29 Mart 2018 Perşembe

KUR'AN'A GÖRE İKİ BATIL DİN
ŞİİLİK VE SÜNNİLİK:
(4.YAZI)
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
(Resulüm! ) Sen yüzünü hanif (her türlü kirli inançtan arınmış saf Müslüman) olarak dine,  Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise  ona çevir.  Allah'ın yaratışında değişme yoktur. işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.
 Hepiniz O'na yönelerek Allah'a karşı gelmekten sakının,  salatı ikame edin asla müşriklerden olmayın. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan (din ve inanç)  ile böbürlenmektedir"
(Rum, 30, 31, 32)
Şia ve Ehli Sünnet dincilerinin Kur'an'a ulaşmalarını engelleyen en önemli faktörlerin  başında bu iki batıl dinin  körü körüne resmen tanınmış,
Kur'an'a karşı gelme hususunda aynı düşünen bir formatlarının  mevcut olduğudur. 
Yani bu dinciler inançlarında herhangi  bir yanlışı  ve eksikliği kabul edebilecek bir akla, tefekkür ve sorgulamaya, fıtrat ve  anlayışa sahip değillerdir.
 Aynen Yahudi ve Hristiyanlar gibi her iki kesim kendilerinin tam bir  hidayet üzerinde olduklarını ve diğerlerinin cehenneme gireceğini iddia etmektedirler.
 "Hepsi de kitabı okumakta oldukları halde Yahudiler:
Hristiyanlar doğru bir din  üzerinde değildir,  dediler. Hristiyanlar da: Yahudiler doğru bir din üzerinde değillerdir,  dediler,,,"
(Bakara, 113)
 Şia ve Ehli Sünnet âlimleri aynen  Yahudi ve Hristiyan ilim adamları gibi kendilerinin Allah katında en  makbul ve sevgili kullar  olduklarını iddia ediyorlar. 
Allah onların batıl itikatlarına şöyle cevap veriyor.
"Yahudiler ve Hristiyanlar "Biz Allah'ın kulları  ve sevgilileriyiz dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azab ediyor,,,,"
(Maide, 18)
 Yani Şia ve Sünnet âlimleri yolları'nın Allah katında tek ve makbul olduğunu iddaa etmelerine rağmen dünya milletleri içinde en rezil, sefil ve perişan hayatına mahkum olmuşlardır.
Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddisleri ve  âlimleri milletlerini anarşi, zulüm, katliam, kargaşa, vahşet  ve kanlı felaketlerin pençesine mahkum etmişlerdir.
 Yoksa Kur'an'ın hayat bahşeden hidayet ve rahmetinden ümitsizlik ve kaos çıkarmak mümkün değildir. 
Çözüm yolu şudur.
 Müslümanlar Kur'an'ı Mübin'de ana hatlarıyla belirlenen inanç esaslarına inanmakla yükümlüdürler.
 Kur'an dışında kalan herşey bir zan, algı,  eleştiriye açık, özel ve büyük bir ihtimalle uydurma ve batıldır.
 İşte bu yüzdendir ki, Kur'an dışında mezhep ve  fırkaların  kaynaklarından bir İnanç ve  amel oluşturup  topluma dayatmak büyük bir sorumsuzluktur.
 Milletlerin tek bir hal üzerinde kalmayıp sürekli değişim ve dönüşüm yaşadıkları gerçeği ortadayken başka türlü düşünmek hem vahye  hem de akla aykırıdır.
 Şia ve Ehli  Sünnet âlimlerinin Allah'ın dosdoğru yolunu yamuk gösterip, 
ümmi halka inanç olarak Allah'ın emir ve yasaklarından dolayı sorumlu olacakları gerçeğini değil de,
 atalarının uydurma  dininden yani yalancı muhaddislerin ve iftiracı âlimlerinin ve imamlarının içtihatlarından sorguya çekileceksiniz  inancını empoze etmeleri affedilecek bir alçaklık değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder