5 Temmuz 2022 Salı
KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(252. YAZI)Vakıa Süresi 96 Âyet olup Mekke'de inmiştir. Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1,2-) O vakıa (son saat) gerçekleştiği zaman, onun vukuunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.3,7-) Yer şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.8-) İşte o ashâbı Mey'mene var ya; nedir acaba ashabı mey'mene? (Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne baktığımızda "ashâbı mey'mene" "amel kitapları sağdan verilenler, sağduyulu olanlar, salih amel işleyenler, iman edenler, saadete erenler, sağın ashabı, uğurlu kimseler, hayır sahipleri, sağın taraftarları" olarak bir çok âyette anlatılan cennetlik kimselerdir. (Hakka -19/24; Vakia -27/40)Mey'mene ashâbının kim olduklarını tam olarak gösteren âyetler Beled Süresi 11/18 âyetleridir.)9-) Ve ashâb'ı meş'eme ! Nedir acaba ashabı meş'eme? ("ashâbı meş'eme" "Amel kitapları solundan verilenler" veya "solun ashabı, solun taraftarları, kâfirler, uğursuzlar, kötüler" şeklinde anlamı olan ashabı meş'eme, Arapçada bir deyim olup, zillet içerisinde, aşağılık, değersiz, onursuz kimseler için" kullanılan bir deyimdir.(Hakka -25/37; Vakıa -41/48)Meş'eme ashâbının kim olduklarını gösteren âyetler Beled Süresi 19 ve 20. âyetlerdir)10-) Sâbikûn (hayır ve güzel amel müsabakalarında) önde olanlara gelince, bu sâbikûnlar var ya!11-12.) Bunlar (Allah'a) yaklaştırılmış olanlar, Naîm cennetlerindedirler.13,14-) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.15,16-) Karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.17-18) Kaynağından çıkan tertemiz içkiyle, ibrikler ve kâselerle (beraber) üzerlerinde sürekli olarak gençler tavaf eder.19-) Ondan dolayı başları ağrıtılmaz yani sarhoş olmazlar.20-)Seçtikleri meyveler.21-) İştahlarının çektiği kuş etleri.22,23-) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.24-) Bütün bunlar işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)25-) Orada boş bir söz yani günaha sokan bir şey işitmezler.26-) Sadece "selâm!", "selâm!" sözünü işitirler.27-) Ve ashabı yemin! Nedir acaba ashabı yemin? 28,34-) Onlar, dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, uzatılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, kesilmeyen ve men edilmeyen çok çeşitli meyveler içinde ve yükseltilmiş döşekler üzerindedirler.35-) Biz onları inşa ettik, yepyeni bir inşa ile.36,38-) Onları yemin ashabı için, hep bir yaşta, eşlerine çok düşkün gösterişli bakireler kıldık.39,40-) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.41-) Ve ashâbı şimal! Nedir acaba ashabı şimal? 42,44-) Onlar, iliklere işleyen zehirli bir ateş ve kaynar bir su içindedirler. Serin yani kerim olmayan zifirî bir gölge içinde!.45-) Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde (amaçsızca) yaşayan kimselerdi.46-) Azim günah üzerinde ısrar ediyorlardı.47-) Yani diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?"48-) "Evvelki atalarımız da mı?"49,50-) De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka mâlum bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır."51,52-) Sonra siz ey sapkın yalanlayıcılar! Mutlaka bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.53-) Karınlar ondan dolacaktır.54-) Üstüne de o kaynar sudan içirileceklerdir. 55-) Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içirilecekler.56-) İşte bu din (hesap ve ceza) günü onlara indirilecek olanlardır.57-) Sizi biz yarattık. (bunu biliyorsunuz) Hâlâ (vahyi) tasdik etmeniz gerekmez mi?(Yani tek bir yaratıcının var olduğuna iman eden, dinde tek hüküm kaynağının Kur'an olduğuna iman etmesi gerekiyor. İman etmiyorsa, yaratıcının yüce Allah olduğuna iman etmiyor demektir. Aslında ikisi aynı şeydir.) 58-) Attığınız meniyi gördünüz değil mi?59-) Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?60,61-) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden inşa etmek üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.62-) Andolsun, ilk inşa'yı biliyorsunuz. O hâlde tezekkür etmeniz gerekmez mi?63-) Ektiğiniz tohumu gördünüz değil mi?64-) Onu siz mi ekiyorsunuz, yoksa eken biz miyiz?65-) Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:66-) "Muhakkak biz çok zarar ettik!"67-) "Daha doğrusu mahrum kaldık!"68-) İçtiğiniz suyu gördünuz değil mi?69-) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?70-) Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretmeniz gerekmez mi?71-) Tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü ?72-) Onun ağacını siz mi inşa ediyorsunuz, yoksa inşa eden biz miyiz?73-) Biz onu bir tezkire ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yararlanma aracı kıldık.(Âyet, çölde bulunan ve yeşil olduğu halde çıra olarak kullanılan bir ağaca gönderme yapıyor.)74-) O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et.75-76-) Nücûmun yerlerine kasem olsun ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-(Vahyin yer ettiği gönüllerin yüce Allah'ın indinde ne kadar değerli olduğunu gösteren önemli bir âyettir. Zira âyette bulunan "nücûm" "Kur'an'ın bölümleri, vahyin parçaları" anlamına gelmektedir. 77-) O, elbette kerim bir Kur'an'dır.(Kur'an'da bulunan "kerim" kavramı, yüce Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan bir kavramdır. Kerim kavramı, Kur'an'da, Nebi için kullanılmamıştır.)78-) Korunmuş bir kitaptadır.79-) Ona, temiz olmayanlar dokunamaz.KUR'AN'A DOKUNMAK İÇİN MADDİ TEMİZLİK GEREKLİ MİDİR? Kur'an'a dokunmanın ve onu okumanın maddi temizlik, hayız ve nifas ile hiçbir alakası yoktur.Daha doğrusu insanlarla hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Mekke müşriklerinin "bu Kur'an'ı Muhammed'e şeytanlar indiriyor" iftiralarına karşılık olarak hepsi Mekke'de nazil olan birçok âyette şeytanların Kur'an'da tasarrufa güçlerinin yetmeyeceğine cevap verilir.Mekke'de nazil olan bir çok âyette Kur'an'ın "Allah'ın koruması altında olduğu, (Hicr -9; Vakıa-77--79) bildirilmektedir. Bu konuyu biraz açacak olursak, "Şüphesiz bu korunmuş bir kitapta bulunan kerim bir Kuran'dır. Ona temiz olmayanlardan başkası dokunamaz"(Vakıa- 77,78,79Bu âyetlerde kastedilen şeytanların Kur'an'a dokunmalarının mümkün olmadığıdır.Yani Allah tarafından indirildiğini açıklama vardır.Neden mi?Eğer Yüce Allah, insanların Kur'an'a abdestsiz ve cünüp olarak dokunmamalarını isteseydi "lé yemessühü" "ona dokunamaz" değil, "lé temüssühü" "ona dokunmayın" buyururdu."Zinaya yaklaşmayın..." (İsra-32) içki ve kumar hakkında ""...bunlardan uzak durun..." (Maide- 90) âyetleri buna örnektir.Helal ve haramlar konularında Kur'an açık ve net bir dil kullanır. Söz konusu âyette geçen "dokunamaz" ibaresi "nehiy" "yasaklama" anlamında değil, "nefiy" anlamında kullanılmıştır.Yani "Ey Mekke müşrikleri ! şeytanların Kur'an'a dokunmaları mümkün değildir, yalan söylemeyin ve iftira atmayın" demektir. Dolayısıyla Vakıa 79. âyette geçen "lé yemessuhu" "ona dokunamaz" kelimesi, "onunla oynayamazlar" "ondan bir şey çıkaramazlar, ona bir şey ekleyemezler, onda tasarruf sahibi olamazlar" demektir.Bundan başka bir mana çıkarmak katmerli bir cehalet ve apaçık bir yalandır.Yani "Ey Mekke Müşrikleri! İddia ettiğiniz gibi şeytanların Kur'an'a müdahale etmeleri mümkün değildir, iftira atmayın, yalan konuşmayın, dürüst olun" demek istenmiştir.Haliyle Kur'an'a dokunma olmayınca onunla oynama, ondan bir şey çıkarma, ona bir şey ekleme de olmayacaktır.İşte Vakıa süresinde bulunan "ona temiz olmayanlar dokunamaz" âyetinin bağlam ve bütünlüğünden örnekler. "Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez. Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır" (Şuara- 210- 211- 212 )"Şüphesiz O (Kur'an) kuvvetli, arşın sahibi mekin olan (Allah'ın) indinde itaat eden, kerim ve emin olarak bilinen bir Resûlun (Muhammed (a.s) ın sözüdür"O racim şeytanın sözü değildir" (Tekvir- 19- 28)Kur'an, sadece Müslümanlara hitap eden, onlara özel kılınmış bir hitap değildir.Kur'an tüm insanlığın ortak değeridir.Kur'an bütün insanları muhatap alan bir kitaptır. Bu hidayet ve rahmet kaynağına ulaşmak, bilgilerinden faydalanmak için maddi- manevi hiçbir engelin olmaması gerekir. Dolayısıyla, Kur'an'a, abdestsiz!!! ve cünüp!!! olan, hayız ve nifas halinde bulunan kadınlar başta olmak üzere, aya ve güneşe tapan, Hristiyan, Yahudi, kısaca herkes, her durumda, her zaman dokunabilir. Bunun aksini savunmak Allah ve Resulü'ne iftiradır.Herkes Kur'an'a dokunabilir.Maddi temizlik olmadan Kur'an'a dokunmada zerre kadar bir günah ve sorumluluk yoktur. Aksine cünüp ve abdestsiz olarak Kur'an'a dokunma bütün bu yalan ve iftiralara karşı gelmek olacağından dolayı sevap ve fazilet olarak kabul edilebilir.Açık ve net olarak söylüyoruz.Abdestsiz ve cünüp, hayız ve nifas halinde olan kadınların Kur'an'a dokunmaları büyük bir hayır ve önemli bir sevaptır. Çünkü bir şey sakıncalı ve haram olmayınca, onu yapmak mubah ve sevaptır. Abdestsiz ve cünüp, hayız ve nifas halinde Kur'an'a dokunulmaz demek Kur'an'a iftiradır. Helal olan bir şeyi haram kılma olduğundan Allah'a iftiradır. Böyle bir şey söylemek Allah'a din öğretmek olduğundan büyük bir ahlaksızlıktır.Abdest almak ve cünüblükten temizlenmek sadece ve sadece cuma salatını ikâme etmek için meşru kılınmış bir ibedettir.Cuma salatını ikâme etme haricinde hiçbir şey için abdest alma ve cünüblükten temizlenme yoktur. Dolayısıyla cuma salatını ikame etme haricinde abdest almanın ve cünüblükten temizlenmenin hiçbir fazileti ve sevabı yoktur. Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlayan, aklını kullanan hiç kimse böyle bir şey söylemez.Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin cehaletini anlamak mümkün değildir.Mekke müşriklerine "cevap" olan bir âyeti müminlere "emir" olarak almışlardır. Aslında "ona temiz olmayanlar dokunamaz" ayeti indiğinde Kur'an kitap haline getirilmemişti. Yani Kur'an, Allah Resulü'nün ve iman edenlerin gönüllerinde idi. Kur'an'ın mushaf olması yani Kur'an'ın elle dokunulacak, gözle görülecek hale gelmesi Allah Resulü'nden sonra ashabın müdahalesi sonucunda gerçekleşmiştir. Yani Allah tarafından indirilen vahye insanların dokunması ve onu gözle görmeleri mümkün değildir. Allah tarafından indirilen vahiy, gözle görülecek, elle dokunulacak bir şey değildir."Ona temiz olmayanlar dokunamaz" ayeti nazil olduğunda cuma salatı meşru kılınmamıştı. Yani Mekke'de Müslümanlar bir araya gelip cuma salatını ikame edemedikleri için maddi temizlik diye bir şeyden söz edilmemiştir.Maddi temizliği emreden âyet, Müslümanların artık bir araya gelip cuma salatını ikame ettikleri Medine'de inmiştir.Kur'an'a dokunup dokunmama ile ilgili bütün âyetlerin konusu şeytanlardır. Yani Mekke müşriklerinin iftiralarına cevaptır. Yoksa bilinen anlamda şeytan diye bir şey yoktur.Aslında Kur'an denildiğinde nesnelere yazılmış olanı değil, gönüllerde ve levh-i mahfuzda bulunan Kur'an'ı anlamak gerekiyor. Esas Kur'an, levh-i mahfuzda olandır."Hakikatte o yalanladıkları, aslı levh-i mahfuzda bulunan şerefli Kuran'dır"(Buruc- 21-22)Elimizde bulunan Kur'an değil, mushaftır. Yani bir deri parçasına, tahtaya, plastik maddesine veya bir mermere yazılan âyetler bu maddeleri Kur'an'ı yapmaz. Bilgisayar ve cep telefonu hiçbir zaman Kur'an sayılmazlar.Bir kağıt parçası hiçbir zaman Kur'an sayılmaz. Dolayısıyla insanların abdestsiz ve cünüp olarak Kuran'a dokunmamalarını söylemek bir saygı değil, büyük bir sorumsuzluk ve ağır bir iftiradır.Kur'an bir kitap değil, bir söz, bir kelam ve bir hitaptır. Yani onun karakteri ve yapısı sözün gücüne dayanır.Kur'an'ın indiği zemin insanların yazıdan ve yazılı metinlerden uzak oldukları bir coğrafyadır. Ondaki tekrarlar bu yüzdendir.Söz ve hitap yani sözün gücü tekrarı kaldırır, fakat yazılı metinlerde tekrar olmaz. Kur'an'ın bazı âyetlerde kendisini "kitap" olarak tanıtması Allah'ın koruması altında olması, belli bir sistemenin bulunması, bağlam ve bütünlüğe sahip bulunmasından dolayıdır. "Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır. Ve onlar haksızlığa uğratılmazlar"(Müminün-62 )Halbuki Allah'ın indinde maddi nesnelere yazılı kitap bulunmamaktadır.Kur'an'da geçen "kitap" sözcüğü "vahiy" anlamında kullanılmıştır. Yoksa Kur'an kitap değil, söz ve hitaptır.Kur'an'ı maddi nesnelere yazılı olan bir şey olarak değil, bir bellek, dijital bir kaynak olarak kabul etmek gerekir.)80-) Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir.81,82-) Simdi siz, bu hadisin size yağcılık yapmasını mı bekliyorsunuz? Yani siz (Allah'ın verdiği) rızkınızı (vahiy nimetini) mi yalan kılıyorsunuz?83-84) Peki (ya can) hulkuma bâliğ olunca, 84-) Yani siz o zaman bakıp durursunuz.85-) Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.86,87-) Madem ki hesaba çekilmeyecekseniz ve sâdık iseniz, onu geri döndürsenize!88,89-) Fakat (ölen kişi iman ve ameliyle) Allah'a yakınlaştırılanlardan ise, ona bir rahatlık ve hoş kokular yani Naîm cenneti vardır.90,91-) Eğer yemin ashâbından ise, kendisine, (senin gibi olan yemin ashâbından "sana selam olsun!" denir.92,93-) Ama eğer yalancı sapkınlardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet iner.94-) Yani cehenneme yaslanma (ona destek olma) vardır 95-) Şüphesiz bu, hakkul yakindir. (kesin gercektir.)96-) Öyleyse azim Rabbinin adını tesbih et.(Vakıa Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder