22 Nisan 2021 Perşembe

ALLAH DİLEDİĞİNE Mİ HİDÂYET EDER DİLEYENE Mİ? ‏Yüce Allah, ‏vahiy indirmekle insanların iradelerini zor ve baskı ile etkilemenin önüne geçmiştir. ‏Yani vahiy'den bağımsız olarak, ‏yani indirmiş olduğu âyetlerden ayrı olarak insanın iradesine doğrudan müdahale ederek onu hidayete ulaştırmaz.Dolayısıyla yüce Allah, ‏hidayet ve dalaletle yani sıratı müstakim veya sapkınlık için insanların iradelerini Kur'an haricinde etkilemekten münezzehtir. ‏Kitap ve Resul göndermesinin sebebi budur ‎"Yerine göre müjdeleyici ve uyarıcı olarak Resüller gönderdik ki insanların Resüllerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. ‏Allah izzet ve hikmet sahibidir"(Nisa-165)"Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış olmasın. ‏Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır"(Hadid- 22)Yukarıdaki âyette bulunan ‎"kitapta yazılı olma" ‏vahiy'le insanların iradelerine sunma yani imtihana tâbi tutma anlamına gelmektedir."Size isabet eden her hangi bir musibet, ‏kendi yaptığınız şeyler yüzündendir. ‏O, ‏bir çoğunu da affediyor"(Şura- 30)Onlar, ‏başlarına bir musibet gelince şöyle derler: “Biz, ‏Allah’a aitiz, ‏biz O’nun huzuruna çıkacağız”(Bakara- 156)Yukarıdaki âyet, "insanın dayanma gücünü sınama ve kalitesini artırma" ‏anlamına geliyor."Bize, ‏bu dünyada da iyilik yaz âhirette de. ‏Şüphesiz biz sana yöneldik” (Allah) ‏Dedi ki: “(Azap edilmesi) ‏gerektiğine karar verdiğim kişiyi azabıma çarptırırım, ‏rahmetim ise her şeyi kaplamıştır. ‏Onu sorumluluk bilincine sahip olanlara, ‏arınanlara ve âyetlerime güvenenlere yazacağım"(Âraf-156)Şâe ‎= شاء= ‏fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” ‏anlamında olan şey ‎=شيء’dir. (Rağıb el-İsfahani- ‏Müfredât)Yüce Allah her şeyi, ‏bir ölçüye göre yaratır. "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık"(Kamer-49)"...O'nun indinde her şey bir ölçü iledir"(Ra’d-8) ‏Kur'an, ‏sınama ilgili konuları hayır ve şer diye ikiye ayırmıştır. "Her nefis ölümü tadıcıdır.Bir deneme olarak sizi hayırla da, ‏şerle de sınarız ve siz ancak bize döndürüleceksiniz"(Enbiyâ-35)Yüce Allah ‎"insanların küfrüne razı olmaz...(Zümer- 7) ‏Mutlak rahmet ve mağfirete sahip olan Allah, "insanların hidayet üzerinde olmalarını ister..." (Nisa-26,27,28) ‏Fakat adalet ve imtihan gereği, ‏sadece gerekeni yapıp vahye iman eden yani emirlerine uyan kişiyi hidâyete ulaştırır. ‏Kur'an'ın şu evrensel ilkesi çok önemlidir.Allah vahiy'den bağımsız olarak yani indirmiş olduğu âyetlerden ayrı olarak, ‏direkt insanların iradesine müdahale ederek hidayete ulaştırmaz.Hidayete ulaşmanın tek çaresi ve yegane yolu Allah tarafından indirilen ve Resulün dilinde hayat bulan Kur'an'dır."İşte böylece biz o Kur'an'ı açık seçik âyetler halinde indirdik. ‏Gerçek şu ki Allah dileyen kimseyi hidayete ulaştırır"(Hac-16)"Allah bir toplumu hidayete ilettikten sonra sakınacakları şeyleri ‎(vahiy'le) ‏kendilerine açıklayınca kadar onları ‎(vahiy'den bağımsız olarak) ‏saptıracak değildir. ‏Allah her şey çok iyi bilendir)Tevbe- 115)"... ‏Gerçekten size Allah'tan bir nur, ‏apaçık bir kitap geldi. ‏Rızasına tâbi olanı Allah onunla hidayet yollarına iletir ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, ‏dosdoğru bir yola iletir-(Mâide-14)Yüce Allah'ın bir şeyi bilmesi, ‏kulunun fiilleri üzerinde bir etkiye sahip olduğunu göstermez.Çünkü kul tamamen inanç ve amellerinden sorumludur."... ‏Onlara: ‏İşte size cennet; ‏yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona varis kılındınız diye seslenilir"(Âraf-43)"Öyle ya, ‏mümin olan yoldan çıkmış fasık kimse gibi olur mu? ‏Bunlar elbette bir olamazlar. ‏İman edip de, ‏salih ameller işleyenlere gelince, ‏onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır. ‏Yoldan çıkan fasıklar ise, ‏onların varacakları yer ateştir. ‏Orada her çıkmak istediklerinde geri çevirirler ve kendilerine: ‏Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını tadın denir"(Secde-18,19,20) ‏Yüce Allah kulunun her kararını takip eder ve onu kayda geçirir. ‏Uygulayabilmesi için gereken şartları yaratır" (Hadid-22)Yüce ve büyük olan Allah kulların yaptıkları amellerin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, ‏vahiy'le ilham eder yani Resül vasıtasıyla bildirir. (Şems-7-10) ‏Hidayette olmak isteyenin gönlünü İslam’a açar. ‏Yoldan çıkmak isteyen inatçı zorbaların gönlüne de öyle bir daralma gelir ki, ‏semâya tırmanıyormuş gibi olur"(En’âm-125)Bu konuda şu iki âyet önemlidir."De ki: ‏Rabb'im adaleti ‎(tevhid'i) ‏emretti. ‏Her secde ettiğinizde yüzlerinizi sadece ona çevirin ve dini Allah'a özel kılarak yalnız ona yalvarın. ‏İlkin sizi yarattığı gibi yine ona döneceksiniz. ‏O bir grubu ‎(vahiy'le) ‏doğru yola iletti. ‏Bir grub da ‎(vahiy'den yüz çevirmekle) ‏sapıklığa müstahak oldular. ‏Çünkü onlar Allah'ı bırakıp ‎(yanında, ‏ötesinde, ‏berisinde) ‏şeytanları kendilerine evliya edindiler. ‏Böyleyken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar"(Âraf-29,30) ‏Demek oluyor ki, ‏bütün bu âyetlere göre şâe ‎= شاء ‏fiilinin öznesi Allah olursa ‎“koyduğu ölçüye göre yarattı, ‏gerekli kılsaydı, ‏iradelerine ipotek koysaydı, ‏zorla yaptırsaydı” ‏insan olursa ‎“Allah’ın koyduğu iki ölçüden birinin gereğini yaptı” ‏anlamlarına gelir.Mesala: "velev şee rabbüke leémene men filardi küllühüm cemian..."Meali: "Rabbin ‎(iradelerine ipotek koyarak- ‏zorla yapsaydı) ‏yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederdi..." ‏Fakat böyle bir şey istemedi.Böyle bir manaya geldiğini âyetin ikinci cümlesinden anlıyoruz."Efeente tükrihunnése hatté yekünü mü'minine""O halde sen, (Ey Nebi!) ‏iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın"(Yunus-99)Yani Allah, ‏insanların iradeleri üzerinde bir zorlama yapmaz iken, ‏onları zorla imana yönlendirmezken, ‏Ey Nebi! ‏senin böyle bir şeye tevessül etmen asla olacak bir şey değildir. ‏Böyle bir şey yapmaya hakkın da yok, ‏yetkin de yoktur.Senin görevin sadece vahyi tebliğ etmektir.Bu durumda şâe ‎= شاء= ‏fiili için en uygun anlam, “ ‏bir şeyi var etmek, ‏gerekeni yapmak-zorla irade etmek-etmemek, ‏dilemek” ‏gibi, ‏anlamlara gelmektedir.Mesala: "Allah gerekli kılsaydı, ‏zorla irade etseydi hepinizi tek bir tek ümmet yapardı. ‏Ama Allah, (vahiy sayesinde) ‏dileyeni sapkınlıkta dileyeni de hidayete ulaştırır. ‏Yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl-93)Âyette geçen ‎"vele tüselünne ammé küntüm te'melune" "amellerinizden mutlaka sorumlu tutulacaksınız" ‏cümlesi çok önemlidir.Dolayısıyla Ehli Sünnet âlimleri İslam dinine yanlış kader inancını yerleştirmek maksadıyla şée ‎= شاء= ‏fiiline yanlış bir anlam yükleyerek insanın iradesini tamamen devre dışı bırakmışlardır.Bu mana ile onlarca âyetin mealini tahrif ederek Kur'an'ın sistemini bozmuşlardır. ‏Bu yanlış sistemde yukarıdaki âyetin meali şöyle olmuştur:“Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. ‏Ama O, ‏dilediğini saptırır, ‏dilediğini doğru yola eriştirir. ‏Bütün yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.Anahtar cümleyi tekrar etmekte fayda görüyorum."Allah vahiy'den bağımsız olarak yani Kur'an haricinde direkt olarak hiç kimseyi hidâyete ve sapıklığa zorlamaz.Hidâyete ulaşmanın veya sapıklığı hak etmenin tek ölçüsü Allah tarafından indirilen vahiy'dir.İşte âyetler."De ki: ‏Ey insanlar! ‏Size Rabbinizden hak ‎(Kur'an gelmiştir. ‏Artık kim doğru ile gelirse ancak kendisi için gelecektir. ‏Kimde saparsa o da ancak kendi aleyhine satacaktır. ‏Ben sizin üzerinize vekil değilim.(sadece vahyi tebliğ etmekle memurum) ( ‏Ey Nebi!) ‏Sen sana vahyedilene tabi ol ve Allah hükmedinceye kadar sabret. ‏O hakimlerin en hayırlısıdır"(Yunus-108,109)"Kim bir iyilikle gelirse, ‏ona daha iyisi verilir. ‏Ve onlar o gün her türlü korkudan emin olurlar.(Rablerinin huzuruna) ‏kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" ‏denir. ‏De ki: ‏Ben ancak, ‏bu şehrin ‎(Mekke'nin) ‏Rabbine- ‏ki o burayı dokunulmaz kılmıştır- ‏kulluk etmekle emrolundum. ‏Her şey zaten O'na aittir. ‏Bana Müslümanlardan olmam ve Kur'an okumam emredildi. ‏Artık kim hidâyete gelirse, ‏yalnız kendisi için gelmiş olur; ‏kimde saparsa ona de ki ben sadece uyarıcılardanım""Neml-89,90,91,92)(Ey Nebi!) ‏De ki: ‏Eğer ‎(haktan) ‏saparsam, ‏kendi aleyhime sapmış olurum. ‏Eğer hidayeti bulursam, ‏bu da Rabbimin bana vahyettiği Kur'an sayesindedir. ‏Şüphesiz o işitendir yakın olandır"(Sebe-50)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder