Ehli sünnet mezhebinin hiç bir zaman reddetmediği ve büyük bir veli olarak gördüğü Abdulkadir Geylani'ye İsnat edilen Füyuzât-ı Rabbani isimli eserden tevhid akidesine aykırı şu fikirleri ibretle okuyalım.
"Benim kabrim beytullahtır,,,,Benim emrim Allah'ın emridir, eğer "ol"dersem olur..
.ahiret gününde müritlerime şefaat ederim, Rabbimin katında sözüm geri çevrilmez.....Yeryüzünde bitkilerin ne kadar yeşerecegini bilirim!,,,,
(Abdulkadir Geylani, Füyuzât-ı Rabbaniye, Tercüme, Celal yıldırım, s, 57, 76)
Eşrefoğlu Rumi şeyhe itaati şöyle tanımlar.
" Mürit, Ölü yıkayanın elindeki gibi olmalı, mürit kendisini ölü bilecek, şeyhini de ölü yıkayıcısı kabul edecek.
Hiç ölü yıkanırken gördün mü?
Mevta teneşirde (ölü yıkanan yer) gassala yani ölü yıkayıcıya "Suyu sıcak veya soğuk döktün"der mi?
Yahut sert tutuyorsun, çok hırpalıyorsun" dediğini duydun mu?
Veya "Geç geldin acele yıka" dediğini işittin mi?,,
Mürid de şeyhinin önünde böyle olmalıdır.
"Beni aç bıraktın,uykusuz kaldım, geç bıraktın, gücümün yetmediği işi verdin" denilmez.
Ehli sünnet mezhebinin hiç bir zaman karşı gelmediği, hatta besleyip barındırdığı ve yataklık ettiği bu inanç sebebiyle günümüzde ehl-i sünnet mezhebine sıkı sıkıya bağlı olan Nurcular Said Nursi'nin masum olduğunu eserlerinin Allah tarafından kendisine yazdırıldığını,
Nakşibendiler ise efendileri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun" amel defterinin sol tarafına bir günah yazılmadığını,
dünyayı elinde bir misket gibi çevirdiğini" iddia etmektedirler.
MESELA, Cübbeli Ahmet efendisi Mahmut Ustaosmanoğlu'nun ruhunu almaya gelen Azrail'i bile geri çevirdiğini binlerce kişinin önünde hiç utanmadan çok rahat bir şekilde anlatabilmektedir.
Daha öyle inançlar dile getiriliyor ki, onları burada anmak abesle iştigaldir.
Eğer bu inanç sahipleri kendilerini İslam'a ve Kur'an'a nisbet etmeselerdi aramızda bir sorun yaşanmazdı.
Çünkü insanlar istedikleri inancı seçmede özgür olmalıdırlar.
Fakat Rahman ve Rahim olan Allah tarafından bir ilim ve sistem üzerine nazil olmuş evrensel bir ahlaka sahip olan bir din bu ahmakça inanç ve hurafeleri nasıl kabul eder, içine sindirir.
Bu dünyanın en imkansız hadisesidir.
Dünyada bundan daha garip ve acayip bir şey yoktur.
O ZAMAN HÜKMÜMÜZ ŞUDUR:
içinde bu gibi batıl ve karanlık inançların rahatça yaşadığı, yayılıp her yeri kuşattığı, köşe bucak sarmalıdığı bir toplum ya Kur'an denilen bir ilimden haberleri olmamıştır.
Veya son derece vurdumduymaz akılsız bir toplum olmuşlardır.
Veya Allah'ın kitabına ve Tevhid akidesine iman etmemektedirler.
MESELA,
milyonlarca müridi olan cübbeli Ahmet binlerce kişinin önünde "Yarın ahirette, cehenneme götürülürken, Nakşibendi tarikatının hâlidi kolundan olduğunu söyleyen birisini meleklerinin derhal serbest bırakacaklarını" söyleyebilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder