12 Nisan 2021 Pazartesi
KUR'AN'IN MÜBİN OLMA ÖZELLİĞİ Kur'an'ın açıklanması ile ilgili dört tane kavram vardır. "Tasrif, tafsil, tefsir ve tebyin" kavramları. "Tasrif, tafsil ve tefsir" kavramları detaylandırma, "tebyin" kavramı ise, beyan etme, onu duyurma, tebliğ etme yani gizlemeden aktarma, bildirme ve okuma" anlamına gelmektedir. Tebyin kavramının gizlemeden beyan etme anlamına geldiğini en güzel gösteren âyet Âli İmran 187. âyetidir. "Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı.Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyada değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü olmuştur!"Yukarıdaki âyette bulunan "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" cümlesi, vahyi tebyin etmenin , onu detaylandırma değil, gizlemeden açıklama anlamına geldiğini şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koyuyor. İşte bu yüzden "Tasrif, tafsil ve tefsir" kavramları sadece Allah bağlamında geçerken, Kur'an'ı tilavet etme, tebliğ etme ve duyurma anlamına gelen "tebyin" (beyan etme) ise hem Allah hemde Resül bağlamında kullanılmıştır. Allah Resulü'nün görevlerinden birisi de Kur'an'ın tebyin yani tebliğ edilmesidir. Kur'an'ın âyetleri Resulullah'ın kalbine (Şuara-195) ve hafızasına kaybolmayacak ve unutulmayacak bir şekilde yerleştirilmiştir (Âla- 6,8)Resulullah(a.s)yüce Allah tarafından Kur'an'ın hafızıdır. Kendisine gelen konuları, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü yani hikmetini en iyi bilen biri olarak (Nisa-113) yalnız Kur'an'dan açıklamış ve sadece Kur'an'a tâbi olmuş (Yunus-15, 109; Ahzab-1,2) toplumu sadece vahiy'le uyarıp (Enbiya-45; Kaf-45) sadece Allah'a (Kur'an'a) dâvet etmiştir. (Yusuf-108; Nahl-125)Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri, Allah Resulünün "tebyin" görevini, "âyetleri detaylandırmak" şeklinde kabul ederler. Bu anlayış hem âyetlerdeki sözcüklerin anlamına aykırıdır hem de Allah'a acziyet izâfe etmek anlamına gelmektedir. Yani Allah'ın açıklayamadığı, açıklamakta aciz kaldığı âyetler, Nebi (a.s) tarafından daha iyi ve daha güzel açıklandığını kabul etme anlamına gelecektir. Nebi (a.s) din, iman, hukuk, felsefe, edebiyat konularında hiçbir uzmanlığı yoktu. Kur'an ise Mübin'dir; Allah tarafından en güzel biçimde "tebyin" açıklanmış, "tefsir" (Furkan-33) "tafsil" (En'am-97,98,126; Âraf-52; İsra-12; Yusuf 111) "tasrif" (İsra-41,89; Kehf-54; Tâhâ-113; Furkan-50; Ahkaf-27) edilmiş, kimsenin açıklamasına yani detaylandırmasına bırakılmamış bir kitaptır.Kur'an'ın Allah tarafından "tebyin" (açıklandığını) gösteren âyetler.(Bakara- 99, 118, 109,185, 187, 209, 219,221,242,266, Âli İmran-86, 103, 118, 138 Yunus-15; Nisa-26, 174, 176; Mâide-15,19,89; Tevbe-115; İbrahim-4; Nahl-89; Meryem-73; Nur- 1,34, 46,18,58,59,61; Hac-16,72; Ankebut-49; Sebe-43; Mümin-66; Casiye-25; Ahkaf-7; Hadid-9,17; Mücadele-5; Talak-11; Kiyame-19) Yüce Allah'ın eşyayı hak ile (bi'l-hak) yaratmasının bir anlamı ve önemli bir amacı vardır. "Hak"kın zıttı "batıl"dır. Nasıl ki hak, ilâhi bir amaç ve anlama yönelikse, batıl da heva ve hevese yani anlamsızlığa ve hiçliğe delalet eder. "O, öyle bir ilahtır ki, gökleri ve yeri bir amaca yönelik olarak hak ile yaratmıştır..."(En'am-73) "Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri anlamsız ve amaçsız olarak "bâtilen" yaratmadık..."(Sâd- 27)Yüce Allah, Kur'an'da göklerin, yerin ve aralarında bulunan her şeyin anlamlı ve amaçlı yaratılışından daha fazla vurguyu, vahyin bir anlama ve önemli bir amaca yönelik olarak "bi'l-hak" indirilişine yapmaktadır. "İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz bunları sana bir anlam ve amaca yönelik olarak hak ile okuyoruz..."(Bakara-252)"İşte bütün bunlar, Allah'ın, sana bir anlam ve amaca yönelik olarak okuduğumuz âyetleridir..."(Âli İmran-108)"İşte bütün bu âyetler, bir amaca yönelik hak olarak, sana okuduğumuz Allah'ın âyetleridir. Artık Allah'ın hadisinden ve O'nun âyetlerinden başka hangi söze iman edecekler"(Casiye-6)Dolayısıyla yüce Allah, gökleri, yeri ve aralarında olan her şeyi bir anlam ve amaca yönelik, hak ile yaratmışsa, vahyi indirmesi de bir anlam ve amaca yönelik hak ile göndermiştir. Fakat göklerde ve yerde olan âyetler ile vahyin âyetleri arasında önemli bir fark vardır. Göklerde ve yerde olan âyetlerin "mübin" olma özellikleri bulunmamaktadır. Çünkü göklerde ve yerde var olan âyetleri inceden inceye okuyacak araştırmacılara, ancak çeşitli ve dolaylı yollardan ulaşma imkanı verilmiştir. Fakat Kur'an bir çok âyette, sadece belli bir zümre, cemaat ve şahıslar için değil, bütün insanlar için kendisinin "mübin" olduğunu haber vermektedir. Yani Kur'an, ön yargılardan uzak, samimi bir şekilde kendine müracaat edenleri başka hiçbir kaynağa muhtaç etmeyeceğini garantilemiştir. "Mübin" Kur'an'ın en önemli sıfatlarından biridir. "Mübin" kelimesi, hem "açık ve anlaşılır" hemde "açıklayan ve anlaşılır kılan" anlamına gelmektedir. "Ey ehli kitap! Resülümüz (Kur'an) size kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzı) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, mübin bir kitap geldi"(Mâide-15)"Elif. Lam. Ra. Bunlar, mübin kitabın âyetleridir"(Yusuf-1)"Elif. Lam. Ra. Bunlar kitabın ve mübin Kur'an'ın âyetleridir"(Hicr-1)Kur'an'ın "mübin" bir kitap olduğu ile ilgili yüzlerce âyet vardır. Kur'an'da bu kadar sık vurgulanan "mübin" sıfatı, indirildiği coğrafyadaki insanlardan daha çok ileriye dönük mucizevi bir haber niteliğindedir. Sanki gelecekte, "Biz Kur'an'ı anlayamayız, Kur'an'ı anlamak zordur, Kur'an açık bir kitap değildir, onu ancak Nebi (a.s) ın sözleri ve âlimlerimizin ictihadları açıklar" diyerek mezhep ve fırkaların çıkacağını haber vermektedir.Çünkü kesin olarak biliyoruz ki, Kur'an'ın indiği coğrafyanın insanlarının onu anlamama sorunları olmamıştır. Müşrik ve kafirler tarafından bile böyle bir iddianın var olduğunu Kur'an haber vermiyor. Aslında Allah'ın hidayet yolundan engelleyen din adamları olmasaydı, hiç kimse Kur'an'ı anlama sorumluluğundan muaf olmayacaktı. Fakat Kur'an, din adamlarının Allah'ın hidayet yolu olan vahiy'den insanları engellediklerini haber vermektedir. Yoksa Kur'an'ın hitap bağlamı tüm insanlık âlemidir. "Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükerek yamuk göstermek isteyen zalimlerdir. (Dolayısıyla) Onlar âhireti de inkar edenlerdir"(Âraf-45)"Ey iman edenler! (Biliniz ki) haramlardan ve rahiplerden bir çoğu insanların mallarını batıl yollardan yerler ve insanları Allah yolundan engellerler..."( Tevbe- 34)Yukarıdaki âyetin "Ey iman edenler! diye başlaması manidardır. Yani insanları sırat-ı müstakim olan hidayet yolundan engelleme ve onu yamuk gösterme din adamlarının en eski mesleğidir. Onlara güvenmemek gerekiyor. "Allah'a karşı yalan yere iftira edenden daha zalim kim vardır? Onlar kıyamet gününde Rablerine arz edilecekler, şahitler de işte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.Onlar insanları Allah'ın yolundan alıkoyan ve onu yamuk göstermek isteyenlerdir. (İşte gerçek olarak) ahireti de inkâr edenler de bunlardır" (Hud- 18, 19)Birde din adamlarında, batıl olanı hakka karıştırma ve Allah'ın âyetlerini tamamen gizleme gibi lanetlik bir ahlakları da mevcuttur. "Sakın hakkı batıl ile karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin"(Bakara-42)"İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yoluna kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet ederler"(Bakara-159)"Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değer ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına durdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Onlara onlar için can yakıcı bir azap vardır.Onlar hidayet karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar. O azabın sebebi, Allah'ın kitabı bir amaca yönelik olarak hak olarak indirmiş olmasıdır.(Buna rağmen bağlam ve bütünlüğüne aldırmayarak farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir"(Bakara-174,175,176)Kur'an bütün insanlara gönderilmiş bir mesajdır. Ve muhatap aldığı kitleden kendisini anlamasını ister.Bu hem mesajı gönderen yüce Allah'ın hakkı hem de gönderilen mesajın hakkıdır.Ancak beşeri yani yedek kaynaklarla Kur'an'ı anlayabileceklerini iddia eden Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri yüce Allah'ın ve Mübin Kur'an'ın hakkına tecavüz ettiklerinin farkına varamıyorlar. Halbuki hakkıyla yapılacak bir okuma Kur'an'ın anlaşılmasını sağlayacaktır."Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onun hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar, (sadece) ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse işte gerçekten ziyana uğrayanlar bunlardır"(Bakara-121)Yani Kur'an'ı hakkıyla okumama, onun örtülmesine, gizlenmesine ve dolayısıyla inkar edilmesine kadar gidecektir. Demek oluyor ki, Kur'an'ı anlamak için okuyanlar yüce Allah'ın ve Mübin Kur'an'ın hakkına sahip çıkmış oluyorlar. Kur'an, hem Resül (a.s) a hemde iman edenlere kendisini anlamayı ve tebliğ etmeyi yani onu duyurmayı bir farz olarak yüklemektedir. (Ey Resül! ) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi sana farz kılan Allah elbette seni yine dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir"(Kasas-85)(Ey Resul!) Sana bu mübarek (bereketli) kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklını kullananlar öğüt alsınlar diye indirdik"(Sâd-29)"Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) tabi olun. Onu bırakıp da (yöresinde, berisinde) başka evliyanın peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"(Âraf-3)"Şüphesiz bu (Kur'an) benim dosdoğru yolumdur. Buna tabi olun, onun ( yöresinde, berisinde) başka yollara uymayan. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. işte sakınmanız için Allah size bunları emretti"(En'am-153) "İşte bu (Kur'an) bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna ıyun ve sorumluluk bilinciyle Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin" (En'am-155) Yüce Allah, insanlara ısrarla şu gerçeği hatırlatır. "Kur'an açık ve anlaşılır bir mesajdır"Yani Şia ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin,"Kur'an, geçmiş müctehidlerin ve mezhep imamlarımızın yani âlimlerimiz tarafında anlaşılmış, çözülmüş ve din onların eliyle tamamlanmıştır, onların dini ve yolları bize yeter" Diyen biri, Kur'an'ı anlamanın sadece müminler içinden seçkin kişi ve özel cemaatlerle ilgili bir durum olduğunu iddia etmiş olur ki, bu Kur'an'a karşı yapılmış açık bir küfür ve büyük zulümdür. Çünkü vahyin dini olan İslam'da Yahudilikteki, (ahbar), Hristiyanlıktaki (-papa-aziz-kardinal ), Sünnilikteki, (muhaddis-müctehid-müfessir), Şiilikteki, (masum imamlar-âyetullahlar) gibi "din adamları sınıfı" yoktur. İnsanları önce avam (cahil), sonra havas (âlim) daha sonra hâssü'l has (daha âlim) müctehid, fıkıhta müctehid, mezhepte müctehid, genel müctehid, ulema efendilerimiz, din atalarımız, büyüklerimiz, masum imamlarımız" diye sınıflar uydurup, ümmete tepeden bakıcı bir sınıflandırma üzerinden kendisini seçkinleştirme ve kendini ayrıcalıklı bir konuma sokma kibri Allah'ın gazap ettiği lânetlik bir ahlaktır. "Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler (onları kabul etmede zorlananlar) hem Allah indinde hem de müminlerin indinde (bu durumları) büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorba'nın kalbini işte böyle mühürler"(Mümin-35) "Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli rabler edinmek mi daha hayırlı, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? Allah'ı bırakıp da (yöresinde, yanında, ötesinde) kulluk ettikleriniz, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım batıl isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında (hidayet üzerinde olduklarına dair) herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler" (Yusuf- 39, 40)"Bunlar (kulluk yaptığınız ilahlar) sizin ve atalarınızın taktığı batıl isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında (onlara kulluk yapılacağına dair) hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol göstereceği ( Kur'an) gelmiştir"( Necim- 23)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder