KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI
(2.YAZI)
DEĞERLİ ARKADAŞLAR!
Önemine binaen tekrar ediyorum.
Kur'an'daki kıraat farklılıkları Arap dilinin özelliklerinden kaynaklanmaktadır.
Kur'an'da bir tahrif ve bir bozulmanın eseri değildir.
Bu kıraat ilminin ortaya çıkmasının sebebi, Kur'an'a Allah Resulü'nden yıllar sonra imla ve noktalama işaretlerinin konmasından doğmuştur.
Dolayısıyla bu çok zevkli bir ilim dalıdır. Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne, hikmet ve sistemine bir zarar getirmemektedir.
Mardinli bir Arap evladı olarak on beş yıldan beri bu ilim dalı ile ilgilenmekteyim.
Bundan dolayı yabancı olanlara konu ağır gelecektir.
Yani bu konuyu kabul etmekte zorlanacaklardır. Bu konu ile ilgili bilgisizce itiraz edilenleri arkadaşlıktan çıkaracağımı bildirir, saygılarımı sunarım.
Bu konuya ilgi duymamın sebebi Kur'an ile ilgili çok önemli bir konu olduğundandır.
Ayrıca Kur'an ehli muvahhidlerini Kur'an'ın mana zenginliğiyle tanıştırmak ve hiçbir hakikatın karanlıkta kalmaması maksadıyla bu konuyu gündeme getirmiş bulunuyorum.
Yani kur'an üzerinde bildiğimiz manallardan daha değişik manaların var olduğunu, Kur'an ilimleri hakkında geniş bilgiye sahip olma arzusundan başka bir bir gaye gözetliyor değilim.
Bizim Türkiye'de okuduğumuz Kur'an'da "kıraatı Asım" olduğu için ben bu kıraat ile diğer kıraatları karşılaştırmaya çalışacağım.
ÖRNEK 1:
Türkiye, Suudi Arabistan ve İran daki kıraat olan "Asım kıraati" ile Ahzap suresi 40. âyetinde bulunan ve "hâtemen nebiyyin" "nebilerin sonuncusu" kelimesi,
diğer kıraat İmamları "hâtimen nebiyyin" "Nübüvvet müessesesinin son mührü" olarak okunmaktadır.
Aslında ayette bulunan kelimenin noktasız metnine bakıldığında bir sorun ortada bulunmamaktadır.
Fakat kelimeyi Allah Resulü'nden duyan ve ezberleyen arkadaşları uzak diyarlara gittikleri zaman Allah Resulü'nden kelimeyi hangi okuyuş üzerinde dinlediklerini tam olarak hatırlayamamaktadırlar.
İşte bu kıraat farklılıkları böyle meydana gelmiştir.
Birçok örneği gördüğünüzde bunu siz de kabul edeceksiniz.
Yani Allah Resulü döneminde noktalama ve yazım işaretleri konulmadığından ve Arapçanın özelliğinden dolayı son derece normal karşılanması gereken bir ilim dalı olmuştur.
ÖRNEK 2:
Asım kıraatinde Ahzab suresinin 47. âyetinde bulunan "fadlan kebira" "büyük lütuf"
Yani "kebira" "büyük" kelimesi, diğer İmamların kıraatlerinde "fadlan kesira" "çok lütuf" olarak okunmaktadır.
Âyetin metninde bulunan noktasız kelimeye bakın "kebira" mı yoksa "kesira" mı olduğunun ne kadar zor olduğunu siz de göreceksiniz. ÖRNEK 3:
Araf 38. âyetinin sonunda bulunan "lé ta'lemun"
"Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz "bilmezsiniz" diyecektir"
kelimesini
"kıraat imamı Şu'be "lé ya'lemun" "Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat "onlar bilmiyorlardı" diyecektir" olarak okumuştur.
ÖRNEK 4:
Yunus Suresi 100. âyette bulunan "ve yec'alu" Âsım kıraatinde "Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O akıllarını kullanmayanları pislik içinde bırakır" kelimesini,
yalnız kıraat imamı Şu'be "ve nec'alu" ",,,akıllarını kullanmayanları pislik içinde bırakırız" diye okumuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder