18 Temmuz 2022 Pazartesi
KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(264. YAZI)Kalem Süresi 52 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1,2-) Nûn. Kaleme yani satır satır yazdıklarına andolsun ki, Rabbinin (vahiy) nimeti sayesinde sen bir mecnun değilsin.3-) Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.4-) Sen elbette yüce bir ahlâk üzerindesin.(Âyette bulunan "hulukin" ahlak anlamına değil, inanç yani din yani vahiy anlamına gelmektedir.)5,6-) Hanginizin mecnun olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.7-) Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. Ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.8-) (Ey Nebi!) O hâlde yalanlayanlara itaat etme. (Nübüvvet özel hayat olduğu için hata etme ihtimaline binaen yüce Allah Nebi'ye "yalanlayanlara itaat etme" buyuruyor. Yoksa görevi sadece vahyi tebliğ etmek olan Resule "yalanlayanlara itaat etme" demesi, abes olurdu. Nebi ve Resûlun arasında bulunan farkları bilmek işte bu kadar önemlidir.)9-) Onlar istediler ki, (onlara) yağcılık yapasın, böylece onlar da sana yağcılık yapsınlar.10,14-) Alabildiğine yemin edip duranlara, aşağılıklara, daima çekiştirerek kusur arayıp kınayanlara, durmadan söz taşıyanlara, iyiliği hep engelleyenlere, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de kötülüklerle damgalı olanlara mal ve oğulları vardır diye, sakın itaat etme.15-) Âyetlerimiz kendisine tilavet edildiği zaman, "Öncekilerin masalları!" der.16-) Yakında biz onun burnunu sürteceğiz 17-) Şüphesiz biz, vaktiyle cennet (bahçe) ashâbına belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani o cennet (bahçe) sahipleri, sabah erkenden (miskinler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye kasem etmişlerdi.18-) Bunu tasarlarken istisna da yapmıyorlardı. (Allah'ın izniyle demiyorlardı.)19-) Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir tayfun bahçeyi sardı.20-) Böylece bahçe, biçilmiş gibi oldu.21,22-) Derken, sabahleyin birbirlerine, "Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin" diye seslendiler.23,24-) Bunun üzerine, "Sakın, bugün orada hiçbir miskin yanınıza girmesin" diye fısıldaşarak yola koyuldular.(Âyette fakir değil de, "miskin" denmesinin sebebi, miskinin bilinen, onlara yakın, yeri yurdu belli olan, tanıdıkları kimseler olduğu içindir. Kur'an'da"yemek yedirme, fidyeler ve keffaretlerin "miskin" bağlamında kullanılmasının sebebi budur. Miskin bilinen yeri yurdu belli olan kimse iken, fakir yabancı, bilinmeyen, gariban ve insanın karşısına bir anda çıkan kimsedir.)25-) (Miskinlere) yardım etmeğe güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.26-) Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, "Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.27-) Gerçeği anlayınca da, "Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!" dediler.28-) Onların ortancası, "Ben size ('Rabbinizi) tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?" dedi.29-) Onlar, "Rabbimizi tesbih ederiz. Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz" dediler.30-) Bunun üzerine bazıları bazılarına mukabele ederek kendilerini levmetmeye başladılar.31-) Şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz taşkın (haddi aşan) kimselermişiz!"32-) "Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha hayırlısını verir. Çünkü biz artık sadece Rabbimize rağbet edenleriz"33-) İşte azap böyledir! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!34-) Şüphesiz ki muttakiler için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.35-) Biz müslümanları mücrimler gibi kılar mıyız?36-) Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?37-) Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı ders alıyorsunuz?38-) Onda, "Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizin içindir" (diye mi yazılı?)39-) Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?40-) Sor onlara: "Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?"41-) Yoksa onların şerikleri mı var? Eğer sadıklardan iseler, haydi şeriklerini getirsinler!42,43-) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) yani kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secdeye dâvet edilmişlerdi.44-) (Ey Nebi!) Bu sözü (Kur'an'ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.45-) Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım metindir.46-) Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir zarar yükü altına mı girmişlerdir?47-) Yahut gayb kendi yanlarında da (ondan) mı yazıyorlar?48-) Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, kederli bir hâlde Rabbine nida etmişti.49-) Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmeseydi, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.50-) Fakat böyle olmadı. Rabbi onu (Resûl olarak) seçti ve salihlerden kıldı.51-) Şüphesiz kâfir olanlar Zikr'i (Kur'an'ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle kaydıracaklar yani "Hiç şüphe yok ki o bir mecnundur" diyorlar.52-) Hâlbuki o (Kur'an), âlemler (insanlar) için ancak bir öğüttür.(Kalem Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder