12 Nisan 2017 Çarşamba

İŞTE DURUMUMUZ:
8. 04. 2017 cumartesi saat 11.20 civarında hilal tv'de yeni çekilmiş bir  programda Abdülaziz Bayındır ve Fatih Orum'u seyrediyorum.
Konu: "Hadislere Bakışımız"
Aşağı yukarı 40 dakika izledim, Abdülaziz Bayındır "Kitab ve hikmet" ile alakalı konuştu, elime kalemi aldım bir kaç kelime not edeyim dedim.
Otuz kırk yıldan beri din, iman ve  Kur'an'a yakın yaşamaya çalışan bir müslüman olarak Prof Abdülaziz Bayındır'ın konuşmasından  hiç bir şey anlamadım.
Abdülaziz Bayındır,
"Kitap bu, peki hikmet ne? dedi.
Sonra, "hikmet, dedi, hikmet  Kur'an ile nazil oldu"
"Araştirip bulmak lazım" dedi.
"Hikmet, madenler gibidir çıkarmak gerekir" dedi.
Sonra, "Hadisler olmazsa! gibi şeyler söyledi.
Karıştırdı, kıvrandı, ıkındı, sıkıldı, bir türlü ne dediği anlaşılamadı.
 Tabi bu arada ben kahroluyorum, küfrediyorum, kendimi yiyorum,
Abdülaziz Bayındır,
baktı olmayacak,
sözü Fatih Orum'a devretti.
Bu sefer Fatih Orum'un  trajikomik oyunu  başladı.
Fatih Orum, acaba  şimdi ne diyecek? diye merakla bekliyorum.
 Abdülaziz Bayındır'ı da aşamıyor.
Oda kıvranmaya başladı, konuşuyor, konuşuyor fakat hiçbir şey söyleyemiyor.
İşte şu ekol bu ekol böyle dedi, böyle söyledi. Peki bizim usulümüz nedir? dedi. Kur'ani kavramlar dedi.
Hikmet zaten Kur'an'da var olan şeydir. dedi. Ama bir türlü toparlayamadı.
Ben düşünüyorum, Kur'an bu kadar zor ve  anlaşılmayacak bir kitap mı?
Sürekli Kur'an üzerinde araştırma yapan bu  insanlar neden Allah'ın kitabını  anlamıyorlar?
 Kur'an'ın en kolay dört kavramını (Kitap,  Hikmet, Nebi, Resul) nasıl çözemiyorlar?
Sonra Abdülaziz Bayındır ve Fatih Orum'un durumunu tefekkür ettim.
Neden çuvalladılar? diye,
Halbuki, Nebi ile Resulün arasında bulunan farkı anlamış olsalardı.
Hadislerin hiçbir şekilde kaynak olamayacaklarını bilselerdi.
 Sadece
Allah'a ve onun kitabına iman etmiş olsalardı, rivayetlerin Kur'an'ın karşısında bir kıymetinin olmadığını idrak etselerdi.
Hikmetten maksadın, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, Kur'an'ın çözümü, Kur'an'ın sistemi olduğunu öğrenmiş olsalardı.
Bu kadar sıkıntı ve kıvranma  yaşamayacaklardı.
Gerçekten durumları bir facia idi.
KUR'AN adına onlara hem kızdım, bir taraftan da  acıdım,
Fakat, ama, işte böyle, böylece, hadisleri kabul etmek ve etmemekle geçen bir saatlik boş zaman.
KUR'AN'IN BİR AHLAKI VE ANLAYIŞI  VARDIR.
Din adına Kur'an'dan başka bir kaynak kabul ederseniz, Kur'an kapısını size kapatır.
Allah( cc) nasıl kendisine şerik kabul etmiyorsa, kitabına şerik kabul etmiyor.
Aslında ikisi aynı şeydir.
Hatta Allah'ın kitabına başka bir kaynağı ortak yapmak daha büyük bir yıkım ve hüsran meydana getirir.
İşte ben bu yüzden uydurma rivayetlerle oluşturulan bir dini bütün ölümcül silahlardan daha tehlikeli buluyorum.
Çünkü tarih boyunca nesillerin hayatını etkiler ve emsalsiz katliamlar meydana getirir.
İnsanlık tarihinde akan kanların ve icra edilen vahşetlerin en büyük sebebi uydurma ve hurafe din olmuştur.
Fetö mikrobunun altında Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dini ile Said Nursi'nin Risale'i Nur külliyatı yatmaktadır.
Dolayısıyla Allah'ın kitabı  Kur'an'ı Mübin tek başına kaynak alınmayacaksa,  bu ümmetin başı beladan kurtulmayacak, hem dünya hayatında hemde ahirette rezil ve rüsvaylığa mahkum olacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder