KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ (28.YAZI)
"Sonra onun (Nuh'un) arkasından bir çok Elçiyi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz"
(Yunus, 74)
"Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u delillerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkar bir toplum oldular"
(Yunus, 75)
"De ki: Ey insanlar! Size rabbinizden Hak (KUR'AN) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum)"
(Yunus, 108)
Yukarıdaki ayet hidayet ve dalaletin ancak vahiy geldikten sonra gerçekleşeceğini ortaya koyuyor.
Yani Allah ( cc) Elçilerle beraber vahiy göndermeden ne bu dünyada ve ne de ahirette azap etmeyecektir.
Dolayısıyla insanların hidayet ve dalaletini meydana çıkaran tek şey vahiy'dir.
Vahiy elçinin dilinde hayat bulduğunda yani elçi onu tebliğ ettiğinde ona iman edenler kurtuluşa erer, kabul etmeyenler ise Allah'ın azabını hak etmişlerdir.
Hidayet ve dalalette Allah tarafından indirilen vahiy'den başka hiçbir kaynak insanları bağlamaz.
İnsanların sorumlu oldukları tek şey Allah'ın kitabı Kur'an'dır.
Zaten aşağıdaki âyet bunu açıkça ortaya koymaktadır.
(Resulüm! ) Sen, sana vahyedilene tabi ol ve Allah hükmedinceye kadar sabret! O hakimlerin en hayırlısıdır"
(Yunus, 109)
ALLAH RESULÜ İSTESE DE MÜCİZE GÖSTEREMEZ:
"Belki de sen (müşriklerin)
"Ona (Rabbinden)bir hazine indirilseydi veya onunla birlikte bir melek gelseydi! " demelerinden ötürü sana vahyedilen âyetlerin bir kısmını (insanlara duyurmayı) terk edecektin ve bu yüzden ruhun daralıyor.
( İyi bilki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir"
(Hud, 12)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder