2 Temmuz 2017 Pazar

SEÇİLMİŞLIK İNANCI
 (3.YAZI)
 Fethullah Gülen "Hz. Mesih'in  nasıl geleceğini karıştırmamak gerekir. O, seyri sülük-i  ruhanisinde  olan bir zatla da  gelebilir,  başka türlü de gelebilir.
 Hatta bazen onun İzdüşümü konumunda bir zat onunla iltibas edilebilir" derken, aslında  örgüt içerisine kendisinin Mesih olduğunu belirtmek istemiştir.
Fethullah Gülen açıktan "Ben mesih'im, Mehdi'yim" diyemez.
Ancak Fethullah Gülen'in şakşakçıları ve fanatik emir kulları, Fethullah Gülen'in beklenen mehdi ve Mesih olduğu konusunda İmam ve üzeri örgüt mensuplarına yıllarca bununla ilgili  sohbetler düzenlemişlerdir.
Daha aşağıda bulunan fanatik cahiller de, bu şakşakçı  sapıklardan duyduklarını örgüt içerisindeki muhataplarına sürekli  anlatmışlardır.
 Bu konuda planlı bir şekilde yollara taşlar  döşenmiş, aklını ve beynini  örgüt liderine esir eden,
  Kur'an, ilim, hikmet, akıl, tefekkür ve sorgulama mahrumu  ahmaklar  bu taşlar üzerinden bilmeden,
belki de hiç fark etmeden Fethullah Gülen'i yerinde Mehdi- Mesih yerinde de  tam isimlendirmeseler de "Yarı İlah ve Rab"  konumundaki görmüşlerdir.
 Tüm bunlar için Fethullah Gülen terör örgütü akıl hocalarından  aldıkları  emirlerle dinlerarası diyalog misyonunu üstlenmişler,
hoşgörü adına  değişik kiliselere gidip gelmiş "İncil" derslerine iştirak etmişler,
"Müslüman İseviler"in yanında  onlar da "Hristiyan Müslümanlar" olarak ne oldukları belirsiz  bir şekilde gayya cehennemine yuvarlanmışlardır.
Halbuki zerre kadar Kur'an'dan bilgisi olan biri Allah tarafından bütün Nebi ve Elçilere indirilen dinin tek olduğunu, bunun da "Tevhid akidesi ve inancı" anlamında "İslam dini" olarak adlandırıldığını bilir.
"Allah nezdinde hak din( tevhid dini olan)  İslam'dır",,,,"(Âli İmran, 19)
"Kim,(Tevhid akidesi olan)  İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden ( böyle bir inanç) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır"
(Âli İmran, 85)
Aslında ben vatana ihanet etmeyi küçümsemiyorum,solcu, sosyalist ve komünist dahi olsalar mili olan insanlara saygı duyuyorum.
 Fakat Fetö'nun Allah'a ve Resulüne nasıl ihanet ettiğini ortaya koyamazsak örgüt ile gereken mücadeleyi yapmamış oluruz.
Bütün hurafeci mezhepçiler ve tarikatlar gibi Fetö'nun en büyük düşmanı Kur'an ehli muvahhidler idi.
O halde Fetö tipi hurafe  yapılanmalarla  KUR'AN, ilim, hikmet, akıl, tefekkür ve sorgulama ile savaşmak zorundayız.
Yani Allah( cc) Resul(Aleyhisselam) Kur'an, ilim, hikmet, akıl, din ve imandan daha çok devlet imkanlarına takılan siyasal İslamcılara bir kaç soru sormak istiyorum.
Neden Fetö'nun beslendiği dinin ve  etkisi altında kaldığı hurafelerin kaynağını araştırmıyorsunuz?
Neden Fetö tipi başka yapılanmalar sizin hiç dikkatinizi çekmiyor?
Onlarla alakalı neden gıkınız çıkmıyor?
Sizin yanınızda Devlet imkanları ve geçici dünya menfaati Allah'tan, onun Elçisinden, Allah'ın dininden daha mı önemli?
Sabahtan akşama kadar Allah Resulü'ne karşı iftira ve hakaret  edenlere karşı neden tek bir kelimeniz yok?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder