9 Aralık 2021 Perşembe

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(77. YAZI)Nisa Süresi 104-) O (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmişlerdi. Üstelik siz Allah’tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah Âlim olandır, Hâkim olandır. 105-) Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana hitab’ı hak ile (bir amaca yönelik olarak) indirdik;(ey Nebi) hainlerden taraf olma! (Âyet, Nebi (a.s) ın yüce Allah tarafından indirilen vahiy'le uyarı ve ikaz yaptığını yani din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynağa yönelmesini kesin bir şekilde yasaklıyor. Dolayısıyla dinde Nebi (a.s) ın bir ortaklığı olamaz yani din ve hüküm olarak onun adına çıkarılan bütün hadisler şirk ve küfürdür.(Yunus-15; İsra-73,74,75; Hakka-44)106-) Ve Allah’a istiğfar et, şüphesiz Allah, Ğafur'dur, Rahim'dir. (Nübüvvet özel bir hayat olduğu için Nebi'nin Allah'a karşı hataları olmuştur.(Tevbe-113; Tahrim-1; (Enfal-67,68)İşte Nebi ve Resül'ün arasında bulunan farklardan bir tanesi de budur. Resül vahyi tebliğ makamında olduğu ve vahyi tebliğde ihanet etmeyeceği, yani Resül masum olduğu için Resül'e "istiğfar et" denilmesi abes olurdu.) 107-) Kendi nefislerine ihânet edenlerin mucadelesini yapma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez. 108-) İnsanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O’nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler). (Yani dini ve ictimai hayatlarında öyle bir ahlak ve karaktere sahipler ki, insanları hesaba katarlar da Allah'ı hesaba katmazlar. İnsanlardan korkarlar, insanlardan çekinerek yanlış yapmamaya çalışırlar da, Allah'tan korkmaz ve O'ndan çekinmezler. Halbuki Allah bütün hallerini bilir ve tüm yaptıklarına şâhittir.) 109-) Haydi siz dünya hayatında onlar için mucadele ettiniz, ya kıyamet günü Allah’a karşı onlar için kim mucadele edecek, yahut onlara kim vekil olacaktır? 110-) Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’a istiğfar ederse, Allah’ı mağfiret edici, merhamet edici bulacaktır. 111-) Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi nefsinin aleyhine kazanmış olur. Allah Âlim olandır, Hâkim olandır. 112-) Kim kasıtlı veya kasıtsız bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki, büyük bir bühtan ve apaçık bir günah yüklenmiş olur. (Kur'an'ın kavramlar sisteminde "iftira" kelimesi, yüce Allah'a karşı yapılan bir yalan iken,"bühtan" kelimesi insanlara karşı yapılan bir yalan olarak kullanılmıştır. Halbuki insanlar bühtan kelimesini de iftira kelimesinin içinde kaybetmişlerdir.) 113-)(Ey Nebi!) Allah’ın senin üzerinde fazileti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir tâife seni saptırmaya yeltenmişti. Halbuki onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir şeyde zarar veremezler. Allah sana kitab’ı ve (yani) hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Ve Allah’ın senin üzerindeki fazileti gerçekten azim olmuştur. (Âyette bulunan kitap, Kur'an'dır, hikmet de onun bağlam ve bütünlüğüdür yani kendi içinde bulunan çözümü ve sistemidir. Dolayısıyla kitap ve hikmet birdir, aynı şeydir.) 114-) Onların gizli konuşmalarının bir çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir mârufu yahut da insanların arasında ıslah etmeyi emredenin konuşması müstesna. Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunları yaparsa, biz ona yakında azim bir mükâfat vereceğiz. 115-) Kendisi için hidayet beyan edildikten sonra, kim Resül'e (Kur'an'a) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.(Âyette bulunan "Resül" Kur'an'dır, "müminler" ise, Kur'an'ı dinde tek hüküm kaynağı olarak kabul eden muvahhidlerdir.) 116-) Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa (hidayetten) uzak bir sapkınlığa savrulmuştur. 117-) Onlar (müşrikler) O’nu bırakıp yalnızca bir takım dişilere dua ediyorlar, ancak inatçı şeytandan dilekte bulunuyorlar.(Âyette bulunan "inésen" kelimesi, müşriklerin ölmüş olan din adamlarıdır. Çünkü Araplar, ölüler zayıf oldukları veya aciz bulundukları için onlar hakkında "inés" kelimesini kullanmışlardır. Bununla birlikte onlar bazı din adamlarını tâzim ederler ve onlara yakarırlardı. Aynen bir çok Ehl-i kitab'ın, Şia ve Ehl-i Sünnet'in din adamının yaptığı gibi.) 118-) Allah onu (şeytanı) lânetlemiş; o da: "Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim" demiştir. 119-) "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim Allah’ı bırakır da şeytanı veli edinirse elbette apaçık bir husrana düşmüştür. 120-) Şeytan onlara vâdeder ve onları temennilere sevkeder; halbuki şeytanın onlara vâdetmesi aldatmacadan başka bir şey değildir. 121-) İşte onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır. 122-) İman eden ve salih ameller işleyenleri, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden nehirler akan cennetlere koyacağız. Allah, hak bir söz olarak vâdetti. Allah’tan daha sâdık sözlü kim vardır? 123-) Ne sizin temennileriniz ne de ehl-i kitabın temennileri (gerçektir); kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah’tan başka veli de, yardımcı da bulamaz.(Âyette geçen "süen" kelimesi, şirk anlamına gelmektedir. Çünkü insanların ve toplumların başını belaya sokan ve mahvolmalarına sebep olan en büyük kötülük ve zulüm şirktir.) 124-) Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak sâlihât yaparsa, işte onlar cennete girerler ve (çekirdek) çukuru kadar zulme uğratılmazlar.125-) Din bakımından daha güzel, yönünü sadece Allah’a çeviren ve İbrahim’in, Allah’ı bir tanıyan hanif milletine tâbi olan kimseden daha güzel ahlak sahibi kim vardır? Allah İbrahim’i dost edinmiştir.(Millet: İnsanlık tarihinde ister şirk ve küfür, isterse iman ve tevhid olsun aynı inanca sahip olanlar anlamına gelmektedir. İslam milleti, küfür milleti, İbrahim milleti, Muhammed milleti gibi. "Muhammed ümmeti" ifadesi Kur'an'ın kavramlar sistemine aykırı bir kullanımdır. Çünkü ümmet, aynı zaman ve aynı coğrafyada yaşayanlarla ilgilidir. En fazla her yüz yılda bir ümmet diye bir şey kalmaz. İşte bundan dolayı "her ümmetin bir eceli vardır" denilmiştir"(Âraf-34)İşte bundan dolayı "onlar bir ümmetti gelip geçti..." (Bakara-134,141) buyrulmuştur. Fakat millet kiyamet gününe kadar var olacaktır.) 126-) Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O’nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz). 127-) Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait fetvayı size Allah veriyor: Kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan kitapta (Allah’ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir. 128-) Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer güzel geçinir ve takva sahibi olursanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 129-) Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer sulh yapar ve takva sahibi olursanız, Allah Ğafur olandır, Rahim olandır. 130-) Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah’ın (nimeti) geniş olandır, Hakim olandır. 131-) Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size "Allah’tan korkun" diye emrettik. Eğer kâfir olursanız biliniz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah Ğani olandır, Hamid olandır. 132-) Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter. 133-) Ey insanlar! Allah dilerse sizi giderir (yok eder) başkalarını getirir; Allah buna kadir olandır. 134-) Kim dünya sevabını isterse (bilsin ki) dünyanın da ahiretin de sevabı Allah indindedir. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder