30 Nisan 2021 Cuma

"NAMAZI MİLLETİN BAŞINA BELA ETTİLER" SÖZÜNÜN ANLAMI: Kur'an'a baktığımızda Allah Elçilerine indirilen vahiy'lerde ve İslam dininde en önemli emirlerin tevhid, güzel ahlak, adalet, emri bil'maruf- nehyi anil' münker,infak, merhamet, Kur'an'ın tek kaynak olarak kabul edilmesi, elçilerin hayatlarının ve mücadelelerinin önemi, komşulara, akrabaya ana-baba'ya ihsan, insan hakları koruma,Allah yolunda cihad, vahyin başka sözlerle bozulmaması, helal ve haramların Allah tarafından belirlendiği, Kur'an'ın himayesine sığınma ve sadece ona tabi olmakla ilgili yüzlerce âyet bulunmasına rağmen, Allah Resulü'nün vefatından asırlar sonra uydurulan rivayetlerle, rivayetlerden yapılan içtihatlarla, ictihadların kurumsallaşması neticesindedin anlamı olmayan ibadetlere indirgendi. Tâbi "namaz dinin direği" ve "namaz eşittir din" yapılınca, bu sefer İslam ümmetinin fakirlik ve sefaletinin gizlenmesi ve perdelenmesi gayesiyle büyük ve gösterişli mabetler inşa edildi. Yani ümmet, mâbetlere ve namaza esir edilerek vahyin değer verdiği diğer önemli emirler ve hayati ilkeler zamanla unutularak ortadan yok oldular. Mesela: Ehli Sünnet mezheplerinin hadis kaynaklarında tevhid, güzel ahlak, adalet, insan hakları ile alakalı fazla bir şey yer almazken, namaz kılmak, hacca gitmek, tahâret, oruç tutmak, zekat vermek gibi konularla alakalı yüzlerce kaynak meydana getirilmiştir. Sadece "namaza hazırlık, namazdan önceki temizlik" ile ilgili on dört ciltlik eser yazanlar bile olmuştur.Özellikle dinin tevhid ve güzel ahlak üzerine değil de, kavram olarak Kur'an'da geçmeyen "namaz"ın üzerine oturtulması, namaz kılmak, abdest almak, suların temizliği, kuyuların suyu, durgun ve akan su, suların hükmü, suyun tadı, kokusu, rengi, miktarı, cemaatle namaz, sarık ve misvakla namazın fazileti, safların düzenli olması ile ilgili binlerce kavram ile korkunç derecede zor, karmaşık ve yaşanmaz bir din ortaya çıktı.Dinin tek kaynağı Kur'an ile hiç bir ilgisi olmayan, fındık kabuğunu doldurmayacak zırvalarla yüzlerce "kutsal kaynaklar" telif edildi.Namaz kılmak için temizlik, sular meselesi ve namazın üzerinde o derece durdular ki, artık "namaz kılanın diğer günahları kendine zarar vermez" inancı zihinlere hâkim olmaya başladı. Temizlik, suların hükmü, namazın farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları, mekruhları abdestin farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları, mekruhları, cemaatle namaz kılmanın fazileti, safları sık tutmanın sevabı ve diğer namazın yüzlerce teferruatından, İslam'ın ana konularına sıra gelmedi. Mesela: Ehli Sünnet'in "kutsal kaynakları" olan "kütüb-ü sitte" de Allah Resulü adına İftira edilmiş öyle hadisler vardır ki, güya Allah Resulü (a.s) "men terakes sâlete fekad kefera--Namazı terk eden kafirdir" "men lem yusalli fehuve kéfirun-- kim namaz kılmazsa kafir olmuştur" "cemaate gitmeyenin evini yakmak içimden geliyor" "..men bené mesciden lilléhi benallâhu lehu beyten fil cenneti-- kim Alla rızası için bir mescid bina ederse, Allah'da ona cennete bir ev- köşk bina eder' buyurmuştur. Tâbi uydurulan rivayetler üzerine oturtulan batıl din, sanki Allah Resulü'nün sözleri imiş gibi, hüküm olarak kabul edildi. İşte bütün bu hurafelerin yoğunluğundan dolayı Hüseyin Atay haklı olarak "Namazı milletin başına bela ettiler" cümlesini, söylemek zorunda kalmıştır. Aslında Mekke müşriklerinin namazı ile Şia ve Ehli Sünnet mezheplerinin namazı arasında bir fark yoktur. Mekke müşrikleri Allah'a şirk koşarlar, kibirden cimriliğe kadar her türlü kötü ahlaka sahip olmalarına rağmen, ibadet eder, Hac ve Umre yapar, tavaf eder, kurban keser ve Kâbe'ye çok değer verirlerdi. İşte Allah böyle bir ahlâk ile ibadet eden, Hac ve Umre yapan kötü ahlak sahibi mekke müşriklerine "sizin gibi kötü ahlak ile ibadet eden müşriklere yuh olsun" buyurmuştur.İslam'da esas olan, vahyi bağlam ve bütünlüğü içinde bilmek, din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul etmemek, dinî Allah'a özel kılarak sadece O'na teslim olmak (ihlas), tevhid, güzel ahlak, Allah'ı hakkıyla takdir etmek, insan hakları, infak, adalet ve doğal dengeyi koruyarak yaratılmışlara merhamet etmek, Kur'an'da anlatılan Resüllerin inanç ve mücadelelerini örnek almaktır.Yani Allah'ın elçilerini hakkıyla tanımak, onları anlamak ve değerlerini bilmektir.Sonuç olarak: Uydurma mezhebler dininin Allah ve Resulünün dinîyle hiçbir ilgisi yoktur.Bu batıl din evliya ve ilahların şirk dinidir.Namazının da, abdestinin de, haccının da, mâbedlerinin de Allah katında hiç bir değeri bulunmamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder