16 Mart 2018 Cuma

BİR TOPLUM NASIL ALLAH'IN RAHMETİNDEN UZAKLAŞARAK LÂNETLİK OLUR.
Birkaç günden beri Şia ve Ehli Sünnet'in kaynaklarını yeniden şöyle bir gözden geçireyim  dedim.
 Yani onları eleştirirken insaf ve vicdan çizgisinden ayrılmamak, içinde Kur'an, akıl mantık, tefekkür, aklı kullanma ve sorgulamaya dair dişe dokunur bir şeyler var mıdır?
 Allah'ın huzurunda bir sorumluluk almamak ve onlara bir haksızlık yapmamak maksadıyla bunu yapıyorum.
 Fakat dinlerini dayanak yaptıkları  kaynakların ne kadar yalan, hurafe, iftira, akılsızlık ve yoğun şirk olduğunu görünce bu iki din âlimlerine kin ve nefretim daha arttı.
 Allah Resulü'nden sonra lânetlik bir toplum olmalarının sebeplerini Kur'an âyetlerinden düşünmeye başladım.
 Evet bir ümmet, bir toplum, bir millet ve kavmin nasıl lanetlik olduğunu vahiy sayesinde aynel yakin, ilmel yakin ve hakkal yakin olarak öğrenmiş oldum.
Allah'ın kitabına baktığımızda bir toplumu melun eden en önemli  günahın şirk olduğunu görüyoruz.
 Çünkü Rahmân ve Rahim olan  Allah ufak tefek günahlarından dolayı milletleri gözden çıkarıp onları mahvetmez.
 Bununla ilgili çok âyet vardır.
MESELA :
 "Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz  ve sizi şerefli bir yere sokarız"
(Nisa, 31)
 Âyette geçen "kebéirel- ismi" "büyük günahlardan" kelimesini, "kebirel- ismi"  "günahların en büyüğü- büyük günahtan" olarak okuyan kıraat imamları vardır.
Ben bu kıraatı Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne daha uygun buluyorum.
 Gerçekten de Kur'an'ın birçok ayetine baktığımız zaman ümmetleri tarumar edip yıkan en büyük günahın şirk olduğunu görüyoruz.
insanlık tarihinde helak edilen toplumlar hep lânetlik şirk yüzündendir.
  MESELA
"Onlara bir zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine zulmettiler. Rabb'inin azap emri  geldiğinde,  Allah ile beraber kulluk ettikleri ilâhları, onlara hiçbir yarar sağlamadı, ziyanlarını arttırmaktan  başka bir işe yaramadı"
(Hud, 101)
 "Rabbin, (şirk ile) zulmeden ülkeleri yakaladığında, onun yakalaması işte böyle çok çetindir. Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek korkunçtur"
 (Hud, 102)
 Yani Allah Resulü'nden sonra bu ümmetin başından felaket ve lânetlerin eksik olmamasının  en büyük sebebinin şirk olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.
 Fakat bu şirk sadece din büyüklerini ilâh edinmekle kalmadı, onların hurafe mezheplerinin yalan ve iftira içtihatlarını din  edinmekle şirk zirveye çıktı.
 Bugün İslam âleminin bütün okullarında, medreselerinde, toplantılarında tek konuşulan, üretilen ve ders olarak verilen din, İşte bu uydurma dinin kaynakları olan hadisler ve bunlardan çıkan ictihadlardır.
 Ben Ehli  Sünnet ve Şia'nın  kaynaklarını  okuduğumda  Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle   söylüyorum,
Kur'an, ilim, aklı kullanma, tefekkür ve sorgulama ile alakali  hiçbir şey görmedim.
 Bir millet kutsal kitabına karşı nasıl bu kadar duyarsız ve kör olmuştur.
Bu ümmetin hidayet ve rahmet karşılığında  lânet ve felaketleri nasıl satın aldığını daha iyi anladım.
 Yoksa Allah dünyanın en zâlim  ülkelerine bu  coğrafyayı paspas eder miydi"
"Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat İnsanlar kendilerine zulmederler"
( Yunus, 44)
  İşte aşağıdaki âyet başımızdaki lânet ve alçaklığın sebebini ilan ediyor.
"Kendisine şirk koşmaksızın Allah'ın hanifleri  (saf müslümanlar) olun.
Kim Allah'a şirk koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini akbabalar kapışmış, yahut rüzgar onu  uzak bir mekana sürüklemiş bir nesne gibi olur"
(Hac, 31)
ÂYETİN GÜNCELLENMESİ:
 Şirkin getirdiği tefrika, bölünme  ve parçalanma  belasından günümüzün akbabaları Amerika, Rusya, İngiltere,
Almanya ve İsrail  gibi zalimlerin kapıştığı bir coğrafya ve yurtlarından sürgün edilen milyonların perişanlığının en büyük  sebebi Allah'ın kitabının  yanında zalimlerin eserlerini tek dini kaynak olarak almaktır.
 İşte şirk belasının sonuçları:
 "O halde onların (müşriklerin) tapmakta oldukları şeylerden (onların batıl olduklarından-- onları azabı götürdüğünden)  asla şüphen olmasın.
Çünkü onlar ancak daha önce babalarının yaptığı gibi kulluk ediyorlar (başka hiçbir delilleri yoktur)
  Biz onların azaptan nasiplerini mutlaka eksiksiz vereceğiz"
(Hud, 109)
 "Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış (görmezlikten gelmiş) olan kavmin  durumu ne kötüdür.  Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez"
 (Cuma,5)
 Âyette geçen "Tevrat" kelimesinin yerine "Kur'an" kelimesini koyduğunuzda Şia ve Ehli Sünnet şirk dininin âlimlerinin nasıl lânetlik olduklarını göreceksiniz.
 Çünkü Kur'an'dan ayrı olmanın en büyük şirk, lânetlik ve büyük  bela olduğunu Allah birçok âyette ortaya koymaktadır.
 "Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Sadece Rabbine (Kur'an'a) davet et. Asla müşriklerden olma"
(Kasas,  87)
 Yukarıdaki âyet Kur'an'dan başka kaynakların şirk olduğunu  açık olarak göstermektedir. Dolayısıyla hidayet ve rahmet kaynağı olan  Allah'ın kitabına ihanet eden bir  ümmet nasıl doğru yolu bulsun.
 "İman etmelerinden, Resul'ün hak olduğuna şahadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa  sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder.
Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. İşte onların cezası,
 Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğramalarıdır. Bu lânete  ebedi gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz"
(Âli İmran, 86, 87, 88)
  "Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve  onlar için elem verici bir azap vardır.
Allah'ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur,  işte onlar yalancıların ta kendileridir"
(Nahl, 104- 105)
 "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet ederler"
(Bakara, 159)
 "Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamet edenim"
(Bakara, 160)
"Âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir  olarak ölmüşlere gelince,  işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerindedir"
(Bakara, 161)
"Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine  bakılır" (Bakara, 162)
 "Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha  ile değişenler yok mu,  İşte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü  Allah ne kendileriyle  konuşur ve ne  de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır" (Bakara, 174)
 "Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın  almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar"
(Bakara, 175)
 "O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen bağlam ve bütünlüğünü bozarak) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir"
(Bakara, 176)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder