ŞİA VE EHLİ SÜNNET MEZHEPLERİNİN İTİKADİ DURUMLARI (11.YAZI)
"Aslında birisini ilah ve Rab edinmek illa ona "Rab" adını vermiş olmak şart değildir.
Allah'ın indirdiği vahye uygun olup olmadığına bakmayarak,
kayıtsız şartsız onun içtihatlarına teslim olmak, onları sorgulanamaz kabul etmek, körü körüne onları müdafaa etmek, onun ortaya koyduğu uydurma, hurafe ve iftira dini sorgulamadan hayata geçirmek o kişiyi veya kişileri "Rab" edinmektir.
Bir kişiyi "Rab" edinmek, onun emrine amade olmak,
özellikle de dinin hükümlerine ait olan işlerde o kişiyi emirler ve yasaklar koymaya tam olarak yetkili olduğuna inanmak,
ne söylerse, ne emrederse mutlak doğru olduğunu farzetmek,
ona uyduğu zaman Allah'ın emrine ters düşeceğine iman etmeden hareket etmek, onun emir ve yasaklarına koşulsuz kulluk etmek o kişiyi
"Rab" edinmek anlamına geliyor.
Yani, doğruyu yanlışı, hakkı bâtılı gözetmeksizin vahyin gereği olmayan içtihatlarını,
Allah'ın
kitabına dayanmayan, ondan kaynaklanmayan cahilce sözlerini,
heva ve arzulara dayanan keyfi fikirlerini ve uygulamalarını
vahiy'den üstün tutmak, onun haram kıldığını sanki Allah'ın haram kıldığı gibi kabul etmek veya helal kıldığını Allah'ın helal kıldığı gibi inanmak,
sanki Allah tarafından kendilerinde hakkı değiştirebilecek bir yetki ve ilim verildiğine iman etmek,
Allah'ın emirlerine aykırı olduğu açık olan içtihatlarına bile karşı gelmemek, onlara her koşulda itaat etmek onları
"ilah" ve "Rab" olarak kabul etmek anlamına gelmektedir.
Şia ve Ehli sünnet mezheplerinin içtihatlarına baktığımızda Kur'an'ın çok önünde bir itibara sahip olduklarını görebiliyoruz.
Ehli sünnet ve Şia'nın kaynaklarındaki rivayetlerin büyük çoğunluğu Kur'an'a aykırı oldukları halde onlardan asla vazgeçmezler.
Halbuki bizim Allah'ın kitabından başka gidebilecek bir kaynağımız yoktur, Allah'a yemin ediyorum,
Şia ve Ehli sünnet kaynaklarındaki bütün rivayetler uydurma ve yalandır,
Allah Resulü'ne karşı iftira, Elçilik makam ve mertebesine en büyük saygısızlıktır.
Çünkü Ehli sünnet ve Şia'nın kaynaklarındaki bulunan iftira rivayetler, Allah'ın Kur'an'da Resulü'ne vermiş olduğu onur ve şerefi yerle yeksan ediyorlar.
Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"(Resulüm! )Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk et"(Zümer, 2)
"Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. Onunla beraber kendilerine bir takım dostlar (Evliya) edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler.
Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.
Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez"
(Zümer, 3)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder