KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ (30.YAZI)
(Allah'tan indirilen vahyi) onlara açıklasın diye her Elçiyi (Resulin) yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dileyeni saptırır, dileyeni de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir"
(İbrahim, 4)
Ayette "Resul" ( Elçi) kavramının kullanılmış olması çok önemlidir. Çünkü elçinin görevi sadece vahyi tebliğ etmek, onu okumak ve onu duyurmaktır.
Abartma yapmıyorum,
Şia ve Ehli sünnetin sözde âlimleri ve muhaddisleri uydurdukları rivayetlerle Kur'an'da manasını değiştirmedikleri ayet bırakmamışlardır.
Kur'an'ın bir çok kavramını bozarak, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü dağıtarak âyetleri anlaşılması imkansız bir hüviyete sokmuşlardır.
İşte manasını bozdukları kavramlardan en önemlisi "tebyin" kavramı olmuştur.
Çünkü "tebyin" kavramı bozulduğunda uydurma hadis dinine yol açılmış olacaktır.
Aslında Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde "tebyin"in ne olduğu çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Fakat uydurma ve hurafe rivayetlerine meşru bir alan kazandırmak için
"tebyin" kavramına "iyice açıklama, tefsir etme" anlamı yüklemışleredir.
Mesela 6 Prof'un hazırlamış olduğu Türkiye Diyanet Vakfı mealinde bu âyete şöyle bir mana verilmiştir
"(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir"
Diyanet'in bu âyete verdiği mealde 3 tane hata vardır.
Bir: "iyice açıklasın" değil, "açıklasın" olmalıdır.
İki: "Peygamber" kelimesi kur'andaki Resul ve Nebi ibarelerini tahrif ediyor.
Üç: Allah "dilediğini" değil, "dileyen kişiyi" saptırır.
Şimdi Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde "tebyin" kelimesinin "iyice açıklama ve tefsir etme" anlamına mı geldiğini?
Yoksa "âyetleri duyurma,vahyi tebliğ etme,Allah'tan indirileni ilan etme ve Kur'an'ı okuma" anlamına mı geliyor?
Bir bakalım.
Aslında vahyin Allah tarafından "tefsir, tafsil, tasrif ve tebyin" edildiğine dair onlarca ayet mevcuttur.
Fakat biz bu yazımızda âyetlerde "tebyin" kavramının hangi anlama geldiğini ortaya koymaya çalışacağız.
İşte o âyetlerden bir kaçı şöyledir.
",,,,Ayrıca bu KİTAB'I da SANA, HER ŞEY için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
(Nahl, 89)
"İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra gizleyenler yok mu, İşte onlara hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet ederler"
( Bakara, 159)
Yukarıdaki ayette bulunan "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra,,,," bölümü çok önemlidir.
Allah ( cc) indirmiş olduğu vahyi kendisi "iyice açıklamış" "apaçık" ortaya koymuş ki, Allah Resulü döneminde tamamen tebliğ sorumluluğu elçiye yüklenmesin, Allah Resulü'nden sonra da kavga ve kargaşa meydana gelmesin.
"Andolsun onların ( geçmişelçilerin ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
(Bu Kur'an) uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır. İman eden toplum için bir rahmet ve mutlak hidayettir"
(Yusuf, 111)
Dolayısıyla Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne baktığımızda "tebyin" kavramı, hurafeci mezhepçilerin iddia ettikleri gibi "iyice açıklama" ve "vahyi tefsir etme" asla değildir.
Çünkü Allah'ın kendisi Kur'an'ı tefsir etmiştir.
"Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana daha doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim" (tefsiran)
(Furkan, 33)
"Bu Kur'an, bütün insanlara bir açıklamadır, (beyanun) takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür"
(Âli İmran, 138)
Kur'an din ve hüküm olarak kendisinden başka hiçbir kaynağı referans olarak vermez ve kabul etmez.
Allah ( cc) Nebi ( Aleyhisselam) Kur'andan sonra veya Kur'an ile beraber açıklayacak hiç bir alan bırakmamıştır.
Yüzlerce ayette Kur'an'ın ve âyetlerinin kolay, açık ve anlaşılır olduğu vurgulanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder