KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ (34.YAZI )
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını elçi olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, Kur'an ehline sorun"
(Nahl,43)
(Allah'ın Elçileri) "Apaçık kitaplarla ve mucizelerle gönderildiler, insanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik"
( Nahl, 44)
Hiç abartma yapmadan söylüyorum.
Ehli sünnet ve Şia'nın âlimleri ve müfessirleri uydurma rivayetlere olan bağlılıkları yüzünden Allah'ın kitabında bozmadıkları, tahrif etmedikleri ve manasını değiştirmedikleri ayet bırakmamışlardır.
İşte manasını bozdukları ve istismar ettikleri âyetlerden en önemlisi yukarıda geçen Nahl süresinin 44. âyetidir.
",,,insanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik"
cümlesinde bulunan "litubeyyine" "açıklaman" kelimesini "tefsir etmen" "iyice açıklaman" olarak almışlardır.
Halbuki daha âyetin başında yüce Allah (Celle Celalühü)
"Apaçık kitaplarla ve ve mucizelerle (bütün elçiler) gönderildiler" buyurduğu halde âyetin manasını tahrif ettiler.
Şia ve Ehli sünnet alimleri Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü, Kur'an'ın sistemini dağıtarak böyle bir manaya gittiler.
Peki Şia ve Ehli sünnet alimleri!! yukarıdaki âyete neden böyle bir meal verip bu ağır cinayeti işlemişlerdir.
Bunun çok önemli bir sebebi vardır.
Eğer yukarıda geçen "litubeyyine" "açıklaman" kelimesi
"tefsir etme ve iyice açıklama" olarak verilirse ehli sünnet ve Şia'nın kaynaklarında bulunan bütün hurafe ve uydurma hadisler meşru bir zemine çekilmiş olacaktır.
İşte bu yüzden Şia ve Ehli sünnet alimleri ve müfessirleri âyetin manasını değiştirerek Allah Resulü'nden bir iki asır sonra uydurulan hadislerle bir din icat ederek Allah'ın Elçisine iftira etmişlerdir.
Halbuki onlarca ayette Allah ( cc) Kur'an'ı apaçık bir şekilde detaylı olarak ortaya koyduğunu açıklamıştır.
"Elif. Lam. RA. Bunlar, apaçık olarak (detaylandırılmış) Kitabın âyetleridir. Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik"
(Hud, 1, 2)
Dahası "tebyin" kavramının "tefsir etme ve iyice açıklama" değil,
"Onu duyurma, tebliğ etme, onu ilan etme, onu okuma" anlamında bir çok ayette bildirildiği halde bunu görmemişlerdir.
Zaten Kur'an'ın kendisi her şeyi açıklamıştır.
,,,,,Ayrıca bu KİTAB'I da SANA "HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA" bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
( Nahl, 89)
Hatta bırakın uydurma rivayetlerin Kur'an'ı açıklamasını,
Allah ( cc)Kur'an'ın bir isminin "beyan" olduğunu, yani kendisinin "her şeyi açıklayan" bir kitap hüviyetine sahip bulunduğunu haber vermektedir.
"Bu Kur'an, "bütün insanlara bir açıklamadır" "beyanun linnési" takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür"
(Âli İmran, 138)
Din Allah tarafından gönderildiği gibi saf, temiz, hâlis, arı duru, aydınlık ve hanif olarak yaşanması gerektiği için Allah Kur'an'ı Nebi olan Muhammed ( Aleyhisselam) dan bile koruma altına almıştır.
Yoksa din Allah'ın dini değil, Muhammed'in, Buhari'nin, Müslim'in, Şafii'nin, Hanbeli'nin, Tirmizi'nin,şunun - bunun dini olurdu.
Din sadece Allaha özel kılınması gerekir, Allah'a has kılınmayan din, İslam dini değil, şirk dini olur.
"De ki: Bana, dini Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu.
Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkuyorum.
De ki: Ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim"
(Zümer, 11, 12, 13, 14)
Dolayısıyla her zaman şu temel gerçeği söylemeye devam edeceğiz.
Şia ve Ehli sünnet âlimlerinin en büyük günahları Allah'ın Resulünü Kur'andan koparmaları olmuştur.
Allah'ın Resulü hadisler yoluyla Kur'an'dan koparılınca ortaya bir çok uydurma din ve mezhep icat edilmiş oldu.
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü yok edilerek Allah'ın tevhid dini en karanlık bir şirk dinine çevrilmiş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder