4 Şubat 2021 Perşembe

 DİYANET'İN  HUTBESİ VE KUR'AN'IN GERÇEKLERİ 


Kuran'ı ehl-i muvahhidler için bütün ibadetlerden daha önemli olan görev uydurma dinin hadisleri ile mucadele etmektir.


İslam dininin esası, Şia ve Ehl-i Sünnet  kaynaklarında bulunan rivayetleri reddetmek ve onları inkar etmektir.


Aslında bütün elçilerin gönderiliş amacı bu misyondur.

Yani ataların batıl ve şirk sapıklığını deşifre etmektir.


Bu görev her şeyden daha önemli ve  tüm değerlerin üzerinde en kutsal ve en hayati bir görevdir.


Dolayısıyla din ve hüküm olarak Allah'ın indirdiği âyetlerden başka bir kaynağın olmadığını anlatmaktan daha büyük bir ibadet  yoktur.


Çünkü bu konu ile ilgili olarak yüzlerce ayet mevcuttur.


Allah'ın âhirette affetmeyeceği en büyük günah bu rivayetleri Kur'an'ın yanında ikinci bir kaynak yani din ve hüküm kabul ederek şirk koşmak olacaktır.

(Nisa-48,116)


İşte akıl sahipleri için din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynağın olmayacağını açık olarak gösteren bir kaç âyet.


"Din, daha Resul (a.s) hayatta iken Allah tarafından tamamlanmıştır..."

( Maide- 3 ; Enam- 115)

 

"Allah elçileri sadece kendilerine indirilen vahyi  tebliğ etmişlerdir"

( Maide-99,117; Araf- 62, 67,68; Nahl-35 )

 

"Nebi (a.s) sadece Allah tarafından indirilen vahye tâbi olmuşlardır"

( Yunus- 15; Ahkaf- 9; En'am 106; Şura-10; Ahzab-1,2)

 

Allah'ın Resulü  sadece Kur'an ile insanları uyarmıştır.

"De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi uyarıyorum. Fakat sağır olanlar ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar"

( Enbiya-45)


"Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları ( o güne iman edenleri) Kur'an ile uyar..."

(Enam- 51)

"Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver"

( Kaf-45)

 

Çünkü din ve hüküm olarak tek uyarı ve öğüt kaynağı  Kuran'dır"

(Yasin- 5,6; Furkan- 1; Kehf- 2, 3, 4; Ahkaf- 12; En'am-90; Tekvir-27; insan-29)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiç bir söze iman edilmez..."

(Casiye- 6; Mürselat- 50)


"Allah hükmünde hiç kimseyi ortak kabul etmez..."

( Kehf- 26; Yusuf- 40; Şura- 10)


"Resul adına iftira edilen bütün hadisler yalandır..."

( Lokman- 6)


"Hadisler" sünnet! adı altında en büyük küfür ve şirk kaynaklarıdır.

(Kasas- 87; İsra- 73, 74, 75)


"İçinde şek ve şüphe olmayan tek kitap Kur'an'dır"

(Bakara-2)


"Allah'tan inen vahiy dışında hiçbir dinde hidayet olmaz..."

(Bakara-120)


"Din ve hüküm olarak sadece Allah'tan gelen haktır..."

(Bakara-147)


"Din ve hüküm olarak  Allah'tan indirilmeyen hiçbir şeye iman edilmez, Allah'ın kesin emri sadece  Nebi ve Resüllere indirilene iman edilecek..."

(Bakara-136; Âli İmran-84)


"Din adamları, Allah'tan indirilen âyetleri ve hidayeti gizlemişlerdir..."

(Bakara-159,174; Âli İmran-187)


"Vahye dayanan hanif islam dini dışındaki tüm dinler hüsrandır..."

(Âli İmran-19, 85) 


"Din ve hüküm olarak Allah'ın himayesi olan Kur'an'dan başka bir şeye sığınma hakkı yoktur..."

(Âli İmran-103)


"Mezhep ve firkalar tam bir şirk yuvası oldukları için Allah  tarafından reddedilmiştir..."

(Âli İmran-106;En'am-159; Rum-30,31,32)


"Resul'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur, Nebi'ye itaat etmek emri  yoktur"

(Nisa-80)


"...Şaşırmamak ve sapıtmamak için tek yol Allah'ın açıklaması olan Kur'an'dır"

(Nisa-176)


"...Resüllere indirilen  vahiy'den başka bir hüküm yoktur ..."

(Maide- 44, 45, 47, 48, 117; Nisa-105)


"Din olarak kıyamet gününe kadar tek uyarı kaynağı Kur'an olacaktır..."

(En'am-19)


"Resül (a.s) mucize gösteremez..."

(En'am-35)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka aydınlatıcı kitap ve  basiret yoktur..."

(En'am-104)


"Allah'ın dosdoğru ve tek yolu Kur'an'dır..."

(Âli İmran-101; En'am-126,161)


"Helal ve haramları belirleyen tek kitap Kur'an'dır"

(En'am-145, 150, 151; Âraf-32; Nahl-116)


"Din ve hüküm olarak tek  rahmet kapısı ve mübarek kitap Kur'an'dır..."

(En'am-155)


"Kiyamet gününe kadar kafirlerin mazeretlerini ortadan kaldıran da Kur'an'dır..."

(En'am-156,157)


"Kur'an, bir sistem ve hikmet yani Allah'ın ilmiyle nazil olmuş bir kitaptır..."

(Nisa-113; Âraf-52)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak peşinde gidenler Allah'ın azabını hak ederler..."

(Yunus-15)


"Din ve hüküm adına Kur'an'dan başka bütün yollar sapıklıktır..."

(Yunus-32)


(Yahudi, Hristiyan, Şii ve Sünni ilim adamları) Kur'an'ı iyi bir şekilde araştırmadan reddettiler...

(Yunus-39; Neml-84)


"Din ve hüküm olarak hak ve dalaleti gösteren tek kitap Kur'an'dır..."

(Yunus-108; Neml-92; Sebe-50)


"Kur'an, her türlü şirkin önünde tek engel olması için Allah tarafından detaylandırılmış bir kitaptır..."

(Hud-1,2)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'ı yeterli görmeyen ve onu tek kaynak kabul etmede bahane arayanlar, Allah'a iftira eden lanetlik zalimlerdir...,

(Hud-18,19)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'ı tek kitap olarak benimsemeyenler  istikamet üzerinde olmazlar..."

(Hud-112)


"Resüllerin  haberlerinden senin kalbini tatmin ve teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda (Kur'an'da)  sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir"

(Hud-120)


"İnsanları Allah'a şirksiz ulaştıran tek yol ve tek davet Kur'an'dır..."

(Yusuf-108)


"...Kur'an (hadisler) gibi uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendisinden önceki ilahi  mesajları tasdik eden ve din adına her şeyi açıklayan; iman edenler için bir rahmet ve bir hidayettir"

(Yusuf-111)


"...Kur'an, bir amaca yönelik olarak hak ile inmiş bir kitaptır. Fakat insanların çoğu iman etmezler"

(Râd-1)


İlâhi yasa şöyle tecelli eder. 

"...Bir toplum kendilerinde bulunan özellikleri değiştirmedikçe Allah, onların durumunu değiştirmez..."

(Râd-11)


"Ancak aklını kullananlar Kur'an'ın bir amaca yönelik olarak indirldiğini bilirler. Dinde tek hüküm kaynağının Kur'an olduğunu anlamayan kimseler kördürler..."

(Râd-19)


"Kalpler Allah'ın zikri olan Kur'an'dan başka hiçbir kitapla huzur bulmaz..."

(Râd-28)


"Din ve hüküm olarak insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak tek kaynak Kur'an'dır..."

(İbrahim-1)


"İşte bu Kur'an, kendisi ile uyarılsınlar,  Allah'ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir bildiridir (belâğun)"

(İbrahim-52) 


"Kur'an'ı dinde tek hüküm kaynağı olarak kabul etmenin önünde en büyük engel, körü körüne bağlı olunan ataların şirk dinidir..."

(Bakara-170; Maide-104; Lokman-21)


Onlara yapılan Kur'an daveti, çobanın hayvanlara bağırması gibidir. 

Yani onlar davetten hiçbir şey anlamazlar. 

Sadece çok uzaklardan gelen bir ses işitirler. 

(Bakara-171; Fussilet-44)


( Şii ve Sünni din adamları) "Kur'an'ı bağlam ve bütünlüğünden kopararak, hem kendileri sapmış hemde ümmi insanların sapmasına sebep olmuşlardır..."

(Tevbe-34; Hicr-91)


"De ki: Onu Mukaddes ruh, iman edenlere sebat vermek, Müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için Rabbin katından bir amaca yönelik hak  olarak indirdi"

( Nahl-102)


"Din ve hüküm olarak Kur'an'a iman etmeyenlere hidayetin yolları asla açılmaz, onlara acı bir azap vardır. 

Çünkü Kur'an'dan uzak oldukları için din adına söyledikleri her şey yalan ve iftiradır"

(Nahl-104,105)


Tekrar etmede fayda vardır.

Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak olmadığı ile alakalı yüzlerce ayet vardır. 


Fakat Nebi ile Resul'ün arasında bulunan onlarca farkı, Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğünü, Kur'an'ı anlama metodunu,  kitap ve hikmetin  hangi anlama geldiğini bilmeyen Kur'an cahili,  Emevi- Abbasi Devleti  Diyanet İşleri Başkanlığı yüksek kurulu yani fetva makamı  her tarafından cehalet akan şu hutbenin altına imzasını atmaktan utanmamıştır.


HUTBE:

KUR'AN VE SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜ 

Aziz Müminler!

"Okudum ayet-i kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: 

 "Kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır"

(Nisa-69)

 

Yukarıdaki âyetin meali hatalıdır.

Âayetin gerçek meali şöyledir.

"Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın nimetlendirdiği Nebiler, sıddıklar,  salihler ve şâhitlerle beraber olacaktır. Bunlar ne güzel arkadaştır"


Kur'an'ı Mübin'in  hiçbir âyetinde  Muhammed ve Nebi (a.s) a Allah'ın "itaat edin" emri bulunmaz.


"İtaat" sadece Allah'a ve vahyi tebliğ eden yani onu insanlara ulaştıran Resul'e karşı emredilmiştir.

Resul ile  vahiy arasında hiçbir fark yoktur.

 

Resul hayatta olduğu sürece konuşan canlı  Kuran'dır. 

Vefatından sonra onu sadece Kur'an temsil eder.

Sadece İtaat değil, icabet, davet, ittiba, kitab'ı tilavet etme, tebyin, kendisine İhanet etmeme, helal ve haram kılma, istihza (alay), küfür, şikak,  savaş açılma, tekzib, tasdik, hak, nur, inzar, tebliğ, emanet, aziz, kerim, üsve'i hasene (en güzel örnek)   gibi bir çok kavram  Allah vahiy ve Resul bağlamında kullanılmıştır.


Hutbe şöyle devam ediyor. 


"Okuduğum hadisi şerif'te Resul'i  Ekrem (s.a.v)  şöyle buyuruyor.


"Sözün en güzeli Allah'ın kitabıdır. Rehberliğin en güzeli ise Muhammed'in rehberliğidir"

 

Bu rivayet Allah Resulü'ne iftiradan başka bir şey değildir.


Çünkü Allah'ın indinde değerli olan  Muhammed değil, vahyi tebliğ etmekle görevli olan Resul Muhammed (a.s) dır.


Tabi Diyanet İşleri Başkanlığı yüksek kurulu,  Kur'an cahili olduğu için bunu anlaması mümkün değildir.  

 

Kur'an'ın hiçbir ayetinde Muhammed övülmez, sözlerine itibar edilmez, hatta Nebi'nin sözleri bile insanlar için bağlayıcı değildir.

(Ahzab-37)


Bırakın Muhammed (a.s) ı  ve onun adına iftira edilen binlerce rivayeti, Nebi (a.s) bile söz ve davranışlarından dolayı bir çok âyette eleştirilmiştir.

(Tevbe-; Tahrim-1; Enfal-67,68)

 

Kur'an'ın dininde Muhammed değil, Risalet görevi ve Resul kimliği önemlidir.

Nebi (a.s) söz ve  hareketlerinde Allah'a karşı hata yaptığından dolayı onun sözlerine mutlak itaat emredilmemiştir.


Fakat görevi sadece indirilen vahyi tebliğ olan Resul (a.s) a  mutlak yani kayıtsız şartsız itaat etme emredilmiştir.

(Nisa-80)

 

Dolayısıyla "Muhammed'in rehberliği inancı" tam olarak bir cehalet ve büyük bir ahmaklıktır.


 Muhammed (a.s), Nübüvvet'ten önce kitap nedir, iman nedir, bilmeyen, Ebubekir, Ali, Ammar gibi, saf Mekke vatandaşıdır. 

(Şura-52; Kehf-110; Fussilet-6)

 


 Yani dinde Muhammed'in rehberliği diye bir şey olmaz,  Resulullah'ın yani vahyin, yani kitabın ve âyetlerin rehberliği olur. 


Hutbeye devam.

"Kıymetli Müminler!

 Kur'an-ı Kerim Allah tarafından bütün insanlığa  gönderilen son ilahi kitaptır. Cenab-ı Hakkın sözü, kelamıdır.

"Okunması ibadet olan bir kitaptır"


Emevi-Abbasi Devleti Diyanet işleri başkanlığına göre Kur'an anlaşılması için okunacak ve üzerinde tefekkür  edilmesi gereken bir kitap değil, anlaşılmadan okunması gereken bir kitaptır.

 

Hutbe şöyle devam ediyor. 


"Muhterem Müminler!

 "Sünnet, sevgili peygamberimizin hayat tarzı, sözleri, fiilleri ve onaylarıdır.

 Kur'an, bize imanı ve yalnızca Allah'a kul olmayı emretmiş;  sünnet, imanın  hakikatlerini öğretmiştir.

 

Kur'an, bize imanımızın gereği olan ibadetleri emretmiş; sünnet,  bu ibadetleri nasıl yapacağımızı göstermiştir.

 

Kur'an, bize güzel ahlakı emretmiş; sünnet, ise  erdemli bir hayata model olmuştur.

 

Değerli Müslümanlar!

 Peygamber Efendimiz (s.a.v) âlemlerin Rabbinden aldığı vahyi insanlara hem tebliğ etmiş hem de açıklamıştır.

Onun güzide yaşantısı, Allah'ın rızasına uygun yaşayan iyi bir Müslüman için önümüzdeki en güzel örnektir.


Şu geçici dünyada ve kalıcı ahiret yurdunda huzura ermek istiyorsak, tek çaremiz "Peygamberimizin" sünnetine uymak, onun gibi yaşamayı, onun gibi düşünmeyi ve  onun gibi davranmaya çalışmaktır.

 

Kur'an'ı Kerim'de bu durum şöyle ifade edilmiştir.


"Andolsun,  Allah Resulü'nde sizin için; Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır"

(Ahzab-21)


CEVAP: 

Diyanet'in sünnet diye kayıtsız şartsız  iman ettiği, Şia ve Ehl-i Sünnet dininin üzerine bina edilen hadisler, baştan sona kadar şirk ve küfür dolu,  dünyanın en karanlık, en vahşi, en katliamcı, karanlık  metinlerdir.


Hadisler uydurulduğu günden bugüne kadar  sadece savaş, fitne, cehalet, taklit, hurafe, şirk, zulüm,  düşman istilaları, katliam, kargaşa, terör, taklit, fakirlik ihtilaf, bağnazlık  getirmişlerdir.


Yüce Allah'ın  insanlara tek emri O'nun âyetlerine yani vahye tabi olmak ve âyetlerine iman etmekten ibarettir.


"Rabbinizden size indirilene ( Kur'an'a) uyun. Onunla beraber başka dostların ( evliya) peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"

( Araf- 3)


"Şüphesiz bu (Kur'an) benim dosdoğru yolumdur.

 Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"

 (Enam- 153)


"İşte bu Kur'an bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin"

(En'am-  155)


Kur'an ne diyorsa Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidlerinin rivayet ve içtihatları tam aksi bir inanç ve ahlak ortaya koymuşlardır.

Dolayısıyla fetö gibi ehl-i sünnet dininin fanatik taraftarı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ( Ankara) Kur'an cahili bir kurumdur.


Halbuki bizim tek  örnek ve rehberimiz, tüm Resullerle beraber inanç ve hayatı Kur'an'da anlatılan Allah'ın Resul'ü Muhammed (a.s) dır.


Kur'an'dan bağımsız Mekke ve Medine vatandaşı Muhammed (a.s) bize asla örnek değildir.


İşte bundan dolayı Kur'an "Andolsun ki, Allah'ın Resulü'nde sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır..."buyuruyor.


Yani ümmete örnek olan Resul (a.s) dır, Muhammed değildir.

Allah bu kavramları boşu boşuna kullanmamıştır.


Aynı şekilde müşrikleri dost edinen Nebi (a.s) ın  arkadaşlarına Allah, İbrahim (a.s) ve arkadaşlarını güzel bir örnek olarak gösteriyor.


"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: 

"Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi inkar ediyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir. ..."

(Mümtehine-4)


Peki biz Hz. İbrahim ve tarihin derinliklerinde  onun izinde olan muvahhidlerin hayatlarını nereden öğrenip onları örnek alacağız?

Tabi ki tek ilâhi kaynak ve kesin delil olan Allah'ın kitabı Kur'an'dan öğreneceğiz.


Dolayısıyla yüce Allah, yüzlerce âyette hayatı anlatılan Resulü bizim için güzel bir örnek göstermiştir.

Kur'an'dan bağımsız olan Mekke vatandaşı  Muhammed(a.s) ın  hayatı bizim için örnek verilmemiştir.


Kuran'a göre değerli olan Resul'dür. Muhammed değil, Muhammed'in hiçbir şeyini Kur'an değerli görmez.

 Kur'an'da Nebi ve resul vardır.

 Kur'an'a göre Muhammed ve Muhammed'in hayatı olmaz.


 Kur'an'da Muhammed'in Nübüvvet kimliğinden ve Risalet misyonundan başka hiçbir şey yoktur.


Mekke müşrikleri Muhammed'e değer verir, fakat kendisine vahiy indirilen Allah'ın Resulü  Muhammed (a.s) ın hiç bir inancını kabul etmediler.

Şia ve Ehli Sünnet âlimleri de aynısını yaptılar.

Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidleri Resul olan Muhammed'e değil, Mekke ve Medine vatandaş olan Muhammed'e iman ederler.


 Diyanet İşleri Başkanlığı da aynı inanç ve ahlaka sahip olduğu için Kur'an'da inanç ve hayatı anlatılan Resulü görmez, uydurma rivayetlerle  cahiliyeden intikal eden Muhammed'e iman eder.

Baştan sona kadar çelişkili, sorunlu, cehalet, yalan ve iftira olan Diyanet'in hutbesi  şöyle devam ediyor.


"Kıymetli Müslümanlar!

Resul'i Ekrem Efendimiz, O'na peygamberlik görevi veren Rabbimizin kontrolı altında yaşamış, bir insan olarak kimi zaman en küçük bir hata işlediğinde bile Rabbimiz tarafından hemen uyarılmıştır.


 Kur'an'ın ifadesi ile Peygamberimiz (s.a.v) asla heva  ve hevesine göre konuşmamış, vahye  uyumuştur.

 Ashabı kiram onun mübarek sözlerini ve davranışlarını  büyük bir dikkatle izlemiş ve derin bir hassasiyetle genç kuşaklara aktarmıştır.

 

CEVAP: Tam bir  cehalet olan şu cümleye bakar mısınız.

"Peygamberimiz (s.a.v) asla heva ve hevesine  göre konuşmamış vahye tâbi olmuştur. Ashabı kiram onun mübarek sözlerini ve davranışlarını  büyük bir dikkatle izlemiş..."


 Kur'an'a tâbi olanın din ve hüküm olarak insanları bağlayacak söz ve davranışları olur mu?


Aslında Allah Resulü'nün heva ve hevesine göre konuşmadığını  ortaya koyan âyetin tam olarak  meali şöyledir.


"Ey Mekke müşrikleri! Resul'ümüz olan Muhammed'in insize okuduğu şeyler ona ait olmayan, Allah tarafından kendisine indirilen vahiydir"

Yani ona iftira ederek, yalan söylemeyin, elçimiz size sadece Allah tarafından indirilen vahyi tebliğ ediyor.

(Necm-3,4)


Yukarıdaki iki ayeti Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünden  kopararak, vahiy'den bağımsız olarak Allah Resulü adına iftira edilen  her sözü vahiy olarak algılamak ve bu şekilde inanmak büyük bir  küfür ve açık bir  şirktir.


 Hutbe şöyle devam ediyor.

"Kur'an ve Sünnet ayrılmaz bir bütündür. Dinimizin esasını teşkil eden Kur'an'ı Peygamberimizin sünnetinden ayrı düşünmek imkansızdır.


 Kur'an ve Sünnet arasına mesafe koymak, "Kur'an bize yeter" diyerek sünnetin dindeki yerini hafife almak, Peygamberimizden bize ulaşan sahih bilgi hakkında şüphe uyandırmak  iyi niyetten uzak büyük bir vebaldir.


 Kur'an'a iman eden Müslüman toplumların geleneği sünnet ile yoğrulmuş, İslam medeniyetinin temelleri  Kur'an ve Sünnet üzerine kurulmuştur.

 

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur.

"Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla şaşırmazsınız. Bunlar: Allah'ın kitabı ve  peygamberinin sünnetidir" 


CEVAP

Aslında Kur'an'a baktığımızda âyetlerle risaletin   birbirinden ayrı düşünülmeyeceğini açık olarak  görüyoruz.


Yani uydurma ve iftira dinin hadisleri değil, Resullük misyonu ile âyetler birbirinden  ayrılmaz,  et ile tırnak gibi birbirinin içine girmiş olduğunu görürüz.


Dolayısıyla Diyanet'in fanatik bir şekilde bağlı olduğu Emevi Abbasi uydurma dini baştan sona kadar yalandır.

Kur'an'a göre bağlanılması, sarılması ve sımsıkı sarılması gereken tek kaynak Allah'ın kitabı  Kur'an'ı Mübin'dir.


"Hep birlikte Allah'ın ipine sığının; paçalanmayın..."

(Âli İmran-103)

"Sen, sana vahyedilene tâbi sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, (Kur'an sayesinde) dosdoğru bir yol üzerindesin. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız"

( Zuhruf- 43, 44)


"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun...."

(Maide- 67)


 Hadisler uydurulduğu günden bugüne kadar   medeniyet ve huzur değil, her zaman kan, kaos, anarşi, zulüm, katliam, kargaşa, terör, cehalet, fakirlik, İsyan, zulüm, şirk, parçalanma, bölünme, düşmanlık,  taklit, cehalet, akılsızlık ve ve düşman istilaları yaratmışlardır. 

Hutbe şöyle devam ediyor.


"O halde yüce kitabımız Kur'an'a  sımsıkı sarılalım ve onun emri üzerine sevgili peygamberimizin sünnetine uyalım.


 Dinimizi en doğru şekilde öğrenme ve yaşama konusunda Kur'an'ın rehberliğinde ve sünnetin izinden ayrılmayalım.

 

Kur'an ve sünneti birbirinden ayırarak din  istismarına kapı aralayanlara, şöhret ve  çıkar devşirmeye  çalışanlara karşı uyanık olalım. 


Sünnet'i bugüne taşıyan hadis külliyatımızın  güvenilir olmadığını iddia eden bir zihniyete asla itibar etmeyelim.

 

Sahih Sünnet'i Peygamberimize ait olmayan sözler ve hurafelerle istismar edenlere karşı uyanık olalım. Allah'ın kitabı Kur'an'la Peygamberimizin nezih Sünnetiyyle hayatımızı şekillendiren evlatlar yetiştirmek için gayret sarf edelim"


 Bu son paragrafa baktığım zaman fetö'yü görüyorum.  Çünkü Diyanet ile Feto'nun aynı inanç ve zihniyete sahip olduğunu adım gibi biliyorum.  Fetö de aynen Diyanet'in uydurma dinine sahip olarak Kur'an Müslümanlığını "sapık" olarak görüyordu.


 Ne diyelim, küfür ve şirkiniz,  cehalet ve ateşiniz bol olsun.

 Bu akılsızlıkla hiçbir zaman fetö tipi  yapılanmalar son bulmaz.

 Resul ( a.s) dan  sonra Allah'ın  mescitlerini dırar mescitleri haline getirenlere yazıklar olsun.  Ümmetin israf edilen servetleri  haram olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder