2 Nisan 2021 Cuma

KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ (20. YAZI) Sonuç olarak: Bütün bu gerçeklerden sonra biz Allah'ın kelâmı Kur'an için sözün gücünün merkezde olduğunu düşünmekteyiz.Fakat sözün gücüne sahip olmayanlarında Kur'an'ı anlayamacaklarını da asla iddia etmiyoruz. Aslında Kur'an'ı anlama, Arapça dil kurallarını bilme ile ilgili değil, aklı kullanma ve tefekkür, araştırma ve inceleme, merak ve sorgulama ile ilgili bir durumdur. Zaten günümüz insanı için söz, gücünü, sihrini ve etkisini yitirmiş durumdadır. Dolayısıyla sözün gücünü günümüz insanına kabul ettirmek, kaybolmuş bir hayatın öyküsünü anlatmak gibi bir şeydir. Ancak şunu da anlıyoruz ki söz, gücünü yeniden kazandığında biz de yeniden yaşama kavuşmuş olacağız. Öyleyse önce söz'e can verilmeli. Sonrasında, bizde Allah'ın kelâmı sayesinde ilâhi bir ruh ve can bulacağız. Goethe'nin dediği gibi "İlk başta eylem vardı. Çünkü başlangıçta söz vardı"Kur'an'ı gerçek olarak yaşamanın ve korumanın aslı onu yürekte, hafızada, akılda, hayatta, mucadelede ve zihinde taşımaktır.Yeri gelmişken burada Sokrates'in meşhur Phaidros diyaloğunda o küçük, ama oldukça önemli pasajına atıfta bulunmanın yararlı olacağını düşünmekteyiz.Sözlü gelenek içinde yetişmiş olan Mısırlılara, mitolojide yazı tanrısı olarak anılan Theuth, insanların geçmişlerini daha iyi hatırlamalarını sağlayacak ve aynı zamanda "belleğin devası(Pharmakon)" olacak olan yazıyı önerir. Bu öneriye Mısır kralının cevabı oldukça meşhurdur. Kral cevap verdi: Ey Theuth, sanatların eşi benzeri bulunmaz efendisi!"Bir sanatın kuruluşuna gün yüzünü göstermeye muktedir adam başkadır, bu sanatın onu kullanacaklara fayda mı, yoksa zarar mı getireceğini takdir edilecek olan başka" "Şu saatte, işte harflerin babası olan sen, kendilerine duyduğun sevgi dolayısıyla, onlardan yapacakları gerçek etkinin tam aksini bekliyorsun! "İşte bu bilgiyi elde etmenin sonucu: Harfleri öğrenenler artık belleklerini işletmeyecekleri için, ruhları unutkan olacaktır. Yazıya güvendikleri için etrafındaki şeyleri dışarıdan, yabancı izler sayesinde hatırlamaya çalışacaklar, içeriden kendi kendilerine hatırlayacakları yerde, o halde sen bellek için değil, hatırlama için bir deva buldun.Öğrenime gelince, sen öğrencilerine ancak hakikatte benzer şeyleri öğretirsin, hakikatın kendisini değil, bunlar senin harflerin sayesinde, öğretimsiz kalmalarına rağmen gırtlaklarına kadar bilgiye gömülüdürler mi, çoğu zaman hiçbir şeyi doğru düşünmedikleri halde kendilerini binlerce şey hakkında hüküm vermeye yetkin sanacaklardır"(Jacgues Derrida'nın "Plato'nun Eczanesi" adlı makalesinden alınmıştır) Yukarıdaki paragrafta Kral, şifa gibi görünen yazının gerçekte bir zehir olduğunu ifade etmektedir.(Son)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder