1 Aralık 2021 Çarşamba
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(69.YAZI Nisa Süresi 36-) Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yol evladına, ellerinizin altında bulunanlara güzel davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez. 37-) Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği emreden, Allah’ın kendilerine faziletinden verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. 38-) Allah’a ve ahiret gününe iman etmedikleri halde mallarını, insanlara riya için infak edenler de (azabı hak ederler) Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, o ne kötü bir arkadaştır. 39-) Onlara ne oluyor? Allah’a ve âhiret gününe iman edip de Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiğinden (O’nun yolunda) infak etseler ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle bilmektedir. (Âyette şöyle bir incelik vardır. "Alla'ın kendilerine rızık olarak verdiğinden infak etseler ne olurdu sanki! Yani sizin infak ettikleriniz, yüce Allah'ın size verdiği rızıktan oluyor. Sakın bu gerçeği unutmayın ve kendinizi bir vezneci olarak farzedin. Paranın ve malın sahibi değilsiniz. Çünkü göklerin ve yerin mirası Allah'ın'dır.) (Âli İmran-180)40-) Şüphe yok ki Allah zerre kadar zulmetmez. (Kulun yaptığı iş) güzellik olursa onu katlar kendinden de büyük mükâfat verir. 41-) Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de bunlara şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak! (Resül (a.s) kendi döneminde yaşayan insanlar için şâhittir. Kendisinden sonra gelecekler için şâhid olması Kur'an'a aykırı düşmektedir. (Mâide-117) İşte bundan dolayı" seni de bunlara şâhit olarak getirdiğimiz zaman..." buyrulmuştur.) 42-) Küfür yoluna sapıp Resül'e isyan edenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah’tan hiçbir haberi gizleyemezler.(Bu âyette geçen Resül, beşer Resül değil, kitap resüldür. Çünkü son Nebi ve Nübüvvete bağlı son Resül bin dört yüz yıl önce vefat etmiştir. Kiyamet gününe kadar beşer Resül'e isyan etme diye bir şeyden söz edilemez. Fakat isyan kiyamet gününe kadar devam edeceğine göre, bir Resül'ün olması gerekmektedir. İşte bu Resül kitaptan başka bir Resül değildir. Resül kavramı evrensel olduğu için, bu gibi âyetlerde her zaman Resül kullanılmıştır.Buna benzer âyetlerde hiç bir zaman Nebi kavramı geçmemektedir. 43-) Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar salat'a yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz gaitadan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi silin. Şüphesiz ki Allah Ğafur, Rahim olandır. "Abdest!!!" Evvala şu gerçeği bileceğiz. Şia ve Ehl'i Sünnet mezheplerinde Kur'an'a yani İslam dinine uygun hiç bir uygulama, ahlak ve ibadet bulamazsınız. Onların din adamları yani muhaddis ve müctehidleri, yüce Allah'ın gönderdiği vahiy nimetini küfür olarak değiştirdiler ve kavimlerini helak yurduna sürüklediler. (İbrahim-28)Ümmi halkın "abdest" diye bildiği uygulama veya "namaz için abdest" söylemleri Kur'an'ın İslamında olmayan şeylerdir.Bu âyette ve Maide 6 âyette temizlikle ilgili anlatılan şeyler "namaz kılmak" için değil, "salat'ı ikame etmek" için yapılacak şeylerdir.Şimdi konuyu iyice anlamamız açısından önce Medine'ye yani son vahyin ilk muhataplarının yaşadığı çağa gidelim.O günkü asrın arka planını görmemiz gerekiyor. Son vahyin indiği Arap toplumu temizlik kültürünün ve suyun son derece sınırlı olduğu bir toplumdur.Birde sıcakların ve ter gibi insanları rahatsız eden faktörlerin çok olduğu bir coğrafyadır. Aslında Arap toplumunun hâlâ Kur'an'da var olan temizliğe göre hareket ettiklerini söyleyemeyiz.İşte yüce Allah, insanların toplu olarak "salat'ı ikame etmeye" gidecekleri zaman cemaatı rahatsız etmemeleri için üst ve başlarının temiz olmasını istemiştir. Cünüplük ise, şehevi arzu ve isteklerin galip gelmesi, zihnin cinselliğe takılması yani günaha girme ihtimaline karşı tatmin olup zihnen rahatlamayı ifade ediyor.Yani insanlar salat'ı ikame etmeye gidecekleri zaman, düşünce ve akıl bakımından tatmin olmuş zihin ve duygu açısından rahatlamış olarak gideceklerdirBu âyette bulunan "hatté teğtesilü" yıkanma değil, "yıkandırılma" anlamına gelmektedir.Yani insanın eşiyle cinsel ilişkiye girdikten sonra yıkanmak durumunda kalması demektir. Maide 6.âyette bulunan "ve in küntüm cünüben fattahharu" cünüp iseniz yıkanın değil, "tam olarak kendinizi temizleyin" buyrulması da çok önemlidir.Yani cünüplükten yıkanma diye bir şey yoktur, şehvani arzulardan zihni temizleme ve daha sonra yıkanma yani güsül etme vardır.Dolayısıyla asıl temizlik insanın aklını ve fikrini, duygu ve düşüncesini şehevi arzulardan temizleyip toplumun karşısına huzurlu ve rahatlamış olarak çıkmasıdır. Aslında olay çok basittir veanlaşılmaya gayet müsait bir konudur. Fakat Ehl'i Sünnet ve Sia'nın din adamları, İslam'da olmayan bir ibadet üzerine dinlerini inşa ettikleri için "abdest" dedikleri uygulamaya çok geniş yer vermiş ve altında kalkılmaz anlamlar yüklemişlerdir.Şia ve Ehl'i Sünnet'te ibadetler özellikle "namaz" ve "abdest" ümmetin sırtında ağır bir yük ve kalın bir esaret zinciri gibidir. Âyette bulunan "hatté te'lemu mé tekûlune" cümlesi, "namaz" gibi bir ritüeli değil, akıl, fikir, inanç ve zihin açısında bir ortak akıl, bir mucadele, bir destekleşme ve toplum için sâlihat yapmayı ön görüyör. Yine âyette bulunan "feteyemmemu saiden tayyiben" "hoş, güzel, temiz uygun bir madde ile teyemmum edin" yani su bulunmadığı zaman en azından sudan daha az bir temizlik maddesi ile yetinin.Son vahyin tarihinde sudan sonra gelen temizlik maddesi toprak veya kum idi. Temizlik için su bulunmadığı zaman başka çareler arayın ve temiz olmaya çalışın demektir.Günümüzden örnek vermek gerekirse, temizlik için su yoksa, ıslak mendil var, mendil yoksa kağıt var.Eskiden cebimizden asla mendil eksik olmazdı.Dolayısıyla temizliğin namaz ile bir ilgisi yoktur. Salat'ı ikame etme ve toplumun rahatsız olmamasıyla ilgili bir durumdur.Kur'an'da abdest alma diye bir şey yoktur. Abdest Farsça bir kelimedir ve "el suyu" anlamına gelmektedir.Araplar abdeste "vudu" yani "aydınlık-aydınlanma- ışık" adını veriyorlar.Yüce Allah temizlik kültürünün az bulunduğu topluma abdesti değil, temizliği ve insanları rahatsız etmeme ahlak ve medeniyetini öğretti.Ama onlar hala temiz olma yerine abdesti ve güsül yapmayı kafayı takmışlar.Dolayısıyla aklımızı ve fikrimizi abdestten kurtarıp, temizliğe odaklanmamız gerekir.Abdest ve namaz bu ümmetin başında olan en büyük bir bela, en kronik bir hastalıktır.Adam çıkmış sadece "namaza hazırlık" anlamına gelen temizlik için "kitébut tahhârâti" "temizlik kitabı" adıyla on dört (14) ciltlik bir kitap yazmış. Abdest ve namaz bu milleti psikolojik hasta yaptı. Toplumu bu beladan kurtarmak gerekir. Hüseyin Atay hoca'nın "namazı milletin başına bela ettiler" sözü rastgele ve boşuna söylenmiş bir söz değildir. Sonuç olarak: Hadisler bırakılmadan Kur'an anlaşılmaz, mezheb imamı, muhaddis ve müctehidler inkar edilmeden İbrahim ve Muhammed (a.s) bilinmez, mezhep bırakılmadan hanif din bulunmaz, namaz bırakılmadan salât anlaşılmaz, abdest!!! bırakılmadan temizlik bilinmez. Bunlar birbirini zıt ve birbirine tamamen aykırı ve muhalif kavramlardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder