KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(13. YAZI)
Kur'an yazıya geçirilmeseydi kaybolurdu, değişirdi diyenlerin Allah Resulü'nden üç asır sonra koruma altında olmayan uydurma rivayetleri onun ağzından çıkmış gibi kabul etmeleri hayret edilecek bir anlayıştır.
Şu bir gerçektir ki, Kur'an'ı anlama yediden yetmişe her insan için iletilebilir sıradan bir haber ve bilgi değildir.
Her şeyden önce son vahyin nazil olduğu günden bu yana, bu hakikatı bir vakıa olarak bilmekteyiz.
Kur'an'ın kendisi de böyle bir yargıyı destekler mahiyettedir.
Mesela, Kur'an'da birçok âyette Allah Resulü ( a.s) a hitâben bu mesajın aklını kullananlara ve tefekkür edenlere iletilebileceğinden söz edilir.
Bu bağlamda şu âyetlere göz atmakta fayda vardır.
"İşte bu Kur'an, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın bir tek ilah olduğunu bilsinler ve aklını kullananlar düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir bildiridir"
( İbrahim- 52)
Her ne kadar kabul edilmesi zor olsa da, bu gibi âyetler, Kur'an metninin anlamının herkese açık olmadığını ima eder.
Örneğin, Kur'an her okuyanın okuduğunu anladığı bir romana benzemez.
Onu her okuyanın, onunla istenilen gerçek iletişimi kuramaz.
Bunun birçok sebebi vardır.
Bunlardan birkaçını şöyle sıralamak mümkündür.
1-) Kur'an'ı Mübin'in konuları dağınıktır.
Bir konuyu anlamak için diğer süre ve âyetlerde bulunan bütün parçaları ve detayları bir araya getirip sırasına göre anlamak gerekmektedir.
Mesela:
"Ona (Kur'an'a) temiz olmayanlar dokunamaz"
(Vakıa- 79) âyetini ele alalım.
Bu konuyla alakalı Kur'an'da dağınık bir halde bulunan bütün âyetleri bir ayara getirmedikten sonra bu âyeti tam olarak anlamak mümkün değildir.
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne göre âyetin iniş sebebi nedir?
Temiz olanlar, olmayanlar kimlerdir?
Ona nasıl dokunamaz?
Âyette bulunan "nehiy" bildiğimiz anlamda bir yasaklama mıdır?
Yoksa "nefiy" yani mümkün değil, istese de dokunamaz anlamına mı geliyor?
Bu maddelerin hepsi Kur'an'ın diğer sürelerinde serpiştirilmiş durumdadır.
2-) Kur'an'ın kendi içindeki bütünlüğüne sahip olmayanlar Kur'an'a yanlış meal vereceklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
3-) Âyetlerin üzerinde uzun bir tedebbür, tezekkür ve tefekkür safhasının geçirilmesi gerekmektedir.
Yani uzun süre âyetler zihin ve fikir mutfağında pişirilmeleri gerekir.
4- ) Ön yargı ile Kur'an'a yaklaşanlar ondan hiçbir şey anlayamazlar.
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise sadece husranını arttırır"
( İsra- 82)
5-) Kur'an ara sıra, lazım olduğu zaman başvurulacak sıradan bir eser değildir.
Kur'an, tek bir sözdür (hadis) yani bölünüp parçalanamaz bir özelliğe sahiptir.
Kur'an'a hakkıyla iman eden ve sadece ondan konuşan kimse için hayatın her alanını işgal etmesi, âdete onunla yaşaması, onunla haşır neşir olması, onunla hayatını bütünleştirmesi, her yerde derdini paylaşacağı candan bir dost haline gelmesi gerekmektedir.
Yani sürekli olarak Kur'an ile konuşması icap edecektir.
İşte o zaman Kur'an sır ve hikmetlerinin hazinesini candan dostuna sonuna kadar açacaktır.
Yoksa ben şahsen bir çok müfessirin, Kur'an'ı tefsir etmelerine karşılık onu tam olarak anlamadıklarını görüyorum.
6-) Nebi ile Resul arasında bulunan farkları bilmeyenler Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü anlamaktan mahrum olacaklardır.
Bütün bunların sebebi Kur'an'ın olağan (sıradan) bir metin olmadığıyla alakalı bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder