KUR'AN'DA BİR KONUYU ANLAMADA PRENSİPLER
Şia ve Ehli Sünnet'in âlimleri uydurma hadis ve yalan ictihatlarla Kur'an'ın anlamını tahrif ettiklerinden ötürü aslında apaçık olan bir çok konu anlaşılmaz hale gelmiştir.
İşte bu yüzden Kur'an ehli muvahhidlerin bazı gerçekleri açıklamaları bir zaruret halini almıştır.
Kur'an'ı Mübin'in dinin tek kaynağı olduğu yani "Din= Kur'an" olduğu hiç bir zaman unutulmamalıdır.
Kur'an'ın Allah kelamı olduğu ve bizim tevhid dinini anlamamız için indirildiğini de devamlı aklımızda tutmak zorundayız.
Konular, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde düşünülmeli ve çözümlenmelidir.
Bir kere Kur'an'ın anlaşılması için Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkların bilinmesi hayati bir öneme sahiptir.
Bir konuyla ilgili Kur'an'da geçen ne kadar âyet mevcut ise, o âyetler siyak ve sibaklarıyla ele alınmalıdırlar.
Kur'an'ın her türlü ihtilaftan koruma altında bulunduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.
Kur'an'ın bir yerinde geçen bir konunun, bir fikrin Kur'an'ın başka bir yerinde geçen bir konuyla çelişmeyeceğini kesin olarak bilmeliyiz.
Çünkü Kur'an âyetleri aynen galaksilerin, yıldızların ve gezegenlerin konumları gibi Allah tarafından bir sistem (hikmet) üzerine indirilmişlerdir.
"Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim (sistem) üzere açıkladığımız bir kitap getirdik"
(Âraf, 52)
Kur'an'da yer almayan bir konunun, dinde de yer almayacağı kesin olarak anlaşılmalıdır.
MESELA,
Kur'an'da "zihar keffareti, yemin keffareti, hata olarak adam öldürme keffareti bulunduğu halde, "oruç kefaretinin" olmaması bunun dinde yerinin olmamasını gerekli kılar.
Bu prensibi uygulayınca dine ilave edilenlerin %90 dan fazlasından kurtuluruz.
Zor ve karışık bir konu ile karşılaştığımızda, samimi olarak Kur'an'ı tek kaynak olarak kabul eden, aklını kullanan ve üzerinde tefekkür edenlerle çözmeliyiz.
Bu kişilerin samimiyetine en önemli gösterge, önyargılardan uzak, dinin Kur'an ile tamamlandığını kabul etmeleri olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder