12 Mart 2018 Pazartesi

KUR'AN'IN "RESÜL" ANLAMINDA KULLANILDIĞI ÂYETLER
(15.YAZI)
"O (Allah) Müşrikler hoşlanmasalarda (kendi) dinini (Tevhid'i diğer elçilere indirdiği din'den) daha açık olarak ortaya koymak için Resul'ünü hidayet ve hak din  ile gönderendir"
( Tevbe, 33)
Allah tarafından bütün elçilere indirilen din, tevhid akidesi anlamında İslam dinidir.
Yani tüm elçilere tek bir din indirilmiştir.
(Şura, 13,,,Âli İmran, 19- 84,,En'am, 159,,,Rum, 30-31-32)
 Dolayısıyla yukarıdaki âyette (Tevbe, 33)
 geçen "liyuzhirahu"  yani "izhar etme" kavramı, üstün kılmak anlamında değil, "bütün yönleriyle açık olarak ortaya koymak anlamında" kullanılmıştır.
 Çünkü "Allah'ın dini zaten üstündür"
(Tevbe, 40)
 Bu âyette esas olarak kastedilen mana şudur. Muhammed (as) a
indirilen son vahiy kiyamet gününe kadar devam edeceği için, tevhid dini olan İslam daha önce gönderilen vahiy'lerden  daha açık ve birçok örnekle ortaya konacaktır.
 Yani Kur'an'ı Mübin
 tevhid ile alakalı çok geniş yönlü açıklamalar getirecek bu konuda artık kimseye söz söyleme gereği bırakmayacaktır.
 Dolayısıyla bu âyette geçen "Resul" kavramı da "kitab Resul" anlamında kullanılmıştır.
"Onların infaklarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulü'nü inkar etmeleri, salat-a ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek İnfaklarından başka bir şey değildir"
 (Tevbe, 54)
 Allah'ın Resul'ünün inkar etmeleri Allah'ı inkar  anlamına gelmektedir. Çünkü "elçiye zeval yoktur" denilmiştir.
 Bu "Elçi" ise, hayatta olduğu sürece "beşer Resul''dür.
 "Beşer Resul" vefat edince onu "kitap Resul" temsil etmektedir.
 Kur'an'da "Küfür" kavramı sadece "Allah, vahiy, kitap, ayetler ve Resul" için kullanılır.
 Nebi için küfür, tekzib, isyan, şikak  kavramları kullanılmaz.
 "Yine o münafıklardan o (Nebi,  her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek Nebi'yi incitenler de vardır.
 De ki:
O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a iman eder, mi mü'minlere güvenir ve o, sizden iman edenler için bir rahmettir.
 Allah'ın Resulü'ne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır"
(Tevbe, 61)
 Yukarıdaki âyette "Allah'ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır" denilmesi çok ilginçtir.
Çünkü Nebi makam ve mertebesi için böyle bir tehdit söz konusu değildir.
 Allah Resulü'nü üzmek Allah'a karşı gelmekten başka bir şey değildir.
(Ahzab, 57, En'am, 33)
 "Sizi memnun etmek için  size (gelip) Allah'a yemin ederler.Eğer gerçekten iman etmiş iseler Allah ve Resulü'nü razı etmeleri gerekirdi"
( Tevbe, 62)
 Yukarıdaki âyette ilginç bir sistem mevcuttur. Şöyle ki,
 âyetin metninde "Allah" ve "Resul" kavramları geçtiği halde "ehekku en yurduhu" "onu râzı  etmeleri gerekirdi" buyrulmuştur.
 Yani "ikisini razı etmeleri gerekirdi" denilmemiştir.
 Çünkü "Resul" (Elçi) tamamen Allah'ı temsil ediyor.
 Yani kendisine indirilen vahyi insanlara ulaştırıyor.
 Sadece onu tebliğ ediyor.
 Eğer Kur'an'da
"Nebi"ve"Resul" sistemi kurulu olmasaydı  Arap diline göre bu âyette  kesinlikle bir gramer hatası olmuş olacaktı.
Dolayısıyla Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, Nesai, Küleyni, Ahmet Bin Hanbel, Malik Bin Enes
 gibi  muhaddislerin, dünyanın en vahşi  bir döneminde en zalim, gaddar ve  yalancı adamlardan  topladıkları  saçmalıkları 
Allah'tan  veya Resulü'nden gelme vahiy, yani din ve hüküm olarak kabul edenlerin burunları pislikten asla kurtulamayacaktır.
Bizim bu konunun üzerinde ısrarla durmamızın esas sebebi budur.
Din ve hüküm olarak İnsanların tek sorumlu oldukları şey Allah tarafından Allah Resulü'ne  indirilen vahiy'dir.
 Emevi ve Abbasi hurafelerinden hakiki din değil, iblislerin ve tağutların şirk dini çıkar.
Bu ümmeti asırlar öncesinde yok olması gereken pislik rivayetlerden Rahmân ve Rahim olan  Allah tarafından  indirilen vahiy ile  kurtarmak zorundayız.
Başka türlü huzur, mutluluk, güzel ahlak ve merhamete ulaşamayız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder