedir. (Mâide-81; Bakara-177)Bunun sebebi şudur. Bu iki âyet Medine'de yaşayan Yahudilerle ilgilidir. Medine'de yaşayan müminler ve hanımları yani ashâb, Nebi'nin hanımları, kızları ve Medine'nın çevresindeki yaşayan Yahudiler söz konusu olduğu zaman Kur'an, evrensel kavram olan Resül'ü değil, tarihsel ve bölgesel kavram olan Nebi kavramını kullanmıştır.Mekke'de inen sürelerde Nebi kavramı kullanılmamıştır. Eğer muhataplar Medine'de yaşayan Yahudiler olmasaydı Nebi değil, Resül kavramı kullanılacaktı. Mesela: Şirk'e karşı İslam mucadelesinin yapıldığı bir bölge olduğu için Mekke'de inen sürelerde Nebi değil, her zaman Resül kavramı kullanılmıştır. Yani Kur'an ince bir ayara ve hassas bir dengeye sahiptir. Kitap ve hikmet aynen saatin çarkları gibi mukemmel bir sistem dahilinde birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmaktadırlar.. Yıldızların yörüngeleri gibi her kavramın bir amacı, görevi, bir yeri ve hikmeti mevcuttur. İkincisi, Musa (a.s) dan sonra gelen bütün Nebilerin adları Tevrat'ta kayıt altına alınmıştır. Kur'an'ın "onu çocuklarını tanır gibi tanırlar" (Bakara-146) buyurmasının sebebi budur. Çünkü Nebi (a.s) ın ismi Tevrat'ta da İncil'de de yazılı idi. (Âraf-157) 82-) İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ve şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere şefkat bakımından en yakın olarak da «Biz Nasarayız» diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar. 83-) Resûle indirileni duydukları zaman, hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz." 84-) "Rabbimizin bizi sâlihler arasına katmasını umup dururken niçin Allah’a ve bize gelen hakka iman etmeyelim?" 85-) Söyledikleri (bu) sözden dolayı Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden nehirler akan cennetleri sevap olarak verdi. Güzel ahlak sahiplerinin mükâfatı işte budur. 86-) Âyetlerimize kafir olanlara yani yalanlayanlara gelince, işte onlar cahim ashabıdır. 87-) Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri (kendinize) haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz ki Allah haddi aşanları sevmez. 88-) Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah’tan korkun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder