KADININ DİNDEKİ YERİ
Aslında Kur'an'ı Mübin'e baktığımızda çok açık olarak kadın ile erkeğin arasında fazilet açısından bir farkın olmadığını rahatlıkla görebiliriz.
MESELA:
"Ey İnsanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık.Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah indinde en değerli olanınız, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olanlarınızdır.
Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır"
(Hücurat, 13)
Bu âyette üstünlüğün hiçbir millete, kavme cinsiyete ait olmadığı çok net olarak ortaya konmaktadır.
MESELA:
",,,,, Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için bir elbise hükmündesiniz,,,,,"
( Bakara, 187)
Yani hükmü ve rahmeti sonsuz olan Allah tarafından birçok hikmet'e binaen erkekler ve kadınlar birbirlerinden farklı, birbirlerinin ayıplarını örten, birbirlerine muhtaç olarak yaratılmışlardır.
"Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının delillerindendir.
Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır"
(Rum, 21)
Rahman ve Rahim olan Allah kadına o kadar geniş bir hürriyet ve söz söyleme hakkı vermiş ki,
MESELA:
Vahiy dini kadınlara Allah Resulü'ne gelerek onunla tartışma edecek kadar özgür bir irade, cesaret ve özgüven vermiştir.
(Mucadele, 1) Bu Kur'an dinidir.
Fakat Allah Resulü'nden sonra İslam'a giren kavim, aşiret ve milletler bu yeni gelen son vahye girerken, yani onu kabul ederken kendi inanç, kültür ve ve geleneklerini de beraberinde getirmişlerdir.
İşte bu Kur'an'a aykırı inanç, kültür ve gelenekler zamanla İsrailiyattan gelen hurafelerle beraber atasözü, rivayet, hikaye, efsane olarak tefsir ve hadis kitaplarıyla kalıcı bir inanç ve amel olarak yaşanmaya başlamışlardır.
Yani Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddisleri ve âlimleri gelenekleri din olarak bize intikal ettirdiler.
Yani şunu demek istiyorum.
Bugün kadınlarla ilgili ve buna bağlı olarak bir çok konuda Kur'an'a ve İslam'a, tevhid akidesine, aklı selime, insan tabiatına, edep ve evrensel ahlaka aykırı ve aşağılayıcı sözler sarfeden Diyanet İşleri Başkanlığı ( Ankara) Cübbeli Ahmet,
Adıyaman şeyhi, Nihat Hatipoğlu, Mustafa Karataş, Fatih Çıtlak,
Cemal Nur Sargut, Necmettin Nursaçan, Alparslan Kuytul,
Ubeydullah Aslan, Yusuf Kavaklı, Vehbi Güler, Osman Ünlü,
İskender Evrenosoğlu, Ömer Döngeloğlu, Mustafa Karataş,
İhsan Şenocak, Ebubekir sifil, Nurettin Yıldız, Ramazan Ayvalı, Tuğrul İnançer gibi hurafecilerin yaptıkları tek şey,
ağababaları
Buhari, Kâfi, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, Nesai,
Ahmet Bin Hanbel, Muhammed Bin İdris, Ebu Yusuf, imamı Muhammed, Gazali, Evzai,
Malik Bin Enes'in kaynaklarındaki uydurma dinin rivayetlerini ve ictihatlarını dile getirmekten başka bir şey değildir.
Bugünkü yobaz ve gerici anlayışın tek günahları akıllarını kullanarak, tefekkür ve sorgulama ile din ve hüküm olarak tek kaynak olan Kur'an'a müracaat etmemeleridir.
Yani anlayacağınız bir numaralı sorumlu olan ve ve günahın büyüğünü yüklenen bunların cahil ve Kur'an'sız ağababalardır.
Çünkü Allah Resulü'ne İslam'a,tevhid akidesine ve Kur'an'a en büyük ihaneti bu Kur'ansız cahillerin Kur'an'sız ağababaları yapmıştır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan diyor ki,
"Son günlerde bakıyorsunuz.
Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre ictşhatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya. Anlamak mümkün değil.
Yani bunlar bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada ve zamanda yaşıyorlar.
Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar aciz bunlar.
İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi vardır.
Siz İslam'ı 14 -15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız.
Böyle bir şey yok.
Onun için de bugün İslam'ın uygulanması ya zaman koşullar her şeyiyle o da değişiyor. İslam'ın güzelliği burada zaten"
ARKADAŞLAR!
Din ve hüküm olarak tek kaynak olan Kur'an'a gitmedikçe şikayet etmenin bir anlamı olmayacaktır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a şunu sormak isterdim.
Diyanet İşleri Başkanlığı Emevi- Abbasi Devleti'nin uydurma dininden hiç bir şekilde taviz vermezken, yine
Emevi Abbasi Devleti'nin uydurma dininin kaynaklarındaki rivayetleri anlatan cahillere söz söyleme hakkınız var mı?
Sizin hükümetinize bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın esas görevi nedir?
Neden Diyanet İşleri Başkanlığı hiç bir hurafe ve uydurmaya cevap vermiyor?
Bu fakir milletten alınan vergilerin din adına hiç bir işe yaramayan Diyanete gitmesi yazık günah değil mi?
Dolayısıyla dile getirdiğimiz gerçeklerle kıyas edildiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediklerinin bir anlamı kalıyor mu?
Biz Kur'an ehli muvahhidler vahiy düşmanı hurafecilerin inanç ve mezheplerine, fikir ve konuşmalarına İslam'a, Kuran'a, evrensel ahlaka ve tevhid akidesine zarar verdiği için karşı geliyoruz.
Yani onların dinlerinin kaynaklarındaki rivayetlerin ne kadar batıl ve uydurma ilkelere dayandığını ortaya koymak için onları deşifre ediyoruz.
Siyasal islamcılar ise iktidarlarına zarar verdikleri için bu Kur'an'sız yobazlara karşı geliyorlar.
Aramızda fark bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder